Türkiye Cumhuriyeti'ndeki kara lekelerden biri 28 Şubat! Ekonomiye de darbe vurdu

Türkiye Cumhuriyeti'nin darbeler tarihindeki kara lekelerden biri olan 28 Şubat, ekonomiye darbe indirdi. "Postmodern darbe" olarak adlandırılan ve 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısının üzerinden 24 yıl geçti. Ancak Türkiye ekonomisi o tarihte aldığı ekonomik darbeyi toparlamak için uzun yıllar geçmesini bekledi. 28 Şubat, 2001 krizine giden yolun da taşlarını döşedi. Uzmanlar, 28 Şubat'ın kamuya maliyeti ise 50 milyar dolardan fazla olduğıunu belirtiyor. A Haber canlı yayına bağlanan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut da 28 Şubat'a giden süren 1990-1993 arasındaki süreçte başladığını ve 2003 yılına kadar devam ettiğini söyledi. Bulut, Kemal Derviş'in de Türkiye'nin başına bela edildiğini belirtti. 28 Şubat'ta Ankara'da yürüyen tankların Merkez Bankası'nın da üzerinden geçtiğini belirten Yiğit Bulut 28 Şubat'ta ve 15 Temmuz 2016'da Anadolu ve Trakya çocukları sayesinde devlete sahip çıkıldığını da sözlerine ekledi.

Giriş Tarihi 27 Şubat 2021, 13:06 Güncelleme 27 Şubat 2021, 14:07
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki kara lekelerden biri 28 Şubat! Ekonomiye de darbe vurdu

İÇİNDEKİLER

"Postmodern darbe" olarak nitelendirilen 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 24 yıl geçti. Ülke ekonomisinde onarılması zor yaralar açan ve bazı değerlendirmelere göre yüzlerce milyar dolarlık ekonomik maliyete neden olan 28 Şubat dönemi, 2001 krizine giden yolun taşlarını döşedi.

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun 2012'de açıkladığı rapora göre, 1997-2000 döneminde sermaye kesimine 34 milyar dolarlık fazladan faiz ödemesi yapıldı. 1997-1999 döneminde faiz giderleri 5 kat, 2000 yılı dahil edildiğinde ise 9,4 kat arttı.

TMSF'ye devredilen banka sayısı 1997'den 2001 krizine kadar geçen sürede 20'yi aştı. Faiz harcamalarının GSYH'ye oranı 1997'de yüzde 5 iken 2001 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 17 düzeyine çıktı.

Merkez Bankası verileri dikkate alındığında ise anılan dönemde dolar karşısında TL ciddi oranda değer kaybetti. Bu çerçevede 28 Şubat 1997'de 122,1 lira olan dolar/TL paritesi 26 Aralık 2000 itibarıyla 5,5 kat artarak 675 liraya yükseldi.

Döviz kurundaki artış başta ara malı olmak üzere ithalatın maliyetini önemli oranda artırırken, buna paralel olarak özel sektörün dış borcuna önemli bir yük getirdi.


GRAFİĞİN BÜYÜK HALİNİ GÖRMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ...

YATIRIMLAR DURDU, PİYASADA BELİRSİZLİK BAŞ GÖSTERDİ
Söz konusu MGK'nın ardından başlayan süreçte yatırımlarda durgunluk, piyasalarda belirsizlik baş gösterdi. Bu durum büyüme rakamlarına da olumsuz yansıdı.

Türkiye ekonomisi 1997'de yüzde 7,5 büyürken, 1998'de büyüme hızı yavaşladı ve yılı yüzde 3,1 büyümeyle kapattı. Ekonomi, sürecin olumsuz etkileriyle 1999'da yüzde 3,4 daraldı. 2000 yılındaki yüzde 6,6'lık büyüme, bir önceki yılın kayıplarını bir parça gidermesine karşın, Türkiye, 2001'deki ekonomik krizinin etkisiyle yüzde 6 küçüldü.

Enflasyon verileri açısından değerlendirildiğinde ise 1995'te yüzde 125,9 seviyelerini gören enflasyon, Şubat 1997 itibarıyla yüzde 77,7'ye kadar gerilemişti. Sürecin ekonomiye olumsuz etkisi nedeniyle enflasyon, Aralık 1997'de yüzde 99,1'e yükseldi.

Enflasyon oranı 1999-2001 döneminde en düşük yüzde 39, en yüksek yüzde 69,7 olarak hesaplanırken, ancak 2004'te tek haneli rakamlara indi. Ayrıca 1997'de 1 milyon 551 bin olarak hesaplanan işsiz sayısı, 1999 itibarıyla 278 bin kişi artarak 1 milyon 829 bine çıktı. Bu işsizlerin yüzde 48,6'sını 15-24 yaş grubundaki gençler oluşturdu.

"28 ŞUBAT 2001 KRİZİNE SÜRÜKLEYEN BAŞLICA ETKEN"
Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Abdurrahman Kaan, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ister askeri ister sivil olsun tüm darbelerin başlıca amacının kaynak, servet ve gelir transferi olduğunu söyledi.

Kaan, "28 Şubat 1997'de yaşanan darbenin de, kendisinden sonraki yıllarda artış kaydeden banka hortumlamaları ve yolsuzluklarla doğrudan alakalıdır ve bu süreç Türkiye ekonomisini 2001 yılında yaşayacağı büyük ekonomik krize sürükleyen başlıca etken olmuştur." dedi.

Türkiye ekonomisinde büyüme oranının sonraki yıllarda düştüğünden bahseden Kaan, "2000 yılında milli gelirimiz 201,6 milyar dolar iken 2001'de 144,6 milyar dolara kadar gerilemiş ve böylece milli gelirde 57,2 milyar dolarlık bir kayıp olmuştur." diye konuştu.

Kaan, 28 Şubat'ın Türkiye ekonomisi üzerindeki en bariz etkisinin finansal kesime olduğunu kaydederek, 1994-2003 yıllarında toplam 25 bankanın TMSF'ye devredildiğini, bunlardan 20 tanesinin 1997-2002 yılları arasında yaşandığını, el konulan bu bankaların fona devir zararının 17,3 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Yıllık sermaye girişi tutarında ortalama olarak milli gelirin yüzde 2'sinin alınabileceğini ifade eden Kaan, "1997-2000 yıllarında Türkiye'ye yaklaşık 20 milyar dolar net doğrudan yabancı sermaye girişi olabilirdi. Ancak 28 Şubat sürecinin baltaladığı sermaye girişi, bu dönemde yalnızca 3,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylece sürecin yabancı sermaye girişi üzerindeki etkisi 17 milyar dolar oldu." açıklamasında bulundu.

"EKONOMİYE ZARARI 250 MİLYON DOLARI AŞTI"
Abdurrahman Kaan, siyasi istikrarsızlığın meydana getirdiği belirsizliğin de kamu dengesizliğini artırdığını belirterek, faizlerin artmasının bir taraftan büyümeyi istikrarsızlaştırdığını, diğer taraftan da kaynakların yatırımlara yönelmesin, engellediğini ve rant ekonomisinin gelişmesine neden olduğunu söyledi.

Söz konusu rant ekonomisinden en büyük zararı Türk halkının gördüğünü dile getiren Kaan, askeri müdahale öncesinde 4 bin dolar seviyesinde olan kişi başına gelirin bu seviyeyi ancak 2003'te aşabildiğini, ülke ekonomisinin en az 6 senelik türbülansa sokulduğunu vurguladı.

Kaan, "Bugün söz konusu dönemin ekonomik etkilerine yönelik yapılan araştırmaların sonuçları farklılık gösteriyor olsa da 28 Şubat'ın muhtemel ekonomik etkilerinin 250 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu bağlamda darbenin askeri ya da sivil kanattaki bütün faillerinin kaynak, servet ve gelir transferi noktasında Türkiye ekonomisine oldukça ağır bir tahribat yaşattığı aşikardır." ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE ULUSLARARASI YATIRIM ORTAMINDA KOPARILDI"
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise, 28 Şubat darbecilerinin insanların haysiyetini, onurunu ve kariyerini çaldıkları gibi ülke ekonomisine 230 milyar dolar zarar verdiğini söyledi.

İçi boşaltılan bankaların devlete yüklenmesi, gecelik faizlerin yüzde 7 binlere yükselmesi, enflasyonun yüzde 70'lere çıkması, kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 80'e ulaşması gibi gelişmelerin ekonomiye ve millete darbe üstüne darbe vurduğunu dile getiren Aydın, şu değerlendirmelerde bulundu: "Seçilmiş hükümetin sürekli hedef seçilmesi, postmodern darbecilerin insan hak ve hürriyetlerini hedef alması Türkiye'nin uluslararası mecralarda itibarını sarsmış, güven ortamı zedelenerek Türkiye özellikle uluslararası yatırım ortamından kopartılmıştır. Dönemin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile yapılan anlaşma ile 1996 yılında Gümrük Birliğine dahil olan Türkiye beklenen ölçüde doğrudan yabancı sermaye çekememiştir. 1997'de 1,7 milyar dolarlık izin verilen yabancı yatırımdan sadece 800 milyon dolarlık kısmı fiilen gerçekleşebilmiştir. Türkiye, postmodern darbenin ekonomiye yansımasını ağır bir bedelle ödemiştir."

"YEŞİL SERMAYE TABİRİYLE BİR KESİM İŞ YAPAMAZ HALE GETİRİLDİ"
Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Doğan da, gelecekle ilgili belirsizlikler doğuran süreç nedeniyle ekonominin büyük yara aldığını belirterek, "Özellikle iş dünyasının bir bölümünü oluşturan iş insanlarının girişimlerinin 'yeşil sermaye' olarak nitelendirilmesi ve iş yapamaz hale getirilmesi, ülkemizin üretkenliğine de darbe vurdu, bu işletmelerin çalışanlarını gelecek endişelerine sevk etti." dedi.

Darbenin ekonomiye verdiği zararlardan bahseden Doğan, "Ancak asıl zararlardan birisi de; 'iş dünyasının psikolojisinde yol açan tahribat nedeniyle ekonominin kırılganlığının artmasıdır." diye konuştu.

Doğan, Türkiye'nin uluslararası platformlarda prestij kaybından bahsederek, şu ifadeleri kullandı: "Belirsizliklerin arttığı, güven ortamının yok olduğu ve ekonominin geleceği ile ilgili endişelerin arttığı ortamlarda yeni yatırım bekleyemezsiniz. Aksine var olan yatırımlarda bu ortamdan çıkmanın yollarını arar. Ülkemizdeki bazı yerli firmalarımız özellikle Anadolu sermayesi çöküşe sürüklenirken, yabancı sermaye girişi durdu. Darbenin sermaye piyasalarına etkisi de olumsuz oldu. İMKB'de günlük meydana gelen spekülatif dalgalanmalar birçok yatırımcının parasını kaybetmesine yol açarken, ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimi gecikti."

Doğan, darbenin halka verdiği zararlara değinerek, vatandaşın alım gücünün düştüğünü, kronik problemlerinden tasarruf edememe ve tasarrufları ekonomiye kazandıramama sorununun arttığını anlattı.

"KAMUYA MALİYETİ 50 MİLYAR DOLARDAN FAZLA"
Kriter Dergisi'nde "Postmodern' Darbenin Politik Ekonomisi" başlıklı yazıyı kaleme alan Sadık Ünay kamuya maliyetinin 50 milyar dolardan fazla olduğunu belirtti ve şunları yazdı: "28 Şubat sürecinin kamu maliyesinin yanı sıra en ciddi hasarı verdiği alanlardan biri de finansal denetim ve düzenleme mimarisi oldu. İş başına gelen zayıf koalisyon hükümetleri askeri-sivil bürokrasi ve finansal burjuvazideki müttefikleri ile birlikte bol miktarda banka lisansı tahsis ederek finansal denetim sistemini zayıflattılar. Kamu bankalarının denetimsiz biçimde özel sermayeye devredilmesi, kolayca yeni banka açma izinleri verilmesi, bankaların içi boşaltılarak yapılan hortumlamalar, kamu kurumlarına yüksek faizle borç vermek üzere alınan yüksek hacimli uluslararası borçlar ve denetici kurumların zayıflığı yapısal bir bankacılık krizini tetikledi. 28 Şubat sürecinde tam yirmi özel banka iflas ederek Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kontrolüne devredildi. El konan bankaların devlete getirdiği yükler, bunların faizleri ve görev zararı veren kamu bankalarının yükleri ile 28 Şubat sürecinin kamuya maliyeti 50 milyar doları aştı."

28 ŞUBAT'TAN ÖNCE 90-93 ARASINA BAKMAK LAZIM
A Haber canlı yayına bağlanan Cumhurbaşkanı Danışmanı Yiğit Bulut ise şunları söyledi: "28 Şubat'tan önceki 1990-1993 arasında Turgut Özal ne dedi? "Yeni bir Kürt politikası çizmeli, Türkiye yeni bir Orta Doğu politikası çizmeli. Türkiyue yeni bir Irak politikası çizmeli." Bunu kamuoyuna söyledikten sonra 3 kişiyle detaylarını paylaştı. Bu 3 kişiden biri Eşref Bitlis, biri Adnan Kahveci, biri de Uğur Mumcu. 90-93 arasında Türkiye'nin yeni bir Orta Doğu yeni bir Irak anlayışı küresel emperyal güçleri çok rahatsız etti. Bu cümleyi söyledikten sonra 180 gün içinde Uğur Mumcu katledildi, Adnan Kahveci tuhaf bir kazada hayatını kaybetti. Eşref Bitlis'in Kanada'da -40 derece uçan uçağı 4 derece düştü ve Turgut Özal tuhaf bir şekilde hayatını kaybetti. Neden? Çünkü hapsedilen bir Türkiye vardı. 1994'te Türkiye'de sermaye el değiştirdi. Yüzde 50 net faizle hazine bonosu çıkarıldı. Lütfen herkes bunları hatırlasın. Halkın varlıkları bankalara birkaç kişiye yüzde 50 net faizle aktarıldı. 94 kriziyle birlikte 97 28 Şubat süreci geldi. 90-93 arası darbe dönemi fiili bir darbeye dönüştü.

"2001 KRİZİYLE KEMAL DERVİŞ'İN BAŞINA BELA EDİLDİĞİNİ GÖRÜYORSUNUZ"
28 Şubat çok önemli bir süreçtir. Bunu televizyonda ilk defa söylüyorum katil FETÖ, 28 Şubat sürecini takip eden 24 ay içerisinde Türkiye'den alınarak ABD'ye götürüldü. Kim tarafından? 28 Şubat sürecini başlatan emperyal güçler tarafından. Kim tarafından 90-93 arası darbeyi planlayan emperyal güçler tarafından. FETÖ, onlar tarafından yerleştirilmişti. Oraya götürelerek oradan burası için kullanılması gerekiyordu. Neden? 2001 krizi geliyordu, 2003'te Süleymaniye'de başımıza geçen çuval geliyordu. Tüm bunları yan yana koyduğunuz zaman 90 yılında başlayan darbe sürecinin 28 Şubat'la fiili bir askeri darbeye dönüştüğünü daha sonra yabancı istihbarat servisleriyle 2016 darbesini deneyen FETÖ elebaşının Türkiye'den alınıp onlar için güvenli bir yere götürüldüğünü ve arkasından da 2001 kriziyle Kemal Derviş'in Türkiye'nin başına bela edildiğini görüyorsunuz.

"ECEVİT "KEMAL DERVİŞ HAYATIMIN EN BÜYÜK HATASIDIR" DEDİ"
Dün açıkladım rahmetli Ecevit'le bir program yaptık, evinde buluştuk Rahşan Hanım da oradaydı. Ecevit bana aynen şunu söyledi, aynısını televizyonda da söyledi: Kemal Derviş hayatımın en büyük hatasıdır. ve 15 gün boyunca ABD'ye gitti, telefonlarıma çıkmadı. Şimdi o dönemde ne oldu? Devlet Bahçeli, kendi oturduğu koltuğu tekmeleyerek Kemal Derviş'i etkisiz hale getirdi. Sayın Devlet Bahçeli'ye de bir Türk vatandaşı olarak o dönem için teşekkür etmek istiyorum. Eğer erken seçime gidilmeseydi Kemal Derviş, Faik Öztrak'la birlikte Türkiye'yi emperyal güçlere teslim edecekti. "15 günde 15 yasa 1500 günde 1500 düzenleme" hatırlıyorsunuz bu konuşmaları. Ne istiyorlarsa yaptılar? Ne yaptılar? Türkiye'de şeker kanununa kadar, petrol arama kanununa kadar, yer altı kanununa kadar her şeyi yabancıların istediği şekle getirmeye çalıştılar. Sayın Devlet Bahçeli bunu durdurdu. Kendi hükümetini düşürerek erken seçime gitti.

"EMPERYAL GÜÇLERİN AT OYNATMASI 2003'TE BİTTİ"
Bütün bunları ne için söylüyorum? 28 Şubat'ı planlayan ve icre eden güçler, 2016'da darbeyi planlayan, icra etmeye çalışan güçler 90-93 arasında Özal'ın "yeni bir Orta Doğu politikası" dediği anda fikrini paylaştığı 3 kişiyle birlikte hayatını kaybetmesine yol açan güçler, 90 yılından önce de bunu denediler. Ne zaman bu iş durdu biliyor musunuz? Ne zaman emperyal güçler istedikleri gibi at oynatamadılar? Çok açık söyleyeyim; 2003 yılından sonra. Bunu da övgü için söylemiyorum. Recep Tayyip Erdoğan geldi. "Kefenimi giydim de geldi arkadaş" dedi. Yani hiçbir şekilde şapkamı alıp gitmem. Gerekirse öleceğim. 2016 yılında bunu da gördük.

"28 ŞUBAT SÜRECİNDE 52 MİLYAR DOLARA YAKIN FAİZLİ BORÇ KALDI"
28 Şubat sürecinde on milyarlarca dolar faiz ödendi, 15 ailenin elindeki banka battı. Vatandaşın sırtında 52 milyar dolara yakın faizli borç kaldı. Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri ödedi ve arkasından ekonomide bir enkaz kaldı. Şimdi o günlerden bu günlere baktığını zaman Türkiye'nin 1876'dan beri askeri ve ekonomik darbelerle sürekli emperyal güçler tarafından kontrol edilmeye çalışıldı.

"ANADOLU VE TRAKYA ÇOCUKLARI SAHİP ÇIKTI"
Bugün bunları bilmeden hatırlamadan "yerli ve milli" dediğimiz zaman Sayın Cumhurbaşkanımız "yerli ve milli olacağız" dediği zaman bunu anlamlandırmak zor. Bunu lütfen herkesin bilmesi gerekiyor. 28 Şubat'ta yürüyen tanklar Merkez Bankası'nın üzerinden de geçti. Ve ekonomik olarak esaretimizin katsayısı öyle artttı ki Kemal Derviş belası 2001 yılında Türkiye'ye geldi. Faik Öztrak sürekli konuşuyor. O dönemde BDDK Başkan Yardımcısı vardı. Gazeteci olarak onun IMF ile konuşmalarını ele geçirip yayınlamıştım IMF'ye "yes sir" diye kaç tane mesaj attınız? Türk hazinesinin başkanı ve başkan yardımcısı IMF'nin en küçük memuruna "yes sir" diyordu. O tanklar bizim bürokratımızı, vatanbdaşımızı ezid bitirdi. 28 Şubat'ın ana fikirlerinden biri de Anadolu çocuklarını merkeze sokmama planı vardı. Anadolu ve Trakya 1997'de 2016'da ülkeye sahip çıktı ve sahip çıkmaya devam edecek. "