Yunanistan Meis üzerinden hak tanımıyor! Atina'nın yok saydığı 4 madde...

Yunanistan Meis adası üzerinden rüyalara dalmış olsada uluslararası hukuk herşeyi gözler önüne seriyor. Türk karasuları üzerinden hak iddia eden Atina 4 maddede hukuku çiğniyor. Hakkaniyeti tamamen hiçe sayan Yunanistan, Meis için binlerce kat daha fazla deniz yetki alanı istiyor.

Giriş Tarihi 17 Ağustos 2020, 10:45 Güncelleme 17 Ağustos 2020, 11:15
Yunanistan Meis üzerinden hak tanımıyor! Atina’nın yok saydığı 4 madde...

İÇİNDEKİLER

Yunanistan, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet alanına Meis adası üzerinden itiraz edip Mavi Vatan'ı işgal rüyası görse de uluslararası hukuk, Atina merkezli tezlerin yanlışlığını net biçimde ortaya koyuyor. Meis, Türkiye kıyılarına 2 kilometre, Yunanistan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıkta bulunan bir ada. Bu haliyle doğrudan Türk karasuları içerisinde. Uluslararası denizcilik hukukunun 'denizlerin adil bir biçimde paylaşılmasını' öngören ilkeleri Yunanistan'a Meis üzerinden hiçbir hak tanımıyor. Yeni Şafak'ın haberine göre; Atina yönetiminin korsan anlaşma yaparken Mısır'a karşı bile savunamadığı Meis hukuksuzluğunun ayrıntıları şöyle:

1) HAKKANİYETE AYKIRI: Uluslararası hukuk, anlaşmazlıklarda ilk olarak, denizlerin adil bir biçimde paylaşılmasını öngören 'hakkaniyet' ilkesini önceliyor. Sınırlandırmaların hakkaniyete uygun yapılmasını dayatıyor. Meis, konumuyla Türk kıta sahanlığı bir yana Türk karasuları içerisinde yer alan küçük bir ada. Türkiye kıyılarına yaklaşık 2 km, Yunanistan ana karasına 580 km mesafede. Yaklaşık 10 kilometrekare büyüklüğündeki Meis için Yunanistan Akdeniz'de 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı istiyor. Türkiye'nin 1577 kilometre uzunluğundaki Akdeniz kıyıları ile karşılandığında bu talep hakkaniyet ilkesine açık şekilde aykırı. Uluslararası hukuka göre Meis'in kıta sahanlığı hakkı bulunmuyor.

2) COĞRAFYANIN ÜSTÜNLÜĞÜ: Yunanistan, uluslararası hukukun öngördüğü 'coğrafyanın üstünlüğü' prensibini hiçe sayarak Yunan üstünlüğü tezi üzerinden kriz ortamı yaratıyor. Uluslararası hukuk, denizlerdeki anlaşmazlıkların çözümünde; ortay hattın ters tarafında kalan adalara karasuları kadar yetki tanıyor. Doğu Akdeniz'deki Meis'in yanısıra Rodos, Kaşot, Kerpe ve Girit adaları da dahil tüm Yunan adaları, Yunanistan ana karasının bu adalara göre konumu düşünüldüğünde itiraza konu olmayacak bir biçimde ortay hattın ters tarafında. Anadolu ve Yunanistan ana karaları arasında Doğu Akdeniz'de ortay hat çizildiğinde, bu adaların tümü Yunanistan'a göre ters tarafta, Türkiye kıta sahanlığı içinde kalıyor. Bu haliyle de uluslararası hukuk, ters taraftaki bu adalara karasuları kadar yetki tanımasına karşın Atina sadece Meis için binlerce kat daha fazla deniz yetki alanı istiyor.

3) ORANSALLIK İLKESİ: Meis'in kıyı uzunluğu ile Türkiye'nin kıyı uzunluğu karşılaştırıldığında Yunanistan'ın talebi orantılı bir talep olmaktan uzak bulunuyor. Uluslararası hukuka göre, Türkiye'ye göre kısa kıyılara sahip olan ve ters tarafta bulunan Meis bu kıyıların karasularıyla yetinmek zorunda. Bu yönüyle de Yunanistan, uluslararası hukukun 'oransallık' ilkesini ihlal ediyor.

4) ANADOLU'YU AKDENİZ'E KAPATMA ÇABASI: Yunanistan'ın Meis üzerinden ortaya koyduğu tezlerle en kritik hedefi ise Türkiye'nin üzerinde bulunduğu Anadolu kıtasını Akdeniz'e kapatma çabası. Uluslararası hukuk uyarınca, 'başka bir devletin kıyılarına yakın adaların bu kıyının denize açılımını engellememesi' kuralı hayati önemde. Ancak Yunanistan, 'kapatmama' ilkesini gözardı ediyor ve Alanya Körfezi'ni Türkiye'nin kıyılarına kadar gasp etme çabasına giriyor.

5) HÜCUMBOTUN VARLIĞI YASADIŞI: Uluslararası hukukta denizlerdeki anlaşmazlıkların çözümünde uygulanan bu ilkeleri Doğu Akdeniz'de açıkça ihlal etmek suretiyle hak arayışına giren Yunanistan'ın, Oruç Reis'in Navteks ilan edilen sahadaki faaliyetlerine başladıktan sonra Meis kıyısına hücumbot yerleştirmesi de uluslararası hukukun ve anlaşmaların ihlali anlamını taşıyor. 1947 yılında imzalanan Paris Barış Anlaşması uyarınca Meis adası, gayri askeri statüdeki adalar (GASA) arasında bulunuyor. Atina'nın Meis'e bir hücumbot göndermesi de Paris Anlaşmasının açıkça ihlali anlamına geliyor.

YUNANİSTAN'IN TEZLERİ TEK TEK ÇÜRÜYOR

MTA Oruç Reis, halen araştırma faaliyetlerini Meis güneyinde ve adadan en az 250 kilometre uzakta yürütüyor. Oruç Reis'in araştırma sahası olarak bu bölgenin planlanmış olmasıyla Türkiye, "Meis'e kıta sahanlığı tanınmayacağı" konusundaki tutumunu net olarak ortaya koymuş durumda. Bu mesajı alan Yunanistan da uluslararası hukuka aykırı tezleri üzerinden sansasyon yaratmaya çabalıyor. Ancak Yunanistan, Mısır ile imzaladığı sözde anlaşma ile Rodos Adası ortasından geçen 28 derece doğu boylamının Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığının doğu sınırını oluşturmasını zımnen kabul etmiş oldu. Bu kabul, kıta sahanlığı belirlenmesinde Rodos'a yarım etki tanımayı, Meis'in kıta sahanlığı olmadığını ve karasuları ile çevrelenmesi gerektiğini dayatmış oluyor. Bu doğrultuda sözkonusu anlaşma, sonuçları itibariyle Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki tezlerini kendi elleriyle ortadan kaldırması anlamını taşıyor. Zaten bu husus, pek çok Yunan akademisyen ve emekli asker tarafından da Atina yönetimine eleştiri olarak dile getirildi. Mısır'la korsan anlaşma, Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sınırlandırma anlaşması ihtimalini ortadan kaldırdığı gibi, EastMed boru hattının Türk kıta sahanlığından geçmeden Yunanistan'a ulaşmasını öngören tasarıların da önüne set çekmiş oluyor.