Son dakika: MİT'e yönelik FETÖ kumpasının soruşturması tamamlandı! İşte 34 şüpheli için istenen ceza

Son dakika haberine göre FETÖ'nün, MİT Başkanı Hakan Fidan ve bazı MİT görevlilerine yönelik, 7 Şubat 2012'deki kumpasıyla ilgili soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının "7 Şubat MİT kumpası" iddianamesinde, 34 şüpheli hakkında birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Şüpheliler arasında FETÖ elebaşı Gülen ile yargı, emniyet, MİT imamları, eski polisler ve bir gazeteci bulunuyor. Kumpas öncesinde emniyet ve yargıdan sorumlu iki FETÖ'cü mahrem imamın Amerika'ya gittiği tespiti yer alıyor.

Giriş Tarihi 14 Şubat 2020, 10:12 Güncelleme 14 Şubat 2020, 11:16
Son dakika: MİT’e yönelik FETÖ kumpasının soruşturması tamamlandı! İşte 34 şüpheli için istenen ceza

İÇİNDEKİLER

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin aralarında Fetullah Gülen ve eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in de bulunduğu 34 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. İddianamede, MİT kumpası öncesi örgütün emniyet ve yargı imamlarının ABD'ye giderek Fetullah Gülen ile görüştükleri belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin iddianame hazırlandı. İddianamede MİT kumpası öncesi emniyet ve yargı imamlarının ABD'ye giderek Fetullah Gülen ile görüştükleri ve talimat aldıkları anlatıldı. 154 sayfalık iddianamede, MİT kumpasının özellikle o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyat olacağı gün planladığı vurgulanırken, bazı şüphelilerin ifadelerine de yer verildi. Bir şüphelinin ifadesinde "Eğer Hakan Fidan ifadeye gelseydi tutuklanacaktı" şeklinde beyanda bulunduğu iddianamede yer aldı.

İddianamede, şüphelilerin "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme", "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme" suçlarından cezalandırılmaları istendi.

İddianamede MİT kumpasıyla ilgili şu tespitler yapıldı:

7 Şubat 2012'de MİT krizi olarak anılan olayla ilgili 2011 yılı sonbaharında, o dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan halen Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanının bir dizi konsültasyon yaptırdığı, ameliyat için gün alındığı, bu durumu fırsat bilen FETÖ/PDY silahlı Terör örgütünün, ilk etapta stratejik hedef olarak görülen MİT Müsteşarı Hakan Fidan için hazırlanan planı yürürlüğe koyduğu, Başbakan'ın sağlık durumu üzerinden spekülasyon yaratan çevrelerin dikkatleri bir başka noktaya çekerken, MİT'ten bir ekibin de Ankara'da iki kritik noktada ofis araması yaptığı, Emniyet birimlerinin "temiz raporu" verdiği o zamanki Başbakan Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Subayevlerindeki ikametgâhında 28 Aralık, resmi konutta da 30 Aralık 2011'de MİT görevlilerinin arama yaptığı, burada prizlere yerleştirilmiş "böcek" diye tabir edilen ve en az 100 metre yakınlardaki bir noktaya sinyal gönderen iki ayrı dinleme cihazının bulunduğu, aynı dönemde polisin 20 Aralık 2011 sabahı KCK Basın Komitesi'ne yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna baskın düzenlediği, arama yapılacak yerler listesinde olmayan bir mekanda gözaltına alınanlardan birinin de MİT'in irtibat elemanı olduğu, baskını öğrenen MİT görevlilerinin 7 Şubat soruşturması olarak bilinen msoruşturmada görevli özel yetkili savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile görüştükleri, MİT'in özel çalışmasının muhataplarına anlatıldığı, konunun deşifre olması halinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceğinin ifade edildiği, ancak o dönem görevli olan savcıların ise sizlerin "canınız bize emanet" dediği ve MİT görevlileri gittikten sonraki gün ise görüştükleri MİT personeli hakkında teknik takip 23 kararı aldırıldığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün gerçekleştirmeye çalıştığı girişiminin temellerinden olan Cumhuriyet Başsavcılığımız 2010/521 nolu soruşturması kapsamında ifadesi alınan MİT haber elemanı olduğu anlaşılan Mustafa Özer isimli şahsın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca yönlendirilerek, vermiş olduğu ifadesinin MİT Müsteşarlığı bilgisi ve onayı dahilinde olduğu zannı oluşturularak iradesi sakatlanmak suretiyle ve ifadesinde anlatmadığı hususların ifadesine oldu bittiye getirilerek eklenmesi ve ayrıca ifadeye katılanların da iradelerinin sakatlanmak suretiyle imzalarının alınarak, o dönemki adıyla Başbakanlık MİT Müsteşarlığı ile PKK-KCK silahlı terör örgütünü ilişkili göstermek amacıyla bu ifadenin kullanılması olayında, Mustafa ÖZER'den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı örgüt mensuplarının öğrendikleri, Mustafa ÖZER'in savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şemanın "paralel" örgütün eline geçtiği, 7 Şubat 2012'de saat 17:00'da MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ve 4 MİT görevlisini telefonla arayarak görevli savcının, "ifade vermek üzere makamıma bekliyorum" dediği, üstelik bu durumun tam Başbakan'ın ameliyat saatine denk getirildiği, Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bütün kumpasın bozulduğu, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması için uğraşıldığı, gözaltına alınmasıyla birlikte, emri Başbakan'dan aldığı algısıyla o zamanki T.C. Başbakanı olan halen T.C. Cumhurbaşkanı olan Sn. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı, bu kurgu ve kumpas soruşturmanın aslında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini yıkmaya yönelen ilk teşebbüs girişimi olduğu anlaşılmıştır.