"Türkiye’yi kaybeden ABD, her şeyi kaybeder"

SETA-Washington D.C. Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat, Takvim'e özel açıklamalarda bulundu. Kanat, "Türkiye’yi kaybeden ABD, her şeyi kaybeder" dedi.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 04 Kasım 2019 Güncelleme 04 Kasım 2019, 07:54
Türkiye’yi kaybeden ABD, her şeyi kaybeder

İÇİNDEKİLER

Amerika ile Türkiye 60 yıldan fazladır müttefikler. Fakat son yıllarda iki ülkenin müttefikliğini bir kenara bırakalım, ABD tarafının Türkiye düşmanlığı her gün yükseliyor. Özellikle Obama döneminde Amerika PKK ile işbirliğine girerek Türk düşmanlığını derinleştiren lider oldu. Sorunu önünde bulan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın ilişki içinde olması sorunları çözmeye yetmiyor. Çünkü Amerikan iç siyaseti ciddi parçalanmış durumda. Amerikan iç siyasi tartışmaları Türkiye üzerinden yapılıyor. 13 Kasım'da Beyaz Saray'da Trump- Erdoğan görüşmesi sorunların çözümü için bir başlangıç olabilecek mi, yoksa varolan düşmanca tavrın derinleşmesine mi devam edecek? İki ülkenin arasında yaşanan sorunlar sadece Türkiye'ye değil, Amerika'ya da ciddi zararlar vereceğe benziyor.

SETA-Washington D.C. Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat ile Amerikan kamuoyunu , iç siyaseti ve Trump – Erdoğan görüşmesini konuştuk.

Bir sürü gerilim ve tartışma yaşandı. Sonunda Trump – Erdoğan arasında yakınlaşma başlarken Meclisten Ermeni Tasarısı hem de yaptırımlarla ilgili yasa tasarısı geçti… Amerika'nın almış olduğu bu kararı neye bağlıyorsunuz?
Amerika'yı bir bütün olarak görmemek gerekiyor. Özellikle iç politikada büyük bir kutuplaşmanın yaşandığı bir dönemdeyiz. Ama dış politikada da diğer dönemlere nazaran kurumlar ve yasama-yürütme arasında ciddi bir gerilimin olduğu, hatta dış politikadaki bu ayrımın artık medyaya sızdırma operasyonuyla neredeyse bir kan davasına dönüştüğü bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla Amerika dış politikasında verilen kararların sadece bütün Amerika'yı temsil eden bir karar olmadığını anlamak gerekiyor. Burada kararı veren kongre hatta kongrenin de iki kanadı var kongrenin temsilciler meclisi ayağı.

SENATO'DA TRUMP ETKİSİ OLABİLİR

Senato'ya gelirse ne olur?
Senatoya bu hafta gelir mi gelmez mi tartışmaları var. Ancak kongredeki bölünmeyi de burada görmek lazım. Temsilciler Meclisinde demokratların çoğunlukta olduğu bir durumda alınmış bir karardır bu. Bir şekilde Senatoda Cumhuriyetçi çoğunluğunu bu kararın nasıl etkileyeceği konusunda henüz tam olarak bir şey bilmiyoruz.



Ama Trump'ın Senatoya etkisinin kongreye, temsilciler meclisine etkisinden daha fazla olacağını da tahmin edebiliyoruz. Birincisi bunu ayırmak lazım. İkincisi şuan Türkiye'ye karşı havanın oluşturduğu bir durum var.

Farklı kesimler nasıl birlikte hareket ediyor?
Trump'ın Suriye'den çıkma kararı farklı öncelikleri olan grupları bir şekilde bir araya getirdi. Mesela Rusya'yla ilgili kaygıları olan gruplar vardı. Bu gruplar Amerika'nın Suriye'den çekilme durumunda Rusya'nın Suriye'ye gireceğini düşünüyor. İran'dan kaygısı olan gruplar bunlara göre Amerika Suriye'den çekilirse yerine İran girecek. İsrail'in güvenliğini önceleyen gruplar var. Amerika'nın oradan çekilmesi İsrail'in güvenliğini tehlikeye atıyor. Obama dönemini önceleyen gruplar ise suçu başkasına atmak istiyor. Orada da bir asker gerçeği de var. Bütün bu farklı gruplara ve farklı çekişmelere baktığınız zaman burada önemli bir grubun Trump'a karşı olduğunu, diğer önemli grubun Trump'ın dış politikada karar verme şekline karşı olduğunu görmek gerekir. Farklı grupların öncelikleri açısından Rusya - İran konusunda daha ciddi tehdit olarak gördükleri için çekilmeye karşı olduğunu, bunların sonuncusunun da Türkiye'ye karşı gruplar olduğunu, bunlardan kastımız Türkiye'yle çalışılmasını hiç istemeyen gruplar. Bu gruplar üzerinde Ermeni lobisinin desteği var. Bütün bunlar ışığında ortaya çıkan resim şu oluyor. Suriye'den çıkıyoruz, Suriye'den çıkmaya da Erdoğan ikna ettiğine göre ve Trumpla Erdoğan iyi geçindiğine göre biz Erdoğan'a saldırırsak Trump'a da saldırmış oluruz. Böyle bir izlenim ortaya çıkıyor.

Şuanda Türkiye Amerika iç oyunun bir malzemesi olarak mı kullanılıyor?
Türkiye özellikle bir grup tarafından Trum'pa muhalefetin merkezinde Türkiye'yle ve iyi anlaştığı liderlerle ilişkilerini zehirlemek gibi bir önceliği oluyor.

TARİHİ ZİRVE

Biz 13 Kasım'da ne göreceğiz?
13 Kasım çok kritik bir görüşme olacak. Bu görüşmede sadece Suriye meselesi değil, ilişkilerde krizlere yol açan farklı unsurları, bunların içinde S-400 de olabilir F-35 de olabilir. Farklı meseleleri görüşülecek geniş bir zirve olmasını bekliyorum.

Buradan sürpriz bir şey bekleyebilir miyiz, F-35 meselesi, 100 milyar dolarlık ticaret hacmi ya da benzer meselelerden çözüm çıkar mı?
F-35 programına yeniden katılım gibi şeyler, eğer Amerika operasyon başladığından beri içinde bulunduğu gürültüden kopup uzun vadede stratejik olarak Türkiye'de bölgeden yeniden bir çalışabilir bir ilişki kurmak istiyorsa buradan önemli şeyler beklememiz lazım. Bu önemli şeyler sadece Suriye olmaması lazım. İlişkileri zehirleyen diğer unsurların da görüşmeyle birlikte hallolması gerek.

Amerikan kamuoyunda buna yönelik bir ima var mı?
Şuan Amerikan kamuoyu negatif olduğu için böyle bir şeyi hiç gündeme getirmek istemiyor. Ancak Amerika'da da sessiz bir grup var tepkiler yüzünde seslerini çok çıkartmıyorlar. Bu gruplar da Amerika'nın uzun vadede kendi çıkarları için Türkiye'yle ilişkilerin güçlenmesini ve yeniden güven ortamının sağlanmasını savunan gruplar var. Eğer bu gruplar seslerini çıkarır ve Türkiye'ye gösterilen bu tavra dur demezlerse oradan da beklentimiz olmayacak. Bu gruplar daha cesur davranırlarsa Türkiye'yi kaybetmenin risklerini Amerika da anlayacak. Türkiye'yi kaybetmek sadece Türkiye'ye değil Amerika'ya da kaybettirecek bir durum olacak. Özellikle bölgenin bu kadar dengelerin dinamik olduğu bir dönemde

Beyaz Saray içerisinde Trump'ın danışmanları ve karar vericilerin Türkiye ile 13 Kasım'da yapılacak görüşmeye ilişkin bir fikirleri var mı, yoksa diğer grupların tavrına göre mi şekillenecek?
Kendilerinin bir fikri olması gerekiyor bu durumda. Çünkü anayasa dış politikayı yönetme görevini başkana ve yönetime vermiş durumda. Dolayısıyla yönetimin bu durumda atacağı adımlar çok önemli olacak. Elbette kongrenin dış politikayı şekillendirmek ya da kısıtlamak gibi etkileri olacaktır. Ancak uzun vadeli stratejik planlamayı dış politika konusunda uzman olan yürütmeye ait kurumların yapması gerekiyor.

PENTAGON'UN PYD AŞKI

Bağdadi'nin ortadan kaldırılmış olması, Trump'ın elini Türkiye ile masaya oturma konusunda güçlendirdi mi?
DEAŞ'la mücadele konusunda yapılan operasyonu ilk açıklama güçlendirdi. Trump bu konudaki kararlılığını ortaya koymuş oldu. Ancak hemen sonrasında kurumlar arasındaki çekişmeler dolayısıyla Trump basın toplantısında sadece SDF'den bazı bilgilerin de gelmiş olabileceğini söyledi. Ancak sonra askeri kanadın yaptığı sızdırmalarda neredeyse operasyonu Amerika'nın SDF'ye borçlu olduğu izlenimini ortaya çıkarmaya çalıştılar. Trump'ın Türkiye ile ilişkilerde adım atmaya çalıştığını gördük. Daha sonrasında gördüğümüz tablo yine de bu adımların önlenmeye çalışılabileceğini göz önüne koydu.

Trump'ın şuan azil süreciyle ilgileniyor. Böyle bir durumdayken Türkiye ile ciddi bir bağlantı kurabilir mi?
Azil süreci Ukrayna ile ilişkiler zemininde gidiyor. Trump burada kendinin test edildiği bir süreçten geçiyor. Trump'a Türkiye ile ilişki kurma meselesinin bir maliyeti olabilir. Ancak burada başkan olarak kendi liderliğini de test ettirmiş olacak. Eğer burada Türkiye karşıtı çevrelerin gazına gelip Türkiye ile ilişkilerini bozmaya kalkarsa bunun uzun vadede faturası sadece Trump'ın karizmasına olmayacak aynı zamanda bundan sonra vereceği dış politika kararlarında kongrenin müdahalesinin yolunu da açmış olacak.

Amerika'da yapılan Türkiye karşıtı tavırların asıl kilitlendiği yer PKK/PYD… Terör örgütleriyle bağlantısı olan bu ülkenin Türkiye gibi bir müttefikini karşısına almasını nasıl anlatıyor karar vericiler?
Burada bir akıl tutulması var. Bunun bir açıklaması yok. Bunu soruyoruz ortada 10-15 bin kişilik silahlı bir terör örgütünden bahsediyoruz. Diğer noktada da Ortadoğu ve Avrupa'da önemli bir jeopolitik konumda olan NATO üyesi bir ülkeden bahsediyoruz. Dolayısıyla mesele şu Amerika'nın uzun süredir Ortadoğu politikası yok. Bu nedenle buradaki politikaları şekillendiren sahadaki operasyonu yöneten insanlar oluyor. Özellikle DEAŞ'la mücadele konusunda SDF ile çalıştığı için onlara operasyonel anlamda SDF can kurtarıcı geliyor. SDF'yi bölgenin silahlı en ciddi gücü olarak tanımlıyorlar. Şu soruyu sormuyorlar bu etkin güç bu gücünü nerden alıyor 30 sene Türkiye'ye karşı savaşmış bir terör örgütü olmasından alıyor. Şimdiye kadar kazandıkları tecrübeyi bir kazanım olarak görüp Washington'da pazarlamak müttefiklik ruhuna sığmıyor. Washington'da neden Türkiye ile ilişkileri bozalım ve SDF veya PYD ile ilişkileri sürdürelim dendiğinde buna cevap verebilecek kimse yok. Bir taraftan askerin meseleyi içselleştirip duygusallaştırması ikincisi de Amerika'da artık bazılarının dış politika konusunda kısa vadeli düşünmeye başlaması…

ALİ DEĞERMENCİ / NASIL OLUYOR