Nuri Pakdil kimdir, nereli? Nuri Pakdil kaç yaşında vefat etti? İşte Nuri Pakdil sözleri

Edebiyat ve düşünce dünyasının en önemli ismi, Yedi Güzel Adam'ın ağabeyi Nuri Pakdil, Ankara'da tedavi gördüğü hastanede yaşama veda etti. Nuri Pakdil'in vefat haberinin ardından hayat hikayesi merak edilmeye başlandı. Peki, Nuri Pakdil kimdir, nereli? Nuri Pakdil kaç yaşında vefat etti? İşte Nuri Pakdil'in hayatı ve sözleri...

Giriş Tarihi 18 Ekim 2019, 14:27 Güncelleme 18 Ekim 2019, 14:32
Nuri Pakdil kimdir, nereli? Nuri Pakdil kaç yaşında vefat etti? İşte Nuri Pakdil sözleri

İÇİNDEKİLER

Yazar Nuri Pakdil hayata veda etti. Kendisini devrimci bir Müslüman olarak nitelendiren Nuri Pakdil, bir süredir Ankara'da bir hastanede tedavi görüyordu. Türk edebiyatına adını altın harflerle yazdıran Nuri Pakdil'in hayat hikayesi merak ediliyor. Peki, Nuri Pakdil kimdir, nereli? Nuri Pakdil kaç yaşında vefat etti? İşte Nuri Pakdil'in hayatı ve sözleri...

NURİ PAKDİL KİMDİR, NERELİ?

1934 yılında Kahramanmaraş'ta doğan Nuri Pakdil, İstanbul'un fethedildiği 29 Mayıs'ı da doğum günü olarak kabul eder. İlkokul çağlarından itibaren yazmaya başlayan yazar, ortaokula 3 yıl gecikmeli başladı. Maraş Lisesi'ni bitirdikten sonra 1959 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi'ni kazandı ve buradan mezun oldu. Askerliğini Bitlis'te yaptı.

Lisede Hamle adında bir okul dergisi çıkartan Nuri Pakdil, edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bu küçük lise dergisi Ankara'dan İstanbul'a birçok yazarın dikkatini çekti. Pakdil, yazmayı için şöyle tanımlar: "Yazmak, uzun yürüyüşe başlamaktır. Yazarın ödevi, yazmaktır. Bir yazar, ancak, yazarak girebilecektir insanlığa. Bu bağlamda yazmak, bir hayat biçimim olmuştur benim."

Nuri Pakdil'in aile dostu olan Ahmet Kuşçu'dan okuma yazma öğrenmişti. Latin harfleriyle yazılmış yeni kitap da yok denecek kadar az olduğu bir dönemde büyüyen yazar eline geçen bütün kitapları okurdu.

Gençlik yıllarında Kitapçı Mehmet'ten o dönemde bulunan polisiye romanlar ödünç alıp okurdu.

Orta birde iken Necip Fazıl'ın eserleriyle tanışan yazarın ideolojik bağlamda ufkunun açılmasına ve yazarlık oluşumuna büyük etkisi olmuştu.

Hukuk müşavirliği ve DPT'de uzman olarak görev yapan Nuri Pakdil, Büyük Doğu ve ardından Diriliş Dergisi ile de güçlü bağlar kurdu. Diriliş Dergisi'nin yayına ara verildiği bir dönemde Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt ve Akif İnan ile birlikte Edebiyat Dergisi'ni yayınladılar. 1969 yılında yayın hayatına başlayan dergi 1984 yılının Aralık ayına kadar çıktı. Belirli aralıklarla dergiye ara veren Nuri Pakdil, toplamda 159 sayı çıkartmıştı.

Oldukça dikkatli ve titiz biri olan Nuri Pakdil, Edebiyat Dergisi'ni çıkarırken, bir harf yanlış dizilse tekrar bastırırdı. Hatta bazı şiirlerini 200 kez yazdıktan sonra kitaba aldığı olurdu.

Nuri Pakdil, Edebiyat Dergisi'nde yazanlara müstear isimler takmakla meşhurdu. Kendisinin de 16 farklı ismi vardı. En çok "Ebubekir Sonumut" adını kullanıyordu.

Kitap kapaklarını kendisi tasarlayan Pakdil, bir kitabın kapağını beğenmeyip defalarca değiştirdiği bu nedenle de matbaada sabahladığı olmuştu. Kitap kapaklarında her bir çizginin anlamı vardı. Örneğin sıradan sayılabilecek çizgiler 13-14-15 değil 12 olmalıydı. Çünkü burada 12 imama gönderme vardır.

Nuri Pakdil sözleri için diğer sayfaları ziyaret ediniz...

NURİ PAKDİL SÖZLERİ

"Ne söylüyorum ben? Eğriyse düzeltilmeli, kirliyse arındırılmalı, kanlıysa kazına kazına temiz yeri ortaya çıkarılmalı demiyor muyum?"

"Mütemadiyen, vicdanında, kendi kendini sorgulamayan, hiçliğe doğru hızla kayıyor demektir."

"Tanrı düşüncesinden yoksun kalınınca hiçbir şey olunamayacağını, kendi kendine ıslık çalar gibi kara başkaldırı deneyleri yapanlara, hangi dille ve kim anlatacak?"

"Yabancılaşma ve uygarlığından kopan bir ulusun alınyazısıdır."

"Mekke yönünde tek buğdayı sürükleyerek ilerleyen karıncayı hiç usumdan çıkarmayacağım, her zaman düşüneceğim. Çünkü, karınca, yolunda yanarken, eşsiz bir güzelliği de yazıyor: yeryüzündeki bütün dillerle."

"Ölüm korkusunu, ancak ölüm ötesi hayata inanarak yenebiliriz."

"Bir ülke, utanma duygusunu yitirmişlerle dolunca, sürgünler ülkesi olur. Utanma duygusunu yitiren, kendi kendisini yitirmiş bir sürgündür."

"Batı üstüne, şimdiye değin çok okuduk. Uzun yıllardır, uygarlığımızı bırakıp, nasıl olursa olsun, ne olursa olsun, Batılılara benzemeye çalışıyoruz. Onların sözlerini tutmadan, onların kurumlarını almadan, onların yasalarını uygulamadan, sorunlarımızı çözemeyeceğimiz kanısına varmışız."

"Tüm kurumları Avrupa'dan almak" hastalığına tutulalı beri, tarihimizi okumaz olduk. Kendi tarihine yabancı kuşaklar yetişti Türkiye'de. Geçmişle aramıza bir Avrupa setti inşa ettik. Ve hiç utanç da duymadık bu setti inşa ederken."

"Çanta açılır, kitap çıkarılır. İşte: okurken kalbimle şakır şakır konuşuyorumdur da."

"Hiç kimse kahır yaşamak için aşık olmaz: "Kahrın da hoş" diyebilmektir aşk."

"Çağdaş insanın, büyük bir eksikliği de kuşkusuz şurda: Günüyle tarih arasında bir bağ kurmamasında, belki kuramamasında ilençli kavimleri hiç usuna getirmemesinde, belki getirememesinde Kutsal Kitap'la varlığını doldurmamasında, yoğunlaştırıyor insanın üzerindeki ilenci."

"Bağımsızlığa dışsal davranışlarla değil içsel bileşimlerle ulaşılabilinir ancak kurtarmamız gereken ilk yurt içimiz iç dünyamız kimliğimiz."

"Heykele saygı duyula duyula Tanrı inancı yitebilir insanın içinde. Çünkü saygı taş kesilirse, insan kolaylıkla aşamaz önündeki engeli."

"Benim siyasetim inancımdır, benim inancım siyasetimdir."

"Gökyüzü, dörtbaşı bayındır bir ülkedir."

"İnsan, seni savunuyorum sana karşı!"

"İnsanın en çok kalbi temiz olmalıdır. Ne emek, ne ekmek; Önce kalbimiz bozuluyor çünkü."

"Eminönü'ne doğru; gözlerime İstanbul dola dola; insanın encamı yürüyor iki yanımda: hangisindeyim ben?"

"Ruhumuzun özünden yola çıkmalıyız."

"Tanrı düşüncesi içimize dolmadan kendi kendimizi aşamayız; kendi kendini aşmadan da bunalımlarından kurtulma olanağı yok insanın."

"Her ânı o ânda yaşamalıyız ki, seçimimizi sağlıklı yapabilelim: her ânında seçimle karşı karşıya insan."

"Gözleriyle birbirinin olan sevgililer gibi olunca, yazıyla… Ben ona derim, işte, yazı…"

"Çok genişlemeli kalbimiz" derdi, "Sevebilmek için"

"Bir ulus, kendi uygarlık değerlerinden kopuk bir düzeyde bulunuyorsa, o ulus için ne ekonomik, ne de siyasal bir bağımsızlık söz konusu olabilir."

"Çileyi çeken yazıyı yazandır. Bin çile de bin çeşit yazı demektir."

"İnsan, vicdanıyla sürekli hesaplaşıyorsa, genç kalır, tığ gibi."

"Hiç alışamadım gülmeye, hüzün vicdanıma daha uygun."

"Doğrudur aşınma acıdır. Aşınan ayak topa vuramaz. Aşınan beyin devrim yapamaz.Aşınan aşık şık bir görüntü vermez. Aşınan kumaştan güzel bir elbise dikilebilir mi?"

"Mezar taşıysa çok alçak gönüllü bir işarettir oradaki ölüye ve ölümün "aşılması gerekli bir köprü" olduğuna."

"Direnç gömleğimi giydim!" sözü "Sürekli okuyorum" anlamına geliyor."

"Tartışma hiç kimseyle. Sadece düşün. Düşündür başkalarını."

"İnsanın, içinden kurduğu cümlelerin ağırlığını, omuzlarında hissettiği vakitleri iyi yaşaması gerekiyor..
İçimiz: büyük şansımızdır çünkü…"

"Otellere yağmur yağar çocukluğum ıslanır…"

"Susmakta konuşmak kadar önemli oluyor bazen."

"Kuşkusuz, en etkili ve evrensel silah, kelimedir."

"Nergis sızısı bir yağmur idim ben insan kalıbına döküldüm .."

"Okumadığın gün karanlıktasın. ve: Bu karanlıkta hiçbir şey meşru değildir."

"Hiç yazılmamış uzun bir destandır annelerin yüzleri."

"Yalnızlıkta kendi cümlesi bile eşlik edebiliyor insana."

"İzin verirseniz şuracıkta, kendi kendime düş görmek istiyorum."

"İnsan yitire yitire kazanabilir kendi kendini."

"İnsanın özü artık yok. Tüm çılgınlıklar bundan kaynaklanıyor olmalı. Çağın kanseri, bu 'insan özü'nden yoksunluk.

"Çok vefalı bir dostun elini tutarcasına Sağ elimi sol elimin üstüne getirdim.."

"Kim bıraktı uçurumu bu kadar yanıma.?"