CENTCOM’un Türkiye düşmanlığı

BM zirvesi başladı. Zirve'den bir sonuç beklemek hayal olur. Fakat ikili görüşmeler sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. BM Zirvesini ve ABD- Türkiye gerilimin arka planını ve Suriye denklemini SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun ile konuştuk.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 23 Eylül 2019 Güncelleme 23 Eylül 2019, 21:14
CENTCOM’un Türkiye düşmanlığı

İÇİNDEKİLER

Bu hafta BM Zirvesi başlıyor. Zirve'den bir sonuç beklemek hayal olur. Fakat ikili görüşmeler sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. ABD ile Türkiye arasında yaşanmakta olan kırılmaların en önemli nedeni Pentagon içerisindeki CENTCOM'dan kaynaklanmakta. CENTCOM, DEAŞ ile mücadele adı altında PKK ile işbirliğine girerek bölgede yeni bir denklem oluşturuyor. CENTCOM'un DEAŞ ile mücadeleyi PKK ile yaparak onu meşrulaştırmakta ve bölgede bir aktör haline getirmeye çalışmakta. Bu da Türkiye ile ABD'nin gerilim yaşamasına neden olmakta. BM Zirvesini ve ABD- Türkiye gerilimin arka planını ve Suriye denklemini SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun ile konuştuk.

Birleşmiş milletlerin zirvesinde dünya sorunları konuşulacak. Bir bu zirveden ne bekleyeceğiz?

Liderler düzeyinde genel kurul zirvesi gerçekleştiriliyor. Küresel iklim meseleleri, açlık yoksulluk yolsuzluk gibi birçok temel mesele gündeme gelecek. Ama ne yazık ki bu tip zirvelerden şu ana kadar gördüğümüz çerçevede somut bir soncun çıkmadığını görüyoruz. Daha ziyade burada liderler düzeyinde ikili görüşmeler için bir alan teşkil ediyor bu tarz genel kurula yönelik zirveleri ziyaret etmesindeki temel sebep. Bu anlamda ikili görüşmelere çök önem veriliyor. Özellikle jeopolitik anlamda önemli bir gerginlik söz konusu Ortadoğu merkezli birçok sorun var. Bunun ötesinde yine gündemde ticaret savaşları devam ediyor. Bu tip meseleler gündeme getirilecek. İran'a yönelik ciddi anlamda yaptırımlar var. Sıcak çatışma eğilimler söz konusu idi.

Aramco saldırı gündemde mi olur?

Özellikle Suudi Arabistandaki Aramco petrol tesislerinin vurulmasından sonra küresel petrolde ciddi bir tehdit oluşmuştur. Tabi bu sadece Orta Doğu'yu değil tüm dünyayı da etkiledi hem ham hem Brend petrolün fiyatları hızlı bir şekilde artış gösterdiğini gördük. Küresel anlamda zaten dünya bir resesyonun içerisinde. Merkez bankaları genişleme politikaları izleyerek bir şekilde bu resesyonu tersine çevirmeye çalışıyor. Böyle bir dönemde petrol fiyatlarının artması tüm dünyayı olumsuz etkileyecek bir süreçti. Bu bağlamda bu meseleler ikili görüşmelerde gündeme gelecek diye düşünüyorum.

Aramco'nun vurulması ile birlikte hedef İran gösterildi. İran'a yönelik sıcak bir çatışma yada bir saldırı olabilir mi?

Şunu ifade etmek gerekiyor ki Trump'ın iktidara gelmesinden sonra İran ABD nemlinde hedef oldu ve bölgede bir koalisyon oluştu. Bunların başında İsrail ve ABD ve Suudi Arabistan çekiyordu. Temelde nükleer müzakerelerden geri çekildikten sonra İran'a maksimum baskı stratejisi yaparak ciddi yaptırımlar koydular. Bu anlamda ekonomik anlamda İran'ı iflas ettirme çabası kendine gösteriyordu. Yine Amerika'nın içerisindeki bazı şahin isimeler ise sadece ekonomik yaptırımlar değil askeri olarak bir müdahale noktasında da çaba sarf ettiler. Netanyahu bu konuda çok ön plana çıktı. Suudi Arabistan'ın bu anlamda ABD'ye baskı yaptığını gördük. Ancak İran da asimetrik olarak gerginliği artırıcı bir politika izledi. Burada kendisine yönelik ekonomik yaptırımları yanıt verebilmek adına güçlü olduğu yere mücadeleyi çekti. Asimetrik bir mücadele içerisine girdi. Önce Basra körfezinde gemilere çeşitli saldırlar yaptı. Bu gemilerin petrol sevkiyatı yapmasını engellemeye çalıştı. Ardından ise bölgedeki çekim unsurlarını kullanarak çeşitli saldırılar yapmaya başladığını gördük.

Sıcak çatışmayı Trump istemiyor mu?

Ancak Trump burada Iran'a bir askeri müdahale yapmak konusunda tereddüt içerisine girdi. Çünkü yaklaşan seçimler bağlamında böyle bir çatışma dinamiğine girmenin kendisine oy kaybettireceğini düşünüyordu. Bunun küresel anlamda petrol fiyatlarını artıracağını ve Amerika seçmeni cebine bunun etki edeceğini ve dolasıyla kendi aleyhine süreç olması çok arzu etmediği için bunu tercih etmedi. Şu anda Trump askeri müdahale etmemek için elinden gelen tüm çabayı sarf ediyor. Bolton'u da görevden almasında bu bağlamda değerlendiriyorum. İran da bunu gördüğü için güçlü olduğu alanda zorlamaya devam ediyor. Aramco'ya saldırılarda bir şekilde dolaysız olarak arkasında İran olduğunu düşünüyorum açıkçası.

Geçen hafta Türküye'de yapılan Astana zirvesi mutabakatı çerçevesinde yapılan toplantısında, burada yaşadığımız sorunların ana nedeni nedir?

Türkiye çok iyi niyetli bir şekilde Astana sürecinin parçası oldu. Ancak Rusya ve İran'ın rejimle birlikte zaman zaman bu surece araçlaştırarak muhalifleri topraksızlaştırmaya çalıştığını gördük. Daha önce Guta gibi bölgelerde muhalefetin kontrol ettiği bölgeleri ele geçirdiler. İdlip artık muhalefet için son kale konumundaydı ve bu bölgede muhaliflerin varlığı siyasal bir çözüm açısından hayati derecede önemliydi. Türkiye de bunu gördüğü için bu bölgeye yatırım yaptı ve askeri gözlem noktaları koydu. Bir şekilde surecin devam edebilmesi için varlığını gösterdi. Burada sivil insan yaşıyor. Burada büyük bir insanı kriz yaşanmasını Türkiye arzu etmediği için elinden gelen çabayı sarf etti. Ancak burada tabi ki Rusya ile Türkiye arasında özellikle radikal yapılanmaların varlığı üzerinden Rusya Türkiye'ye baskı yaparak bir tartışma yürüyordu. Türkiye ise burada geniş anlamda sıcak anlamda bir çatışma yaşanıp gene bir krize neden olmamak için mücadele veriyor.

SAHADA REKABET MASADA MÜZAKERE

Sahada rekabet var masada mutabakat yapılmaya çalışılıyor da diyebilir miyiz?

Kesinlikle katılıyorum. Astana zirvesi gibi önemli zirvelerden önce sahada askeri gruplar hareketlenerek masaya daha güçlü oturabilmek için hamle yapıyorlar. Tabi ki burada Türkiye'de muhalifleri hayli ayakta tutacak adımlar atarak Rusya ve rejimi dengelemeye çalışıyor.

Astana zirvesi gibi zirvelerden önce askeri gruplar hareketlenerek masada daha güçlü oturabilmek için hamle yapıyorlar. Türkiye'de kendi pozisyonunu ayakta tutacak adımlar atarak Rusya ve rejimi dengelemeye çalışıyor.

Rusya ve rejim son Astana Zirvesi öncesinde kapsamlı askeri harekatlar düzenleyerek masada etkili olmaya çalışıyorlar. Türkiye'de bunu dengelemek için Rusya ve rejime karşı muhalifleri destekleyerek denge oluşturmaya çalışıyor. Hem askeri gözlem noktalarını güçlendirerek sahada ben de varım demeye çalışıyor. Rusya ile iç dengeler ve rekabeti bağlamında İdlip sahası dışına itilmeye çalışıldığını gördü. Rusya, küresel dengeler ve iç dengeler nedeniyle Türkiye'yi karşısına almak istemediğinden geri çekilmeye başladı.

REJİM PKK'YI TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRMEYE BAŞLADI

Suriye'de ne zaman bir çözüm çıkacaktır?

Astana Zirvesi'nin ruhu devam ediyor. Temelde Rusya, İran ve Türkiye kaybet kaybet sarmalından çıkabilmek için tek yolun siyasal bir çözüm olduğunu gördüler. Bunun dışında ABD'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alması nedeniyle Astana Zirvesi'nin devam etmesi gerekiyor.

Dolayısıyla bu felsefe devam ediyor. Ancak burada Rusya ile Türkiye arasında bir farklılaşma da var. Rusya muhaliflerin çoğunu terör örgütü olarak görüyor. Bir şekilde rejim güçlerinin tüm ülke sathında kontrolünü almasını hedef edinmiş durumda.

Türkiye'nin bakışı nedir bu anlamda?

Mevcut şekilde reform yapmadan iktidarı devam ettirebilmesi mümkün değil. Muhalifleri askeri olarak topraksızlaştırırsanız dahi istikrarlı bir şekilde ülkeyi yönetmeniz mümkün olmayacaktır. Bu da ciddi bir maliyet üretmektedir.

PKK/PYD konusunda Rusya ABD ile aynı noktada değil mi?

Kesinlikle Rusya PKK/PYD konusunda aynı düşünüyor. Fırat'ın doğusunda ülke bütünlüğünü tehdit eder hale gelen terör grubuna ABD açık destek vermekte.

Ama şunun altını çizmem gerekir ki; Rusya ve rejimin PKK'ya bakışında Türkiye ile yakınlaşması var. Özellikle Astana Zirvesi öncesinde rejimin dışişleri bakanlı BM'ye mektup yazarak bölgedeki PKK varlığının terör unsuru olarak değerlendirmesi çok önemli bir gelişmedir. Bu da dolayısıyla resmi belgelere geçmiş durumda.

ABD- TÜRKİYE MÜZAKERESİ RUSYA VE İRAN'I RAHATSIZ EDİYOR

Bu gelişme ABD'nin PKK'yı desteklemesinin rolü olmuş mudur?

Türkiye'nin ABD ile bir müzakere zemini oluşturmaya çalışması önemli. Bu müzakere süreci Rusya ve İran acısından çok da hoş karşılanacak bir durum değil. Onlar daha çok Türkiye ile ABD arasında bir çatışma dinamiğinin sürmesini istiyorlar. Bu süreç Türkiye'nin elini güçlendirecek şekilde Türkiye'nin ABD karşısında daha maksimalist taleplerde bulunmasını çabalamaktalar. Onlar acısından Türkiye- ABD mutabakatı çok da güzel bir senaryo değil.

Suriye'de normal bir çözüm için ne kadarlık bir süreye ihtiyaç vardır?

Çok kaotik ve çok aktörlü bir Suriye sahası var. Sadece yerel ve bölgesel değil küresel aktörlerinde rol aldığı bir sorun var ortada. Bir tarafta Rusya ve ABD denklemi, Türkiye'nin her iki süper gücü bir birine karşı kullanma çabası var. İran'ın bölgede etkin olma çabası, İsrail'in İran ile olan mücadelesi, körfez ülkelerinin ABD ve İsrail ile birlikte terör örgütlerini desteklemeleri sorunun karmaşıklığını ortaya koymakta. Kısa sürede siyasal bir çözüm beklemek imkansız durumda. Çözüm biraz güç dengelerine ve küresel siyasetin hangi tarafa doğru evirileceğine bağlı bir durum. Ancak Türkiye kendi çıkarlarını koruyacak şekilde angajmanlar ve ilişkiler kurarak en azından kendisine yönelik akut tehditleri elemine etmeye çalışıyor. Fırat'ın doğusunda bu gibi çalışmaların gerçekleşeceğine inanıyorum.

CUMHURBAŞKANININ AÇIKLAMASI CİDDİ BİR DURUMDUR

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fırat'ın doğusuna yönelik iki haftalık süre vermesi ne anlama geliyor?

Bu açıklama çok önemli. Burada ABD ile Türkiye arasında bir mutabakat olsa da uygulamada henüz Türkiye istediklerini alamamış durumda. Burada özellikle CENCOM'un direnç gösterdiğini görüyoruz. Türkiye burada ABD ordusuna özellikle CENTCOM'a baskı yapabilmek için sert açıklamalar yapıyor. B planını aktif şekilde tuttuğunu söylüyor. İdlip sürecine benzer bir oyalama görüntüsünden Türkiye rahatsız. Türkiye tek taraflı olarak ABD'ye rağmen Fırat'ın doğusuna yönelik bir harekat başlatabilecek durumda. Bu işin başka çıkar yolu olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan ifadeleri ile ortaya koymuş durumda. ABD'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasında görüşme de olacak. Konu o görüşmede müzakere edilecektir.

Amerika'nın içinde Türkiye düşmanlığı hangi kurumlar tarafından yürütülüyor?

İdeolojik olarak Türkiye karşıtı bir süreç yaşanmakta. Bu süreçte hem kurumlar hem de lobiler var. Özellikle Pentagon'un içinde CENCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) var. Bunun temel sebebi DAİŞ'le mücadelesi görüntüsü altında PKK'nın Suriye yapılanması ile içine girdikleri angajmandır. Yıllardır sahada birlikteler. Birbirlerinden etkileniyorlar. Sahada birlikte savaşıyorlar. Bu da CENTCOM'u Türkiye karşıtlığını düşmanlığa götüren bir süreç yaşanıyor. Çeşitli devlet kurumlarında Türkiye'ye karşı tepkisel bir bakış var. Özellikle de Kongre'de bu çok net gözüküyor. Kongre tabi ki lobilerin etkisi altında olan bir kurum. Hem Senato hem de Temsilciler meclisi lobi kuruluşlarının Türkiye karşıtı bir durumu var. Burada tabi ki İsrail lobileri çok ciddi faaliyet göstermekteler. Ayrıca Suudi Arabistan ve körfez ülke lobilerinin çalışmaları da var. her zaman olduğu gibi Ermeni lobileri bu sürecin içinde aktif rol almakta. Bir süreden beri FETÖ de bu lobilerle birlikte Türkiye karşıtlığını yapmaktalar.

NASIL OLUYOR? ALİ DEĞERMENCİ