Trump yaptırım istemiyor

Türkiye’de Türk Amerikan ilişkilerini yıllardır çok iyi analiz eden, iki ülke ilişkilerindeki detayları çok net gören ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından kurulmuş olan, dünyanın en önde gelen ticari diplomasi firması Albright Stonebridge Group’ta Türkiye’den sorumlu yöneticisi Hakan Akbaş ile Türk-Amerikan ilişkilerini ve Trump’un tavrını konuştuk.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 29 Temmuz 2019 Güncelleme 29 Temmuz 2019, 08:00
Trump yaptırım istemiyor

İÇİNDEKİLER

Son yıllarda ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerilim tarihinde benzeri olmayan bir durum. Obama döneminde başlayan Türkiye karşıtlığı FETÖ ve PKK konuları ile karşıtlık düşmanlığa döndü. Trump, Obama döneminde uygulamaya geçen Türkiye politikalarını kucağında buldu.

S-400 krizi de son nokta oldu. Osaka'da Trump-Erdoğan görüşmesi Obama politikalarını ciddi kırılma sürecine soktu. Şimdi bütün gözler 31 Temmuz'da başlayacak olan yaptırımların ne olacağı ve nasıl uygulanacağında

Türkiye'de Türk Amerikan ilişkilerini yıllardır çok iyi analiz eden, iki ülke ilişkilerindeki detayları çok net gören ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright tarafından kurulmuş olan, dünyanın en önde gelen ticari diplomasi firması Albright Stonebridge Group'ta Türkiye'den sorumlu yöneticisi Hakan Akbaş ile Türk-Amerikan ilişkilerini ve Trump'un tavrını konuştuk.

ABD-Türkiye ilişkisi neden kötüleşti?

FETÖ'nün teslim talebi ABD'den bunu cevapsız bırakması, Rahip Brunson olayı ve Suriye'de YPG ile olan tutumlar gibi ancak savunma yatırımı olarak alınan son S400'ler ikili ilişkilerdeki gerilimi zirveye çıkardı. Amerika ile FETÖ konusunda bir fikir ayrılığı yaşadığımız aşikâr onlar talebimizi düzenli olarak önce görmezden geldiler. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası bu konunun Türkiye için ne kadar hassas bir konu olduğunu tam kavramadıklarını düşünüyorum. Zira bu teslim edilecek edilmeyecek tartışmasının Türkiye içerisinde Amerika'ya karşı bir düşmanlık uyandırdığı aşikâr. En önemli müttefiklerimizden olan bir ülke bize zor günler yaşatmış olan bir örgütün sorumlusunu teslim etmiyor oluşu ilişkilerimizde güven kırılmasına neden oldu. Sonuçta müttefik olmanın yegâne gerekliliği arada duyulan güven ve iş birliğidir. Ancak bu tavır hem güveni azaltmış hem de iş birliğine Amerika yanaşmıyor algısı getirmiştir. Bunun sonrasında yaşanan Brunson olayı kimileri için rest aracı olarak dahi değerlendirilmiştir. ABD gibi bir müttefikinize rest çekme pahasına tutmanız sonrasında yoğun bir diplomasi ile onu serbest bırakmanız ABD isteklerini yerine getirtiyor ancak Türkiye'nin isteklerine karşı aksiyon almıyor algısı oluşturdu.

ABD'nin PKK uzantısını desdeklemesi ilişkide kırılmaya mı neden oldu?

Bölgede en büyük işbirlikçisi olduğunuzu düşündüğünüz devlet size karşı bir duruş sergiliyor algısı size içeride ve dışarıda zarar veriyor. Suriye'de ABD ülkemize en çok zarar veren örgüt olan PKK'nın uzantısı YPG'yi silahlandırdı, Daes'e karsı birlikte savaştı. Türkiye'nin ikazlarına rağmen onlara her turlu ağır silah, eğitim, istihbarat dahil destek verdi. Türkiye de Suriye'de Rusya ve İran ile çözüm arayışına girerek bölgede bir aktör olduğunu ve aslında Amerika'dan bağımsız adımlar atacağını tüm dünyaya göstermiş oldu.

KAĞIT ÜZERİNDE MÜTTEFİKLİK

Türkiye'nin NATO üyesi olarak güvenliği önemsenmedi mi?

İki Irak savaşı ve Suriye'de iç savaşta Esad rejimi tarafından Türkiye'ye füze saldırısı tehditleri yapılırken NATO'nun geç hareket etmesi, gönderdikleri Patriot'lari geri çekmesi büyük güvensizlik yarattı. Türkiye'nin de üyesi olduğu NATO'da birçok devlet tarafından kullanılan "Patriot"ların satışına ABD Kongre'sinin izin vermemiş olması, kâğıt üstünde bir müttefiklik var ancak bu müttefikliğin ne bir hissiyatı var ne de bunu sağlamlaştırmaya yönelik adımlar mevcut. Böyle bir atmosferde Türkiye kapısını çaldığı Rusya ile S400ler konusunda ortak üretim dahil anlaştı. Amerika'nın teslimata kadar yüksek bir tepki vermemesinin nedeni Türkiye'nin bu hamleyi yapmayacağını düşünmemesiydi. Ancak bu öngörü tutmayınca caydırabilmek için Türkiye aleyhine sert yaptırımlar uygulanması gerektiğini iddia eden Amerikalıların sayısı hızla arttı.

DİPLOMATİK BAŞARI

Trump'ın yaptırımlar konusunda tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sert yaptırımlar isteyen birçok Amerikalı yöneticiye karşın Başkan Trump bu konuda daha ılımlı. Bu konuda benim öngörüm Osaka G20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump ile yaptığı müzakerelerde onu ikna ettiği ve gerekçelerimizi net bir şekilde ifade ettiğinden dolayı tüccar Trump'ın daha pragmatik ve Türkiye yanlısı olacağıydı. Ve nitekim öyle de oldu. Bu öngörümün temelinde Trump ve Erdoğan'ın çok güçlü pragmatik liderlik özelliklerini paylaşmaları ve birbirlerini etkileme ihtimallerinin yüksek oluşu da vardı. Osaka zirvesi sonrası Trump'in basın toplantısında S-400'ler için Türkiye'yi haklı bulduğunu söyleyip "Obama zihniyetini' suçlaması Türkiye için büyük bir diplomatik basaridir. Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan etkilemek adına birtakım alımlar için söz vermiş ve hatta harekete geçmiş dahi olabilir. Tüccar Trump kökeni itibariyle iş dünyasından geliyor ve yaptığı hamlelerde bunu hissettiriyor. Türkiye'ye F-35 satışı yapmasının ne kadar karlı olacağını bildiği için bu konuda yaptırımlar istemiyordu ancak baskılarla birlikte yaptırımları onayladı ama halen bu yaptırımları yumuşatmanın peşinde olabilir. Şimdi anlıyoruz ki Türkiye yaklaşık $10 milyar dolarlık 100 Boeing MAX on siparişi vermiş ama ABD parasını ödemiş olmamıza rağmen bunlar teslim etmiyor, pilotlarımızı uçaklarımıza sokmuyor.

Türkiye-ABD ilişkisini Obama'mı bozdu?

Bunun ötesinde Türkiye ile olan bu sorunun temelinde karşısında olduğu ve düzenli olarak yerdiği "Obama Zihniyeti" var. Bu neden önemli Trump dış siyaset olaylarını iç siyasette aktif kullanan ve buralardan popülist söylemler üreten bir lider. Bu konuda ona çok büyük bir malzeme veriyor. Hem kendinden önceki anlayışa müttefikle arayı germekten, bozmaktan dolayı çıkışabiliyor hem de onun suçunu telafi ederek bir satış gerçekleştirme şansı elde ediyor.

Trump'un Türkiye'ye özellikle olumlu vurgu yapmasının nedeni nedir?

Amerika'da başkanlık seçimleri 3 Kasım 2020'de yapılıyor ve Trump'ın da tekrar aday olduğunu dikkate alırsak bu tavırlarını anlamak daha da kolay olacaktır. Trump aynı zamanda yaptırımlara dair hareket almakta da isteksiz davranıyor. Bunu da aynı gerekçelere dayandırabiliriz onların yanında ise Türkiye'nin jeopolitik konumu itibariyle Orta Doğu'da ilişkilerini güçlendirmek istediği bir partner olduğunu belirtmek gerek. Özellikle Trump son günlere Türkiye'nin önemine daha fazla vurgu yapmaya başladı ve bu ortağı kaybetmek istemediğinin mesajlarını da veriyor.



TÜRKİYE DÜŞMANI FETÖ

ABD'de Türkiye karşıtlığını kimler yapıyor, FETÖ bu işin neresinde?

Türkiye'nin Washington'daki lobicilik faaliyetlerini uzun yıllar FETO teşkilatı yaptı. ABD'de 35 yıllık bir örgütlenme ile bu örgütün temsilcileri basta Düşünce Kuruluşları (Think Tank), Kongre basta olmak üzere farklı kurumlara sızdılar. Su anda Türkiye aleyhindeki diğer grup ve komitelerle işbirliği içinde Türkiye'yi karalama propagandası yapıyorlar. Ama asil sorun Türkiye-Israil ilişkilerindeki bozulma nedeniyle ABD'de çok güçlü olan Yahudi lobileriyle Türkiye'nin arası bozuldu. Yine siyasi olarak başkan adaylarına en çok bağış desteği veren ABD savunma sanayiinin temsil eden lobilerde NATO üyesi müttefik Türkiye'nin S-400 satın almaya kadar giden süreçteki durusundan çok rahatsız. Asil Türkiye karsitligi'ni bu iki güç yapıyor, FETO grupları ise bunlara taşeronluk yapıyor diyebiliriz.

GRAHAM ÖNEMLİ VE ARABULUCU

Lindsey Graham'ın açıklamaları ne anlama geliyor? Önemli midir?

Öncelikle Lindsey Graham'ın Brunson krizinde Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında arabuluculuk yaptığını Ankara'ya 3 kez geldiğini hatırlayalım. Beyaz Saray'da gecen hafta Trump ile Türkiye'ye olası yaptırımlar toplantısına katılan 45 Cumhuriyetçi senatörden birisi olduğunu hatırlatmak gerek. Graham salı günü gerçekleşen toplantı sonrası Trump'ın onu Türkiye'ye S-400'lerin kurulmaması yönünde uyarıda bulunması ve eğer kurulum gerçekleşmezse yaptırımlarında olmayacağını belirtmesi yönünde bir talimat verdiğini söyledi. Bu Trump'ın senatörleri ikna edip birlikte hareket etmeye çalıştığının bir göstergesi aslında. Türkiye için ağır yaptırımlar uygulamak yerine esnek seçenekler oluşturmaya çalışıyor. Graham'ın açıklamaları o toplantının içeriğine ışık tuttuğu için değerli ve onun ötesinde Türkiye'yi bu konuda ikna ile görevlendirildiğini de söylemesi ABD'nin müttefikiyle sağlam durabilmesi için bir çaba içerisine girdiğinin kanıtı niteliğinde.

YAPTIRIMLARA KARŞI FORMÜL ARAYIŞI

31 Temmuz'da yaptırımların başlamaması için bir formül var mı?

CAATSA yaptırımları iki sene önce cumhuriyetçi ve demokrat senatörlerin oylarıyla geçen bir yasa ve Trump'ın veto edemeyeceği kadar net bir destekle geldi. Demokratların tavrı bu konuda çok net, Trump'in yasayı zayıflatmamasını ve gerekeni yapmasını istiyorlar. Ancak cumhuriyetçiler için durum daha da farklı, seçimlere giderken parti için daha da önemli olan Trump'ın görüşmesine katılan bu senatörlerden büyük bir kısmı eğer kurulum olmazsa yasanın getirdiği yaptırımlara ihtiyaç duyulmayacağını anlatıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400'lerin Nisan 2020'de aktif olarak kullanılmaya başlayacağını açıkladı. Pentagon Türkiye'nin Mart 2020'de F-35 tedarik zincirinden çıkarılacağını açıklamıştı. Bu da ABD ile diplomasi ve yeni satın almalar için – F35, Boeing, Patriotlar – daha zaman kazandığımızı açıklıyor.

MEŞRUİYET VE KAMU DİPLOMASİSİ

ABD-Türkiye ilişkisi normalleşir mi?

Öncelikle Ortadoğu'da ABD'nin sağlam ve uzun süreli müttefiklere ihtiyacı var. Ancak Türkiye ile ABD ilişkileri son 10 yılda büyük bir güven kaybı yasadı. Bunu telafi edebilmek için güçlü Trump - Erdoğan diyalogu iki ülke için büyük bir şans. Ancak reelpolitik icabı iki ülkede bölgede kendi çıkarları doğrultusunda bundan sonra adımlar atmaya devam edecekler. Türkiye Rusya, Iran ve Çin ile bölgede daha yakın işbirliği yapabilir. Çok kutuplu dünya düzeninde bunun aksi düşünülemez. Ancak Türkiye'nin bu adımları atarken meşruiyetini ABD ve tüm dünyaya daha iyi anlatabilmelidir. Artık mücadele sadece silahla kazanılmıyor, güçlü kamu diplomasisi ve siber propagandanın kritik önemde olduğunu bilmeliyiz. ABD'li cumhuriyetçi senatörlerin büyük bir çoğunluğu "Türkiye'ye bir mesaj verelim ama onun bizden kopmasına da izin vermeyelim" şeklinde bir duruşa sahipler. Hal böyle olunca normalleşme beklemek gayet doğal ancak bu normalleşme sürecinin seyrini tamamen iki ülkenin bu konu üzerinde karşılıklı atacakları adımlar belirleyecek.

Normalleşmede masada S-400 olur mu?

Türkiye eğer Trump'ın çalışmaları sonucu masaya getireceği ılımlı seçenekleri kabul ederse -ki bunlardan biri de S400'lerin kurulmamasıdır- normalleşme süreci daha hızlı gerçekleşir diye düşünüyorum. Aksi senaryoda ise normalleşme sürecinin bölgenin şartlarına göre şekilleneceğini düşünüyorum. Sonuçta ABD'nin incirlikte bir hava üssü var ve bu üssü kullanmak istediği durumların oluştuğu zamanlarda ılımlı hareketler sergileyeceklerdir. Ama Türkiye – ABD ilişkilerindeki yeni normal bu tur gerginliklerin dönemsel olarak yaşanmaya devam edeceğidir, yeni normal budur.

TRUMP TÜRKİYE'Yİ F-35 PROGRAMINDAN ÇIKARMAK İSTEMİYOR

Türkiye Savaş uçaklarını NATO dışından alırsa Batı paktından ayrışır mı?

Sıkça dillendirilmeye başlanan bir ihtimal Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasından sonra savaş uçağı tedarikini başka ülkelerden yapacağı. Ancak Trump'ın hedefleri arasında Türkiye'yi geri programa dahil etmek ve satışı gerçekleştirmek olduğu sürece bu seçenek biraz zayıf kalıyor. Zira bir tarafta halihazırda planlanan bir süreç varken bir anda programdan çıkıp başka bir yerden benzeri envanterler tedarik etmek kolay bir iş değil. Hem lojistik açıdan hem de reelpolitik açısından. Bu tür uçak platformlarına katılmak 10-15 yıllık bir süreçtir. Ani dönüşler mümkün olmaz. Orta Doğu'daki en büyük uçak filosuna sahip Türkiye'nin F-16'larnın en yenisi 30 yaşında. Yeni bir platforma hızla geçmek gerekiyor.

YENİ SAVAŞ UÇAĞI NATO'DAN KOPARIR

Başka bir yerden uçak tedarik edersek neler olur?

NATO'nun bağlarının gevşemesi daha da hızlanır, tam bir kopuş olmasa dahi net bir ayrılık sinyali olarak algılanabilir bu durum. Bu da elbette başta Türkiye için sonra da NATO için bir problem oluşturur. Ancak bu olası karardan bağımsız olarak söyle bir gerçekte var: NATO adeta bir Amerikan mali silah satın alma kooperatifine donmuş durumda. Her turlu askeri araç gereçten uçak ve füze sistemlerinin hepsi ABD'den satın alınıyor. Trump Türkiye dahil tüm NATO üyelerini eğer GSMH'nin %2'sini savunmaya harcamazsanız sizi ABD olarak korumayız demeye getiriyor. Yani NATO'nun ünlü 5. maddesi adeta F-35'inci maddeye dönüşmüş. Türkiye'den bağımsız tüm NATO üyeleri ABD dışında farklı teknolojilere harcama yapmak istiyor.

'AB'NİN MEKSİKASI'

Türkiye-Çin arasında sürpriz bir ilişki başlar mı?

Türk-Çin ilişkiler daha emekleme döneminde. Çin Türkiye'nin en fazla cari acık verdiği ülkelerin başında geliyor. Ancak dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin acısından Türkiye konumu itibariyle Avrupa Birliğinin Meksika'sı olabilir. Çin'in enerji ihtiyacı acısından Orta Doğu'da daha aktif olmaya başladığını görüyoruz. Ancak askeri olarak Çin sadece Asya'da bölgesel bir oyuncu olma eğiliminde. Ticaret ve yatırımlar iki ülke arasında Türkiye lehine artmaya baslarsa Çin ile farklı alanlarda da işbirliği yapılacaktır.


NASIL OLUYOR? ALİ DEĞERMENCİ