Son dakika: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Foreign Policy için makale yazdı

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, küresel haber ve fikir dergisi Foreign Policy için bir makale kaleme aldı. Geçtiğimiz Ağustos ayında Türkiye ekonomisine yönelik başlatılan saldırılardan Türkiye’nin güçlenerek çıkacağını belirten Bakan Albayrak, Trump yönetiminin benimsediği tavrın sadece Türkiye ekonomisi için değil, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin ekonomileri ve küresel ekonomi sistemi için de bir tehdit olduğunun altını çizdi.

Giriş Tarihi 08 Eylül 2018, 00:00 Güncelleme 08 Eylül 2018, 09:29
Son dakika: Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Foreign Policy için makale yazdı

İÇİNDEKİLER

Hazine ve Maliye Berat Albayrak, Amerikan Foreign Policy dergisi için bir makale yazdı. ABD'nin siyasi nedenlerle yaptırım uyguladığı tek ülkenin Türkiye olmadığını ifade eden Albayrak, diğer ülkelerin de kendilerini koruması gerektiğini belirtti.

"ABD ALENEN TARİFELERLE SALDIRDI"

Albayrak, Amerikan Foreign Policy dergisi için "ABD'nin küresel ekonomiyi yönetmesine güvenilemez" başlıklı İngilizce bir makale kaleme aldı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'ye yönelik saldırısının ardından dünyanın kendini Washington'ın ekonomik gücünden koruması gerektiğini vurguladığı makalesinde Albayrak, şu tespitlere yer verdi:

"Bu ağustos ayında Türkiye ekonomisi küresel haberlerin ana konusu oldu. Bunun sebebi, global ekonomik sistemdeki en büyük oyuncu olan ABD tarafından Türk ekonomisine yapılan sistematik saldırıydı. Bu, Türkiye ve ABD arasındaki ittifak tarihinin en hayal kırıcı anlarından biri oldu. ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi, NATO üyesi bir ülkenin ekonomisine alenen yaptırımlar ve tarifelerle saldırdı."

Bakan Albayrak, söz konusu saldırının döviz kurlarında dalgalanmalara yol açmasına karşın nihayetinde Türk ekonomisinin güçlü temellerini ortaya koyduğunun altını çizerken, "Türk ekonomisi, negatif propaganda ve finansal sistemine yapılan saldırılar karşısında gücünü ortaya koydu. Türk lirasında geçen ay yaşanan değer kaybına, hiçbir ekonomik göstergenin ya da makroekonomik verinin neden olmadığını vurgulamak önemli. Bu süreçte, Türkiye'nin finansal yapısı ve bankacılık sisteminde, önemli hiçbir değişiklik yaşanmadı" değerlendirmesini yaptı.

HEDEF TÜRKİYE'NİN YABANCI YATIRIMCILARI ÇEKMEYE DEVAM ETMESİ

Türk hükümetinin yatırımcı dostu bir ortam yaratmak konusunda kararlı olduğunu ifade eden Albayrak, bu amaçla bazı ekonomik zayıflıkları ve potansiyel kırılganlıkları önlemek için gereken adımların atıldığını bildirdi.

Bakan Albayrak, makalesinde, ayrıca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) bağımsızlığının, etkinliğinin ve parasal politikada lider rolünde kalmasının, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin son 16 yıldaki tüm hükümetleri için olduğu gibi bu hükümetin de öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.

Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu'na (IMF) başvurmasının ajandasında olmadığını da kaydeden Albayrak, "Türkiye, şimdiye kadar olduğu gibi döviz rezervlerini uluslararası piyasalardan sağlamaya devam edecektir. Bizim hedefimiz Türkiye'nin doğrudan yabancı yatırımları çekmeye devam etmesi ve küresel ekonomi için bir inovasyon, araştırma ve geliştirme merkezi haline gelmesidir" değerlendirmesinde bulundu.

"ABD'NİN EKONOMİLERİ ALT ÜST ETMESİNİ ÖNLEYECEK ADIMLAR ATTIK"

Albayrak, ayrıca "Saldırı, Türkiye'nin ekonomisini yapısal reformlar, yeni ticaret anlaşmaları ve yabancı yatırımlarla güçlendirmenin yanı sıra uluslararası ekonominin yapısını, ABD'nin tek başına diğer ülkelerin ekonomilerini alt üst etmesini önleyecek şekilde yeniden dengeleyecek adımlar atma yönündeki kararlılığını perçinledi." ifadelerini kullandı.

Türk hükümetinin serbest piyasa prensiplerine bağlılığının hiçbir finansal kriz veya saldırıyla zayıflatılamayacağının altını çizen Albayrak, "Biz sermaye kontrollerini hiçbir zaman değerlendirmeye almadık ve gelecekte de asla almayacağız" taahüdünü de tekrar etti.

DÜNYA ÜLKELERİNE HEDEFSİNİZ UYARISI

Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, makalesinde ABD'nin siyasi nedenlerle yaptırım uyguladığı tek ülkenin Türkiye olmadığına da dikkati çekti.

ABD yönetiminin, Avrupa Birliği (AB), Rusya ve Çin gibi ticaret partnerlerini tek taraflı tarifelerle hedef almasının uluslararası ticaret, iş birliği ve istikrarın, devletler arasında daha güçlü ittifaklar kurularak korunması gerektiğini kanıtladığına vurgu yapan Albayrak, makalesinde şu değerlendirmelere de yer verdi:

"Dünya karmaşık sınamalarla yüzleşiyor. Washington'ın uluslararası ekonomiye ve ticarete yönelik tehditleri, bu sınamaların ciddi bir alt kümesi. Tek taraflı yaptırımlar, ticaret savaşlarının kışkırtılması ve ekonomik silahların rastgele kullanımı, bir başka küresel krize yol açabilir. Bu önemli kavşakta, dünya genelindeki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, potansiyel krizlerin ve finansal saldırıların üstesinden gelebilmek için güçlü ve kurumsallaşmış işbirliğine ihtiyaç duyuyor. Türk ekonomisine yönelik saldırı, ekonomik gücün siyasi bir silah olarak şuursuzca kullanılmasının nasıl ciddi küresel risklere yol açabileceğinin bir örneği olarak ele alınmalı. Şimdi, diğer ülkeler Türkiye ile birlikte hareket ederek gelecekteki yapay krizlere karşı ortak bir strateji geliştirmeye katkı sağlayabilir."

"TÜRKİYE-AB ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ RUHU CANLANDI"

Bakan Albayrak, Türk hükümetinin, ABD tarafından yaratılan suni kriz süresince uluslararası ekonominin geleceği için ümit verici fırsatlar bulmaktan memnuniyet duyduğunun altını çizdiği makalesine şöyle devam etti:

"Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dahil olmak üzere Avrupalı dostlarımız, Washington'ın yaklaşımının tehlikeli ve yanlış olduğunu açıkça ortaya koyan açıklamalar yaptı. Türkiye ve AB arasındaki iş birliği ve dayanışma ruhu, her iki tarafın siyasi ve ekonomik refahı için öneminin kanıtlanmasıyla yeniden canlandı."

Türkiye'nin son 60 yıldan uzun süredir Batı ülkelerine yönelik ciddi tehditlerle mücadelede ön önde yer aldığına dikkati çeken Albayrak, bunu son dönemde el-Kaide ve DEAŞ terör örgütlerine karşı verilen mücadeleyle örneklendirirken, "Bu dönemde, Türkiye Suriye'deki acımasız rejimden kaçan milyonlarca mültecinin umudu ve savaşı Batı'ya doğru genişletmek isteyen terör örgütlerinin hedefi oldu. Türkiye, dünyanın en istikrarsız bölgelerinden birinde bir istikrar adası haline geldi" diye yazdı.

Trump yönetiminin, Türkiye'deki barış ve istikrarı hedef alan teröristlerle güçlü bağları bulunan bir Amerikan vatandaşına yönelik süren dava sürecinin, yaptırımlar için mazeret olarak kullandığına işaret eden Albayrak, "Washington'ın ekonomik silahlarını arsızca kullanması dünya genelindeki birçok ülke ve yatırımcı için bir uyarı alarmı oldu. Bu saldırı, sadece Türkiye ile ABD arasındaki ittifakın geleceği için değil küresel piyasalar içinde riskli olarak değerlendirildi" tespitinde bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Foreign Policy için kaleme aldığı yazıda "Trump yönetimi, NATO üyesi bir ülkenin ekonomisine yaptırımlar ve vergilendirme yoluyla alenen saldırdı. Saldırı, sadece Türkiye-ABD ittifakının geleceği için değil, küresel piyasalar için de riskli olarak değerlendirildi. ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'ye sebepsiz saldırısı sonrası dünya kendini Washington'un ekonomik gücünden korumalı. Washington'ın ekonomik silahlarını arsızca kullanması dünyadaki birçok ülke ve yatırımcıya uyarı alarmı oldu." dedi

İşte Bakan Albayrak'ın Foreign Policy dergisi için kaleme aldığı makale:

ABD küresel ekonomiyi yönetmek için güvenilir bir aktör değil

Donald Trump'ın Türkiye'ye karşı sebepsiz saldırısından sonra, dünya kendisini Washington'un ekonomik gücünden korumak zorunda.

Ağustos ayında, Türkiye ekonomisi dünya basınının ana gündem maddesi oldu. Bunun nedeni, Türk ekonomisine, küresel ekonomik sistemdeki en büyük oyuncu olan Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirilen sistematik bir saldırıydı. Türkiye ile Amerika arasındaki ittifak tarihinde en çok hayal kırıklığı yaratan olaylardan biriydi. Trump yönetimi, NATO üyesi bir ülkenin ekonomisine yaptırımlar ve vergilendirme yoluyla alenen saldırdı.

Saldırının ölçeği döviz kuru dalgalanmalarına yol açarken, Türk ekonomisinin güçlü temellerini de ortaya koydu. Aynı zamanda, Türkiye'nin yapısal reformlar, yeni ticaret ortaklıkları ve yabancı yatırımların cazibe merkezi haline getirilmesi ile ekonomimizi güçlendirmeye yönelik kararlılığını artırdı. Türkiye, ABD gibi güçlü ülkelerin artık tek taraflı olarak ekonomik gücü elinde barındırmaması için uluslararası ekonominin yapısını yeniden dengelemeye yönelik adımlar atmaya başladı.

Altmış yıldan daha fazla bir süre zarfında Türkiye, Batı ülkelerine karşı önemli tehditler ile savaşmada ön saflarda yer almıştır. Son yıllarda bu, El Kaide ve sözde İslam Devleti (DEAŞ) gibi terör örgütlerine karşı mücadeleyi de içeriyor. Bu dönemde Türkiye, Suriye'deki acımasız rejimden kaçan milyonlarca mültecinin umudu, Suriye'deki savaşı Batı'ya taşımak isteyen terör örgütlerinin ise hedefi haline gelmiştir. Dünyanın en istikrarsız bölgelerinden birinde, Türkiye bir istikrar adası haline gelmiştir.

Trump yönetimi, Türkiye'ye karşı yaptırımların uygulanmasında, Türkiye'nin barış ve istikrarını hedef alan terör faaliyetleri ile güçlü bağları olan bir ABD vatandaşı ile ilgili devam eden bir yasal davayı bahane etti. ABD'nin yaptırım kararının etkileri dramatik de olsa Türk ekonomisi ani dalgalanmalar yaşadı. Washington'un arsızca ekonomik silah kullanması, dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülke ve yatırımcı için bir uyarı alarmı oldu. Trump yönetiminin bu hamlesi sadece Türkiye ve ABD arasındaki ittifakın geleceği için değil, aynı zamanda küresel pazarlar için de bir tehlike olarak değerlendirildi. Bu arada, Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa, Rusya ve Çin'deki ticaret ortaklarına karşı tek taraflı uyguladığı vergiler, uluslararası ticaret, işbirliği ve istikrarın dünya çapında ülkeler arasında daha güçlü bir ittifakla güvence altına alınması gerektiğini ve karşı tedbirlerin alınmasını gerektirebileceğini kanıtladı.

ABD tarafından yaratılan bu yapay krizin ortasında, Türk hükümeti uluslararası ekonominin geleceği için umut verici yeni fırsatlar görmekten memnuniyet duyuyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gibi Avrupalı dostlarımız, Washington'un yaklaşımının tehlikeli ve yanlış olduğunu anladıklarını açıkça belirten açıklamalarda bulundular. Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki işbirliği ve dayanışma ruhu, her iki tarafın siyasi ve ekonomik refahı için kritik olduğu kanıtlanarak yeniden canlandı.

Tüm olumsuz propaganda ve mali sistemine yapılan saldırı karşısında Türk ekonomisi güçlü olduğunu gösterdi. Geçtiğimiz ay içinde Türk lirasının devalüasyonunun ekonomik göstergeler veya makroekonomik veriler ile açıklanamayacağını tekrarlamakta fayda var. Türkiye'nin mali yapısı ve bankacılık sistemi bu süre zarfında herhangi bir temel değişiklik yaşamamıştır. Türk hükümeti, yatırımcı dostu bir ortam yaratmayı taahhüt etti, gelecekteki olası zafiyetleri önlemek ve bu hedefe ulaşmak için gerekli adımları attı. Türkiye şimdi daha büyük bir kararlılıkla para ve maliye politikalarını koordine edecek ve dengeleyecektir. Ekonomimizin likiditesi olan mali disiplin, önümüzdeki yıllarda kesinlikle gözlenecektir. Ayrıca yapısal reformları zamanında uygulamaya kararlıyız. Gerçekten de, hükümet genelinde bir dizi maliyet tasarruf tedbiri uygulamaktayız ve ihtiyatlı makroekonomik önlemlerle daha sürdürülebilir büyüme oranları elde etmek için çalışıyoruz.

Son 16 yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisi'nin birbirini izleyen hükümetlerinde olduğu gibi, Türkiye Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, etkinliği ve para politikasındaki lider rolü hükümet için bir öncelik olmaya devam edecektir. Merkez Bankası'na mali politikalar aracılığıyla destek vermeye ve manevra ve güvenilirlik odağını güçlendirmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin, piyasa ilkelerine ters düşen kurallar uygulamadığının altını çizmek de önemlidir; Kriz veya finansal saldırı, Türkiye'nin bu ilkelere olan bağlılığını zayıflatamaz. Sermaye kontrollerine başvurmayı hiç düşünmedik ve bunu gelecekte de asla düşünmeyeceğiz. Avrupa hükümetleri tarafından onaylandığı gibi, Türk bankacılık sistemi sağlıklıdır ve döviz kuru riski yoktur. Bankacılık sektörü mevcut volatiliteyi yönetme kapasitesine sahiptir ve hükümet gerektiğinde sektörü desteklemekten çekinmeyecektir.

Bazılarının tavsiyesinin aksine, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kapısını çalmak bizim gündemimizde yok. Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi döviz rezervlerini uluslararası piyasalardan sağlamaya devam edecektir. Hedefimiz, Türkiye'nin doğrudan yabancı yatırım çekmeye devam etmesini ve küresel ekonomi için inovasyon, araştırma ve geliştirme merkezi haline gelmesini sağlamaktır. Türkiye'nin kamu borçlarının GSYİH'ye oranı yüzde 28 civarında. Ortalama olarak, bu oran gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 49 ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkelerinde yüzde 111'dir. Üstelik, hanehalkı borcu - GSYİH oranı Türkiye'de yüzde 17'dir ki gelişmiş ülkelerdeki ortalama olan yüzde 36'dan ve dünya genelindeki yüzde 59'dan daha düşüktür. Toplam borç oranı Türkiye'de yüzde 137, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 211'dir; Bu oran için dünya ortalaması yüzde 318'dir. Tüm bu göstergeler, Türkiye'nin yakın zamanda sıkıntılardan daha güçlü bir şekilde ortaya çıkacağını göstermektedir.

Türkiye'nin mali sistemine yönelik mevcut sınamanın, küresel ekonominin yapısını ve içindeki konumumuzu güçlendirmek için bize büyük bir fırsat sunduğuna inanıyorum. Türkiye, ABD'nin yakın zamanda siyasi bahanelerle yaptırım uyguladığı tek ülke değil. Bu tek taraflı yaklaşım gelişmekte olan ekonomileri tehdit ettiği kadar gelişmiş ekonomileri de tehdit etmektedir. Özellikle de dünya ekonomilerinin eşi benzeri görülmedik bir şekilde birbirleriyle bütünleştiği bir zamanda, dar tanımlanmış ulusal çıkarlar ile hareket eden güçlü aktörler tarafından alınan tek yanlı ekonomik kararlara direnmede işbirliği yapmanın birçok ülkenin çıkarına olacağı açıktır.

Dünya inanılmaz karmaşık zorluklarla karşı karşıya. Washington'un uluslararası ekonomi ve uluslararası ticarete yönelik tehditleri, bu zorlukların önemli bir alt kümesidir ve dünya, bu zorlukları müşterek olarak ele almalıdır. Tek taraflı yaptırımlar, ticaret savaşlarının kışkırtılması ve ekonomik silahların kullanılması, bir başka küresel ekonomik krizi tetikleyebilir. Bu kritik noktada, dünyanın dört bir yanındaki gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler, potansiyel krizleri ve finansal saldırıları ele almak için güçlü ve kurumsallaşmış işbirliğini teşvik etmelidir. Türk ekonomisine yönelik saldırı, ekonomik baskının siyasi bir silah olarak anlamsız kullanımının ciddi küresel riskler oluşturduğuna bir örnek olarak görülmelidir. Dünyadaki diğer ülkeler Türkiye ile birlikte hareket ederek, gelecekte yapay krizlerden kaçınmak için ortak bir strateji oluşturulmasına yardımcı olabilir.

Türk hükümeti, kendi ekonomimizin kırılganlıklarını giderirken, diğer ülkelerle daha fazla işbirliği ve koordinasyon sağlamak için adımlar atacak. Her türlü ekonomik riski tereddüt etmeden ortadan kaldırmaya çalışacağız. Bizim kararlılığımız, daha derin ve karşılıklı yarar sağlayan ekonomik ve politik işbirliği için bir fırsat sunuyor. Bu anı yakalamalı ve sürdürülebilir bir ekonomik gelecek inşa etmeliyiz.