Boğaz’daki Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na geminin çarpma görüntüleri! Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı nerede, tarihi nedir?

İstanbul Boğazı'nda dümeni kilitlenen bir gemi yalıya çarptı. Yalıya çarpan gemi 225 metre boyunda "Vitaspirit" adlı dökme yük gemisi. Gemi, Karadeniz-Marmara yönlü geçişinde Fatih köprüsü altında dümen gücünü kaybederek Lacivert ve Uskumru restoranlarının olduğu bölgede Hekimbaşı Salih Efendi yalısına çarptı.

Giriş Tarihi 07 Nisan 2018, 00:00 Güncelleme 07 Nisan 2018, 17:19
Boğaz’daki Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’na geminin çarpma görüntüleri! Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı nerede, tarihi nedir?

İÇİNDEKİLER

Fatih Sultan Mehmet köprüsü'nün altından geçen yük gemisi dümeni kilitlenince sürüklenerek Beylerbeyi tarafında bulunan Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'na çarptı.

YALIDA AĞIR HASAR OLUŞTU
Olay yerine ekipler sevk edildi. Yalıda ağır hasar oluştu. Olay yerinde ölü veya yaralı olup olmadığı henüz bilinmiyor. Kaza sonrası Boğaz gemi trafiğine kapatıldı.

GEMİ ÇEKİLİYOR
Bölgeye Kıyı Emniyeti tahlisiye botu ve römorkörleri sevk edildi. Dümeni kilitlenen kuru yük gemisi kıyıya çekiliyor.


YALIDA FİLM ÇEKİLMİŞTİ
Usta yönetmen Ferzan Özpetek'in son filmi İstanbul Kırmızısı, bugün enkaza dönen ünlü yalıda çekilmişti.

HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI
Hekimbaşı Salih Efendi yalıyı XVIII. Yüzyıl başında iki oda bir sofadan oluşan küçük bir yapı olarak satın almış, daha sonra ilave inşaatlarla büyütmüştür. Kuzey kısmı selamlık, güney kısmı ise harem olarak inşa edilmiştir.

Selamlıkta güney bölümü gibi kazıklar üzerinde bulunmaktaydı. Kuzey tarafı büyük çiçek bahçesine, batısı denize, doğusu da yalının arkasındaki ormana bakan etrafı çepeçevre şark sedirleri ile döşenmiş, bu büyük salonun ortasına kadar deniz süzülerek girer, ortadaki kapaklar kaldırılarak etrafına limon saksıları dizilir ve denizin sesi dinlenirmiş. Bu bölüm Hekimbaşı'nın ortanca kızı Meliha hanım tarafından 1947 yılında yıkılarak satılmıştır.

Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran harem kısmı ise Hekimbaşı Salih Efendi'nin eşi Payidar Hanıma kalan kısımdır. Payidar hanımın ölümünden sonra bu bölüm en küçük kızı Sakibe'ye geçmiş ve onun varisleri tarafından günümüze kadar korunmuştur.

Büyük botanik bahçesi Hekimbaşının büyük kızı Übeyde'ye kalmış, varisleri bahçeyi 1966 yılında satmışlardır.

İŞTE HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI'NIN TARİHİ
Karadeniz eşrafından İsmail Efendi hacı olup Mekke'den döndüğü yıl 1816'da oğlu Mehmet Salih doğdu. Mehmet Salih, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçerken Osmanlı İmparatorluğu, Sultan II. Mahmut'un yönetiminde her alanda uygar bir ülke olma yolunda ilerliyordu. Yapılan yeniliklerden biri de, 14 Mart 1827'de, İstanbul'da, Batı'lı anlamda ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin kurulmasıydı.


Fransızca eğitim verecek olan "Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane", 1839'da Sultan II Mahmut tarafından açıldı. Açılış yılında eğitime başlayan öğrenciler arasında Hacı İsmail Efendi'nin oğlu Mehmet Salih de vardı.

Sultan II Mahmut, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin açılışından birkaç ay sonra ölünce yerine oğlu Abdülmecit Osmanlı Padişahı oldu. Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin ilk mezuniyet sınavı da, dört yıl sonra, Sultan Abdülmecit'in huzurunda yapıldı. Dört yıllık Fransızca eğitimi başarıyla tamamlayarak 1843'te mezun olmaya hak kazanan onaltı öğrenciden biri, mezunlar listesindeki ilk isim Mehmet Salih Efendi idi.

Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'yi bitirdikten bir yıl sonra Doçent, ertesi yıl da Profesör olan Dr. Mehmet Salih Efendi'nin Tıbbiye'deki çalışkanlığı ve serbest hekimlikte gösterdiği başarısı kısa sürede kulaktan kulağa ulaşarak ünü yayıldı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çocuklarına öğretmenlik yapmasını isteyince de, Salih Efendi Mısır'a gönderildi. Bir yıl Kahire'de kaldıktan sonra İstanbul'a döndü ve Saray'da, Abdülhak Hâmid'in dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla Efendi'nin yanında, İkinci Hekimbaşılık görevine atandı. Çok geçmeden, gene aynı yıl içinde Sultan Abdülmecit'in Başhekimliğine getirildi.

Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupada ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını oldu. 1866 da bütün Avrupa'lı hekimleri de toplayarak Galatasaray Lisesinde geniş çapta bir konferans düzenledi ve Uluslar arası Karantina kurallarının belirlenmesinde en önemli rolü üstlendi.

Hekimbaşı olarak saray yaşamının içine katılması, Salih Efendi için önemli değişikliklere atılan bir adım oldu. Sarayda gördüğü bir cariyeye âşık oldu. Onunla evlenebilmesi için Padişah'ın iznini alması gerekti. Ne var ki, bu ilk evliliğinden çocuğu olmayınca ikinci bir evlilik yapacak, bu eşinden 3 oğlu( Muhterem, Cevat, Hayri) doğacak ve 2. eşini de çocuklarını 60 yaşında çeşitli hastalıklardan kaybedince aşık olup evlendiği padişahın kız kardeşinin sevgili cariyesi Çerkez güzeli 16 yaşındaki üçüncü eşi Payidar Hanım'dan üç kızı ( Übeyde, Meliha ve Sakıbe) doğacaktı.

Gene Saray'a girip Hekimbaşı olarak çalıştığı yıllarda Dr. Mehmet Salih Efendi Anadolu Hisarı'ndan Kanlıca'ya giden yolda, deniz üzerinde olduğu için o gün 'sahilhane' bugün 'yalı' denilen ahşap bir ev sahibi oldu. Önceleri yalnız orta bölümündeki geniş sofa ile altında ve üstünde odaların bulunduğu bu yalıyı, eline para geçtikçe, her iki yanına ekler yaparak büyüttü. Denizden bakınca sol tarafında selamlık, sağ tarafında harem bölümleri bulunan yalının bahçesi ve kara tarafındaki tepelere uzanan arazide ilaç yapımında kullanılan çeşitli bitkiler, meyve ağaçları ve çiçekler yetiştirmeye başladı.

Sultan Abdülmecit'in ölümünden sonra saraydan ayrılan Dr. Mehmet Salih Efendi ölümüne kadar Tıp fakültesinde Nebatat ( Botanik) dersleri verdi . Tıp eğitiminin Fransızca yerine Türkçe okutulması için mücadele etti ve sultanı bu konuda ikna etti. Ders kitaplarının Fransızcadan Türkçeye çevrilmesinde büyük katkıları oldu.

Yetmişdokuz yaşına kadar uzun ve üretken bir ömür süren Hekimbaşı Salih Efendi, kızı Sakıbe altı yaşındayken bir Bayram Günü Anadolu Hisarı'ndaki bu yalıda öldü (1895). Cenazesi yalıdan kayıkla alındı ve Eyüp sultan'a deniz yoluyla nakledilip orada gömüldü.

Bugün, adını taşıyan bu yalıda, Hekimbaşı Salih Efendi'nin en küçük kızı Sakıbe Hanım'dan doğma torunu Mehlika Hanımın kızları Süveyda ve Zerhan ile çocukları Zeynep ve Salih Burak yaşamaktadır.