Biz halkız

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 04 Temmuz 2014 Güncelleme 04 Temmuz 2014, 00:37

İÇİNDEKİLER

Emrinde 7 Kurmay subay...
40 danışman her an ayakta...
Sekreteryasında 100 kişi çalışıyordu.
Eşinin bile 17 sekreteri vardı.
Posta işlerine 88 kişi bakıyordu.
İç hizmetlerde 54 kişi ter döküyordu.
Dahili güvenlikte 40 polis teyakkuzdaydı.
237 Askeri personel emre amade idi.
49 araba benzin deposu dolu bekliyordu.
Her hafta temizleyiciye 2500 parça çamaşır ve çarşaf gidiyordu.
10 bin adet yemek takımı, 600 kristal bardak ve sürahi, 5315 parça ünlü Sevr vazosu bulunuyordu.
İçerideki ihtişam saymakla bitmezdi.
Yarı Başkanlık sisteminin olduğu yer Fransa'daydı tüm bunlar.
Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand ve eşi Danielle böyle bir ortamda Elysee Sarayı'nda yaşıyor ve ülkeyi yönetiyordu.
O günlerde Avrupa Güvenlik Konseyi üyesiydi Engin Güner.
Özal ilk sivil Cumhurbaşkanı olarak yeni seçilmişti.
Kendisini Köşke davet ediyor "Gel beraber çalışalım" diyordu.
Çankaya Köşkü'ne girerken Fransa'daki Elysee sarayını hatırlıyordu Engin Güner. "Oradaki ihtişamdan sonra Çankaya umduğumdan da sade ve mütevaziydi" diyordu.
Osmanlı'yı yıkan GÜÇ'ler ülkede sistemi böyle kurmuştu.
Ülkenin BAŞKOMUTANI ünvanını alacak kişi tıpkı köşk gibi mütevazi olacaktı.
Sade olacaktı, sessiz sedasız bir adam.
Öyle heybetli ve ihtişamlı bir Cumhurbaşkanı mı?
Asla...
Müsaade etmezlerdi.
Başbakan etrafını da Danıştay, Sayıştay, AYM, YÖK gibi ne kadar kurum varsa onunla sararlar, kıpırdatamazlardı.
Biraz kıpırdamaya kalksan kapatma davalarına kadar giderdi iş.
Olmazsa da zaten darbeler ve darbeciler hazırdı.
Böyle ihtişamsız, sade, mütevazi, silik, kendi halinde bir ülkeydik.
Devamlı borç alıp bir yerlerden geçinip gidiyorduk işte.
Elin Angolası Afrikalar'dan Irak'a gelip kuyu açıyor, petrol arıyorken biz kendi topraklarımızda bile petrol arama yasakları koyduruyorduk kendimize.
Ne de olsa maaşlar CIA'dan geliyordu.
Zenginlerimiz de Londra doğumluydu.
Askeri uçaklarımız da savunma sistemlerine kadar İsrail Hava Kuvvetleri'ne emanetti. "İngiliz MANDASI mı olalım Amerikan MANDASI mı" sorusunu ciddi ciddi en üst düzeyde devlet görevlilerimizle tartışacak kadar mütevaziydik.
Bu ülkeden MANDACI yerli evlatlar çıkaracak kadar da ihtişamlıydık.
Onun içindir ki bize hep sessiz, sakin, etliye, sütlüye ve butluya karışmayan Cumhurbaşkanları lazımdı.
Mason localarında oturulur konuşulur isimler belirlenirdi.
Ardından Boğaz'a dikte ettirilir, medya yoluyla gaz verilir, protokol adamı Cumhurbaşkanı seçilirdi.
Senfoni orkestrasını dinleyen, arada bir tiyatroya gittiğinde haber olan cumhurbaşkanı profilleri geçerliydi.
Dünya bir öküzün boynuzunda değildi ama...
İçinde bulunduğumuz Manda işkembesinde durumumuz bunu gerektiriyordu.
Türkiye'nin başına son yıllarda ne geliyorsa işte bu manzaraya başkaldırıdan geliyor.
Evet bu ülkeyi içeriden yönetenler, dışarıdan yönetmeye karşı artık isyan ediyor.
Hiç de mütevazi ve sade takılmıyor siyasetçilerimiz.
Devlet sakinleri diye bir deyimimiz yok.
Bizi yıllarca yiyenlere öfkeliyiz.
Başlarına 10 Ağutos'ta SANDIK geçireceğiz.
Ve kazanacağız.
Çünkü; Biz HALKIZ...