
24 Şubat 1942 Salı, saat 10'u 10 geçiyor, yer Ankara Atatürk Bulvarı… Biraz önce eşiyle ikametgah olarak kullandığı Çekoslavakya Büyükelçiliği'nden çıkarak, iş yerine yani Alman Büyükelçiliği'ne giden Büyükelçi Franz von Papen, yerden kalkarak üstünü başını yokluyor… Sarışın, tam anlamıyla tipik bir Alman fizyonomisi taşıyan 63 yaşındaki elçi "Neyse ki her yerim sağlam" diye düşünüp hemen yanında yatan eşi Martha von Boch- Galhau'ya bakıyor. Bayan von Papen baygın halde. Biraz sarsarak ayağa kaldırıyor ve "Sakın kımıldama" diyor. Çünkü o anda bir mayına bastıklarını sanıp, ikinci bir mayın ihtimaline karşı uyarıyor. Devir II. Dünya Savaşı devri, o yüzden de aklına ilk gelen bir mayın patlaması oluyor.
KUMAŞ SARILI PAKET PATLADI
Bu Ankara'da patlayan ilk bombadır. İstanbullu'nun bir anlamda "alışık" olduğu, çok erken tarihlerde tanıştığı bomba sesi bile Ankaralı için çok yabancıdır. İki kadın yaralı, bir parçalanmış ceset ve ağacın tepesinde bir ayakkabı olay yerindedir. Görgü tanıklarının ilk ifadesine göre von Papen çiftinin 10 metre kadar arkasında yürüyen ve elinde kumaş sarılı paket taşıyan genç bir adam vardır. Paketin patlamasıyla birlikte havaya uçar ve parçalanır. On gün sonra yapılan resmi açıklamaya göre; elindeki bombayla parçalanan kişi 1917 doğumlu Ömer Halidoviç İsiç'tir. Üsküp'ün Gelyan İlçesi, Dobruca Köyü'nden 1940 Ekim'inde Hukuk Fakültesi'ne okumaya gelmiş, bir yıl sonra da T.C. vatandaşı olup Ömer Tokat ismini almıştır. Bir öğretmenin oğludur. İsimleri açıklanmayan, ama kendisi gibi komünist olan suç ortaklarının da yakalandığı söylenmekte ve bazı ecnebi kimselerle işbirliği içinde olduğu ifade edilmektedir. Polis Ömer Tokat ismine nasıl ulaşmıştı? Olay yerinde bulunan paltonun kumaşı polisin dikkatini çekmişti. Bu fazla bulunan bir kumaş türü değildi. Polis, kumaş parçasını bütün otellere gösterdi, sonunda tanıyanlar çıktı: Toros Oteli Kâtibi ve Müstahdemi… İfadelerine göre Ömer Tokat, 1 Şubat'ta otele gelmişti ve orada kalıyordu. Ağaçtaki ayakkabı ve kopan bacaktaki ayakkabı da gösterildi, "Evet ayakkabısı da böyleydi" dediler.
SUÇ ORTAKLARI DA BULUNDU
Sıra Ömer'in suç ortaklarının bulunmasına gelmişti. İstanbul'dayken Üsküp'ten tanıdığı iki kişiyle teması vardı: Abdurrahman Sayman ve Süleyman Sav. Peki, bombayı nasıl bulmuşlardı? Sovyetler Birliği'nin İstanbul Konsolosluğu'nda görevli Pavlov ve Kornilov isimli diplomatlar hem bombayı temin etmişler hem de suikastçıları patlayıcı ve silah atışı konusunda eğitmişlerdi. Ömer Tokat, tabancayla von Papen'i vuracak, sis bombasıyla ortalığı dumana boğacak ve karmaşadan istifade ederek kaçacaktı. Ama Ömer, kandırılmıştı çünkü bomba çok güçlüydü ve Ömer bunu bilmiyordu. Bomba neden ve nasıl erken patlamıştı peki? Ömer ya hata yapmıştı ya da bombada sorun vardı ve erken patlamıştı.
Franz von Papen (1879-1969) kimdir?
Soylu ve zengin ailenin çocuğuydu. Prusya Meclisi Katolik Milletvekili (1921-1932) olarak başladığı siyaset hayatında 1932'de Şansölye oldu ve Baronlar Kabinesi kurdu. 1934'te Avusturya Büyükelçisi oldu, 4 yıl kaldığı bu görev sonrası 1939'da Türkiye'ye geldi ve 1944'e kadar büyükelçilik yaptı.
***
MAHKEME KARIŞTI
Türkiye, Sovyet Konsolosluğu'nu ablukaya aldı. Konsolosluk 'diplomatik dokunulmazlıkları var' diyerek iki görevlisini teslim etmek istemedi. Türkiye ise, suikast teşebbüsünde bulunanların dokunulmazlıktan yararlanamayacaklarını söylüyordu. İki ülke arasındaki sorun iki kişinin teslim edilmesiyle geçici olarak çözüldü. Türkiye, Almanya ile arasının bozulmasını istemiyordu. O günlerin siyasi havası böyleydi.
CİNAYET MİZANSENİ
Abdurrahman Sayman, bir nevi itirafçı olarak, gençken güzel bir Hırvat kızı vasıtasıyla kandırıldığını söylüyordu. Avukatı Şakir Ziya da, müvekkilinin Türk kanı taşıdığının delili sayılması gerektiğini ileri sürüp, asıl suçluların Pavlov, Kornilov ve dolayısıyla Sovyetler'in olduğunu söylüyordu. Mahkeme adeta Kornilov ile avukat Şakir Ziya'nın hakarete varan kavgasının sahnesi olmuştu. Ortada ciddi bir sorun vardı. Adli Tıp, parçalanan cesedin 30-40 yaş arası, 1.62 boyunda ve sünnetsiz bir kişiye ait olduğunu söylüyordu. Ömer Tokat 25 yaşında, 1.56 boyunda bir Müslüman'dı. Kornilov çelişkiyi iyi yakalamıştı. Cesedin Ömer Tokat'a ait olmadığını, olay sonrası da Ömer Tokat'ı gördüğünü söyleyecek ve ilave edecekti: Ortada bir suikast mizanseni vardır… Ömer'in sünnetli olup olmadığının araştırılması, avukat Ziya Şakir ve savcının karşı çıkmaları davayı daha da ilginçleştirecekti. Gerçek neydi peki? Yıllar sonra Amerikan Elçiliği'nin resmi bir raporunda bambaşka şeyler söylenecekti.
YARIN: Dava nasıl sonuçlandı, gerçek bulunabildi mi?
Tayfun ER
KUMAŞ SARILI PAKET PATLADI
Bu Ankara'da patlayan ilk bombadır. İstanbullu'nun bir anlamda "alışık" olduğu, çok erken tarihlerde tanıştığı bomba sesi bile Ankaralı için çok yabancıdır. İki kadın yaralı, bir parçalanmış ceset ve ağacın tepesinde bir ayakkabı olay yerindedir. Görgü tanıklarının ilk ifadesine göre von Papen çiftinin 10 metre kadar arkasında yürüyen ve elinde kumaş sarılı paket taşıyan genç bir adam vardır. Paketin patlamasıyla birlikte havaya uçar ve parçalanır. On gün sonra yapılan resmi açıklamaya göre; elindeki bombayla parçalanan kişi 1917 doğumlu Ömer Halidoviç İsiç'tir. Üsküp'ün Gelyan İlçesi, Dobruca Köyü'nden 1940 Ekim'inde Hukuk Fakültesi'ne okumaya gelmiş, bir yıl sonra da T.C. vatandaşı olup Ömer Tokat ismini almıştır. Bir öğretmenin oğludur. İsimleri açıklanmayan, ama kendisi gibi komünist olan suç ortaklarının da yakalandığı söylenmekte ve bazı ecnebi kimselerle işbirliği içinde olduğu ifade edilmektedir. Polis Ömer Tokat ismine nasıl ulaşmıştı? Olay yerinde bulunan paltonun kumaşı polisin dikkatini çekmişti. Bu fazla bulunan bir kumaş türü değildi. Polis, kumaş parçasını bütün otellere gösterdi, sonunda tanıyanlar çıktı: Toros Oteli Kâtibi ve Müstahdemi… İfadelerine göre Ömer Tokat, 1 Şubat'ta otele gelmişti ve orada kalıyordu. Ağaçtaki ayakkabı ve kopan bacaktaki ayakkabı da gösterildi, "Evet ayakkabısı da böyleydi" dediler.
SUÇ ORTAKLARI DA BULUNDU
Sıra Ömer'in suç ortaklarının bulunmasına gelmişti. İstanbul'dayken Üsküp'ten tanıdığı iki kişiyle teması vardı: Abdurrahman Sayman ve Süleyman Sav. Peki, bombayı nasıl bulmuşlardı? Sovyetler Birliği'nin İstanbul Konsolosluğu'nda görevli Pavlov ve Kornilov isimli diplomatlar hem bombayı temin etmişler hem de suikastçıları patlayıcı ve silah atışı konusunda eğitmişlerdi. Ömer Tokat, tabancayla von Papen'i vuracak, sis bombasıyla ortalığı dumana boğacak ve karmaşadan istifade ederek kaçacaktı. Ama Ömer, kandırılmıştı çünkü bomba çok güçlüydü ve Ömer bunu bilmiyordu. Bomba neden ve nasıl erken patlamıştı peki? Ömer ya hata yapmıştı ya da bombada sorun vardı ve erken patlamıştı.
Franz von Papen (1879-1969) kimdir?
Soylu ve zengin ailenin çocuğuydu. Prusya Meclisi Katolik Milletvekili (1921-1932) olarak başladığı siyaset hayatında 1932'de Şansölye oldu ve Baronlar Kabinesi kurdu. 1934'te Avusturya Büyükelçisi oldu, 4 yıl kaldığı bu görev sonrası 1939'da Türkiye'ye geldi ve 1944'e kadar büyükelçilik yaptı.
***
MAHKEME KARIŞTI
Türkiye, Sovyet Konsolosluğu'nu ablukaya aldı. Konsolosluk 'diplomatik dokunulmazlıkları var' diyerek iki görevlisini teslim etmek istemedi. Türkiye ise, suikast teşebbüsünde bulunanların dokunulmazlıktan yararlanamayacaklarını söylüyordu. İki ülke arasındaki sorun iki kişinin teslim edilmesiyle geçici olarak çözüldü. Türkiye, Almanya ile arasının bozulmasını istemiyordu. O günlerin siyasi havası böyleydi.
CİNAYET MİZANSENİ
Abdurrahman Sayman, bir nevi itirafçı olarak, gençken güzel bir Hırvat kızı vasıtasıyla kandırıldığını söylüyordu. Avukatı Şakir Ziya da, müvekkilinin Türk kanı taşıdığının delili sayılması gerektiğini ileri sürüp, asıl suçluların Pavlov, Kornilov ve dolayısıyla Sovyetler'in olduğunu söylüyordu. Mahkeme adeta Kornilov ile avukat Şakir Ziya'nın hakarete varan kavgasının sahnesi olmuştu. Ortada ciddi bir sorun vardı. Adli Tıp, parçalanan cesedin 30-40 yaş arası, 1.62 boyunda ve sünnetsiz bir kişiye ait olduğunu söylüyordu. Ömer Tokat 25 yaşında, 1.56 boyunda bir Müslüman'dı. Kornilov çelişkiyi iyi yakalamıştı. Cesedin Ömer Tokat'a ait olmadığını, olay sonrası da Ömer Tokat'ı gördüğünü söyleyecek ve ilave edecekti: Ortada bir suikast mizanseni vardır… Ömer'in sünnetli olup olmadığının araştırılması, avukat Ziya Şakir ve savcının karşı çıkmaları davayı daha da ilginçleştirecekti. Gerçek neydi peki? Yıllar sonra Amerikan Elçiliği'nin resmi bir raporunda bambaşka şeyler söylenecekti.
YARIN: Dava nasıl sonuçlandı, gerçek bulunabildi mi?
Tayfun ER