İşkence ve özgürlük

5 yıla yakın yıl süren işkence ve sorgular sonucunda Dündar Kılıç delil yetersizliğinde tahliye edilmişti. İlhan Selçuk onun için şu cümleleri yazacaktı: Dündar'a hiç imkan tanımadılar. MİT'in içinde de yuvalandığı sonradan ortaya çıkanlar devleti de kullanarak, özellikle 12 Eylül döneminde, Dündar'ın defterini dürmek için her şeyi yaptılar"

Giriş Tarihi:
İşkence ve özgürlük
Dündar Kılıç, Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'ne verdiği dilekçesinin bir bölümünde, hakkında yapılan bir ihbar mektubuna yer veriyordu. Ona göre her şey bu mektupla başlamıştı. İddiasına göre olay şöyle gelişmişti; İki bacağı kesik bir adam, nakliyecilikle uğraşan Saffet Ulusoy'un yeğeni ve Ahu Tuğba'nın eski kocası Mustafa Ulusoy'un kendisini dolandırdığını söylemiş ve Düdar'dan yardım istemişti.

ULUSOY TARTAKLANDI
Dündar Kılıç, Ulusoy ile telefonda konuşmuş ve zavallı adama paranın ödenmesini 'rica etmişti!' Karşı taraf ise şikayette bulunan sakat adamın cebindeki bütün parayı alıp, onu tuvalete kilitlemişti. Dündar'ın iddiası böyleydi. Bu olay üzerine Dündar'ın adamları Ulusoy'u tartaklayınca onlar da bir intikam planı kurmuşlardı haliyle. Kılıç dilekçesinde, "Saffet Ulusoy'un evinde Mehmet Eymür ve Atilla Aytek'in de katıldığı toplantılarda, kendisini imha planları hazırladıklarını" yazıyordu. Bu toplantılardan sonra, Cumhurbaşkanlığına gönderilen bir mektupta Evren'e hitaben, "Bu memleketi siz mi idare ediyorsunuz, Dündar Kılıç mı?" cümlesi üzerine, Evren'in emri ile Ankara'dan hareket eden Eymür'ün ekipleri Dündar'ı tutuklamışlardı.

KORKUT EKEN VARDI
Dündar'ı aylarca sorguya çeken isimler arasında, Eymür'ün yanı sıra Ankara MİT bölge Başkanı Süleyman Yenilmez, MİT Daire Başkanlarından Galip Tuğcu, Atilla Aytek, Çankaya Köşkünün MİT temsilcisi Erkan Gürvit olduğu ileri sürülüyordu. Gürvit'in Kenan Evren'in damadı olduğu da malum. Bir de, Eymür'ün yardımcısı Yarbay Korkut Eken vardı ki, o da zaten Dündar Kılıç serbest bırakıldıkta sonra, 1989 yılında Milliyet Gazetesi'nde kendisiyle yapılan bir söyleşide bunu açıkça ifade edecekti. Ama doğal olarak, Dündar'a hiç bir şekilde 'kötü muamele' yapılmadığını söyleyecekti. İşte o söyleşiden minik bir alıntı;

Soru: Dündar Kılıç, tahliye olduktan sonra Atilla Aytek ve Mehmet Eymür'den hesap soracağını söyledi. Kılıç, gerçekten MİT'te işkence ile mi sorgulandı?

K.Eken: Dündar Kılıç sorgusunda hiç kötü muamele görmemiştir. Hatta ufak tefek rahatsızlıklarını belirtmesi üzerine iki defa hastaneye sevk edilmiştir. Kahve çay içerek kendi isteği ile saatler süren ifadeler vermiştir. Bunun üzerine kendisine 'seher bülbülü', 'şafak bülbülü' gibi lakaplar takılmıştır. Benim kanaatime göre kendisi, çevresinde durumu düzeltmek için ağır işkenceler sonucunda konuştuğunu belirtmek zorunda kalmıştır.

UĞURLU, ÇELENK VE...
Dündar'ın kendi isteği ile 'Şafak bülbülü' durumuna düşmesi tabii ki pek akla yakın görünmüyor. Üstelik sorgu bantlarının tutanaklara giren çözümlerine bakılınca Dündar'ı ne kadar bezdirdikleri açıkça görülüyor. Bu arada bitmek bilmeyen sorguların büyük bir bölümü dönüp dolaşıp Abdi İpekçi ve Mehmet Ali Ağca'ya geliyordu. Bu tavırları, sorgucuların İpekçi cinayetinde hedef şaşırttıkları kuşkusunu da doğurmuyor değildi. İşte yine aynı konunun ortaya atıldığı bant çözümlerinden bir bölüm;

Sorgucu: Şimdi sana sormak istediğim, Bekir Çelenk, Abuzer Uğurlu ve Memet Ali Ağca ile ilgili. Ağca, Abdu İpekçi'yi öldüren silahı Bulgaristan'dan almış. Bu durumda Oflu İsmail'in de bu konuda hayli bilgili olması gerekiyor.

Kılıç: Abuzer Uğurlu ile Bekir Çelenk'in bir ilişkisi olduğunu bütün memleket biliyor. Efendim, bunlar hemşeri. Abuzer Uğurlu da, Mehmet ali Ağca da Malatyalı. Her ikisi de aşırı sağcı.

Sorgucu: Ağca'nın ifadesinden sonra Abuzer Uğurlu hakkında da dava açıldı. Senin bu konuda haber toplama imkanın yok mu? Bu konuda hiç çalışmadın mı?

Kılıç: Şimdiden sonra toplarız efendim... Sorgucu- Bak Dündar... Bu devletin bir istihbarat örgütü olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarma. Senin burada bulunmanın en büyük nedeni ve en büyük dezavantajın Bulgaristan gibi bir demirperde ülkesinde, ülkemiz aleyhine kaçakçılık faaliyetleri yürüten enişten İsmail Hacısüleymanoğlu ile sürdürdüğün irtibattır. Bunu tahmin edersin.

Kılıç: Siz belki bizi bir şey sanıyorsunuz ama inanın hiç bir şey değiliz. Sizin sandığınız güçte olsak şimdi burada mı olurduk.. Görüldüğü gibi Dündar Kılıç aylarca süren sorgulama dönemi sonucunda, istendiği gibi davranmaya başlamış. Ama 4,5 yıllık bu mahpushane macerası, gün gelip bitecek ve yapılanların hiç birini asla unutmayacaktı.

EMEKLİYE AYRILMAK İSTİYOR
Dündar Kılıç'ın, Sıkıyönetim Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçesi yararlı olmuş mudur bilinmez ama Burhan Apaydın'ın da avukatlığını üstlenmesi ile 3 Ocak 1988 tarihinde delil yetersizliği nedeniyle beraat ediyordu. Geride 4 yıl, 11 ay ve 3 gün süren, sorgu ve işkenceler hapishane anıları kalıyordu. Sağlığını kaybetti Dündar. Göz kanseri nedeniyle artık sürekli tedavi görüyordu. Dündar hapisten çıktıktan sonra, İlhan Selçuk onun için şu cümleleri yazacaktı; "Dündar'a imkan tanımadılar. MİT'in içinde de yuvalandığı sonradan ortaya çıkanlar devleti de kullanarak, hele 12 Eylül döneminde, Dündar'ın defterini dürmek için her şeyi yaptılar. Bir yandan devletin içinde sorgu masasının içinde oturuyorsun, gözleri kapalı sanığa soruyorsun, öbür taraftan uyuşturucudan haraç alıyorsun, senet mafyasından haraç alıyorsun." Bütün bu olaylardan ve hastalığından sonra Dündar artık geri plana çekilmeye kararlıydı. Ama eğer onun kadar ün yapmış bir kabadayıysanız, ne kadar çekilmek isterseniz isteyin, olaylar mutlaka gelip sizi bulur. O da zaten yaşamının son dönemlerinde kendini büyük bir skandalın ortasında bulacaktı.

YENİ İSİM GELİYOR: ÇAKICI
Yıllar akıp gidiyor, Dündar kendi köşesine çekilmek istese bile ünü onun peşini bırakmıyordu. Yağmurlu bir sonbahar günü, arabasını Nişantaşı'nda durdurup şoförüne bir gazete aldırdı Dündar. Gazetede gördüğü başlık karşısında bütün kanının çekildiğini hissetti. Aynen şöyle yazıyordu; "Eskiye rağbet olsu bit pazarına nur yağardı. Artık Dündar Kılıç eskidi. Bu alemde şimdi Çakıcı var!" Dündar, dışarıda şiddetini arttıran yağmura çevirdi gözlerini. Alaattin Çakıcı hapisten yeni çıkmıştı. Dündar onu iyi tanırdı. Gençliğinde yardım eli uzatmışlığı bile vardı. Ama bu kadarı fazlaydı. Dündar Kılıç kararlı bir sesle yanındakilere fısıldadı, "Bulun onu bana."

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.