"ŞEYMA SUBAŞI TOPLUMSAL YOZLAŞMANIN EN BÜYÜK FİGÜRÜ"
'En Çok Ben Eğlendim' adlı kitabını yakında çıkaracak olan işletmeci İzzet Çapa, "Kitabımda yeni nesle mesajlar vermeye çalıştım. Gençler, kısa yoldan zengin olmanın peşinde. Şeyma Subaşı'ya özenen kızlar, 'Zengin birini bulup çocuk yaparım, alırım nafakayı' diyor. Subaşı, toplumsal yozlaşmanın en büyük figürü." dedi.
Eğlence sektörünün duayen ismi İzzet Çapa, GÜNAYDIN'a konuştu. Türkiye için hiçbir zaman umudunu yitirmediğini, kazandığını yine ülkesine yatırdığını söyleyen Çapa, Erdal Beşikçioğlu'na yapılan linçe de değindi...
90'lardan beri işletmecilik yapıyorsunuz; eğlence sektörü nasıl bir değişim geçirdi?
Dünyada eğlence sektörüne en çok zaman ayıran üç ülkeden biriyiz. Sektöre başladığım dönemden bugüne kadar eğlence hayatı büyük dönüşüm geçirdi. Ama dönüşüm iyi yönde olmadı çünkü yanlış ellere düştü işletmecilik. Eskiden köklü aileler yapardı işletmeciliği; şimdi çoğunlukla çantacılar yapıyor. Çantacılar diye tabir ettiğim kişiler, kaliteyi çok düşürdü. Sektörü de kirlettiler. Aileler gitmiyor zaten onların mekanlarına. Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağıya gidiyor sektör bunlar yüzünden. Şimdi bir de ödül törenleri çıktı başımıza. Parayı bastıran ödülü alır hale geldi. Sonra da ödüllü yer diye insanları kandırıyorlar.
'Türkiye muhafazakarlaşıyor' diyen bir kesim de var...
Konuşulan muhafazakarlık ile benim muhafazakarlık anlayışım arasında fark var. Ben sahiplendiğim, annemdenbabamdan gördüğüm özdeğerleri muhafaza ediyorum. Bana göre muhafazakarlık; özümüzde var olan insanlık, vicdan, adalet, komşuluk gibi değerlere sahip çıkmaktır. Maalesef bunları muhafaza edemiyoruz. Ben hep kendim kalmaya çalışıyorum. Artık birçok değerimiz dejenere olmaya başladı. Bunun sebebi ise 'mış' gibi yaşayanlar. Göz önünde kendilerini farklı gösterip kapalı kapılar ardında dejenere hayat sürüyorlar.
"TÜRKİYE'DEN GİTMEM"
Sosyetenin içindesiniz. Bu kesime dair gözlemleriniz neler?
Eskiden sosyetedekiler sadece zengin değildi; görgülü ve soylulardı aynı zamanda. Bugün onları çok göremiyorsunuz; ne gazete sayfasında, ne de başka yerde. Fazla ön plana çıkmadan müze açıyorlar ya da topluma yararlı işler yapmaya çalışıyorlar. Bunların yerini ise sonradan parayı bulmuş, görgüden nasibini almamış insanlar aldı. Bu yeni kıro anlayışın ilk trendi; çocuğunu gidip Amerika'da ya da Avrupa'da doğurmak; sırf çocuğu oranın vatandaşı olsun diye. Sanki 20 sene sonrasının Amerika veya Avrupa'daki hayat şartlarını öngörebiliyormuş gibi.