Nihat Hatipoğlu

NİHAT HATİPOĞLU

Tarihi 8 Eylül 2017

‘Zinaya müsaade et!’

Bazı insanlar öyle hatalar işlerler ki onlara tahammülünüz kalmaz.
Olmayacak sözler kullanırlar.
Öylesine çirkin şeyler yaparlar ki bir an için ne diyeceğinizi, nasıl tavır alacağınızı bilemezsiniz.
Hz. Peygamberimiz'in (s.a.v.) döneminde işte böyle bir olay yaşanır. Genç bir delikanlı Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bulunduğu yere gelir. Ama bırakınız Sevgili Peygamberimiz gibi ahlak, edep ve haya zirvesine, sıradan bir insana dahi söylenmeyecek bir teklifte bulunur.
Olayın bundan sonrasını Ebu Umame'den (r.a.) dinleyelim:
"Bir genç delikanlı Hz. Peygamber'e (s.a.v.) geldi. Şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi! Bana izin ver zina edeyim. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) etrafında bulunanlar elleriyle işaret ederek veya üstüne yürüyerek delikanlıya 'sus-sus' dediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ise böyle bir tepki göstermedi.
Delikanlıya "Bana yaklaş" buyurdu.
Genç Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yanına oturdu.
Efendimiz (s.a.v.) gence soru sormaya başladı. İlk sorusu şu oldu: Sen böyle bir şeyi (zinayı) annen için ister misin?
Genç: Canım sana feda. Hayır! Vallahi böyle bir şeyi kabul edemem ey Allah'ın elçisi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Diğer insanlar da elbette anneleri için böyle bir şeyi kabul etmezler.' Efendimiz (s.a.v.) bu sefer 'kızın için böyle bir şey ister misin' diye sordu. Delikanlının cevabı aynı oldu.
Hz. Peygamber (s.a.v.) kız kardeşi, halası, teyzesi için aynı soruyu yineledi.
Genç her seferinde 'Canım sana feda olsun ey Allah'ın Peygamberi. Vallahi kabul edemem' cevabını verdi.
Hz. Peygamber delikanlıya şöyle buyurdu:
'Senin zina etmek istediğin kişi de ya bir kız ya kız kardeş ya hala ya da teyzedir. Bunların yakınları da elbette böyle bir şey istemezler. Öyleyse zinadan uzak dur.
Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) mübarek elini gencin göğsüne koydu ve şöyle dua buyurdu:
'Allah'ım! Bunun günahlarını affet. Kalbini duru hale getir. Bu gencin iffetini koru.' Bu genç bir daha böyle çirkin bir düşünce içinde olmadı."
***
Zina etmek için izin almaya çabalayan bir genç. Ya yoldan çıkmak üzere veya cahil. Ahlak ve edep peygamberinden zina için izin isteyecek kadar kendinde değil. Etraftakiler bu çirkin talebe sert tavır gösteriyorlar.
Ama Allah'ın Resulü kızmıyor, kovmuyor, hakaret etmiyor, cezalandırmıyor.
Gencin anlayacağı dille ona bu işin ne kadar çirkin olduğunu anlatıyor.
Hem de genç çocuğun en hassas olduğu noktadan. "Sen annenin veya başka yakının bir kadının başkasıyla zinasını kabullenir misin" diye sorar. Zor ve çetin bir sorudur bu.
Delikanlı sarsılır ve ama meseleyi anlar. Tevbe eder.
İşte günümüz insanı, genci ona böyle dokunacak ele muhtaç. İnsanlara rahmet nazarıyla yaklaşın. Bunu hak etmeyene dahi rahmet gösterin. Belki kurtarırsınız. Belki kazanırsınız.
Yüce Allah firavuna tebliğ için giden Hz. Musa ve Hz. Harun'a ne demişti. Yumuşak söz söyleyin.
Belki hidayete erer. Yüce Allah firavunun hidayete ermeyeceğini elbette biliyordu. Ama bu ayetlerin muhatabı sadece Hz. Musa veya Hz.
Harun değildi. Hepimiz. Hepimiz. Hepimizin bu toleransa, sevgiye affediciliğe ihtiyacımız var.
Etrafınıza bakın! Hz. Peygamber'den zina için izin isteyen çok genç göremezsiniz! Bir hocaya gelip de 'Bana zina için izin ver' diyen kaç genç var? Sanmıyorum. Belki milyonda bir. O halde kaybedeceğimiz, yitireceğimiz, harcayacağımız tek bir can bile olmamalı...

BÜYÜKLENENLER KÜÇÜLTÜLÜR
Kibir Müslüman'a yakışmaz. Çünkü kibirlenmek gibi bir özelliğimiz yoktur. Büyüklük fani olana değil, baki olan zat'a - Yüce Rabbe- yakışır.
Mevki, makam, mansıb, şan, şöhretimiz, yer ve yurdumuz ne olursa olsun tevazu güzel olaydır. Yakışır olandır.
Ayeti Kerime bizi uyarıyor:
"Yeryüzünde kasılıp kibirle yürüme. Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara erişebilirsin." (İsra, 37) Yüce Allah mütevazı davrananı yükseltir. Büyükleneni ise küçültür.
Şeytanın sizlerle oynamasına müsaade etmeyin.
Şeytan, geçici olan meziyetlerimizi ebedi bir güç gibi göstererek bizimle oynar. Ve bizi oyuna getirerek ahirete elimiz boş gönderir.
Bu fani -geçici- dünyada çetin bir sınavdayız. Akıllı olan bunun farkında olarak yaşantısını ibadete ve kulluğa ayırır. Aldanan ise kendini başkalarından büyük ve üstün görerek hem aldanır ve hem de aldatır.
Kibir ve tekebbürün ilacı tevazudur.
Aczimizin farkında olmalıyız. Allah'a muhtaç olduğumuzun da farkında olmalıyız. Tekebbüre karşı tevbe etmeliyiz. Hz. Peygamber savaş sahasında alnına taktığı kırmızı bezle kılıcını tutup çalımla yürüyen Hz. Ebu Dücane'ye bakar ve şöyle buyurur: Burası hariç, Allah bu çalımlı yürüyüşü asla kabul etmez.
NOT: ATV'de programlarımıza başladık. Perşembe akşamı, cuma sabahı ve pazar sabahı programlarımı izleyebilirsiniz. Rabbim faydalı olmayı nasip eylesin.

HAFİF YAĞAN YAĞMUR GİBİYDİ
Alkama der ki: Ben Hz. Aişe validemize sordum. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gününün tümünü bir ibadete tahsis eder miydi?
Hz. Aişe (r.a.) annemiz şöyle buyurdu: 'Hayır!
O'nun ibadeti bütün gün boyunca durmadan devamlı olarak hafifçe yağan yağmur gibiydi.
Sizin hiç biriniz O'nun güç yettirdiğine güç yettiremezsiniz. (Müslim, Misafirun, 217)

EY BER'A! UYUYACAĞIN ZAMAN
Sahabiden Hz. Ber'a der ki; Bir gün Allah'ın Resulü bana seslendi. Ey Ber'a dedi.
Buyur Ey Allah'ın elçisi dedim.
'Yatacağın yatağa yöneldiğinde ne dersin' diye sordu. Dedim ki: Allah ve Resulü daha iyi bilir. Şöyle buyurdu:
Yatağına temiz bir şekilde yöneldiğinde sağ tarafına uzan. Sonra şöyle de:
Allah'ım! Yüzümü sana çevirirdim. İşini sana havale ettim. Sırtımı sana dayadım.
Senden hem ümit ediyorum ve hem de korkuyorum. Senden başkasına sığınılamaz.
Sana sığınmaktan başka çıkış da yoktur.
Gönderdiğin kitabına inandım.
Gönderdiğin Nebine iman ettim.
Ber'a diyor ki: Ben O'nun bana öğrettiği gibi söyledim. Hz. Peygamber elini göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: 'Kim bunu uyurken söylerse ve o gece ölürse iman üzerine ölmüş olur.' (Müslim, 2710; Davud, 5046, Tirmizi, 3391)

BİR HADİS
Cimriler, zorbalar ve kötü huylular cennete giremezler.
(Heysemi, Mecmeuz Zevaid)

ŞEYTANIN ÜMİTLENDİĞİ GÜN
Allah'ın kullarına olan şefkati, çok şefkatli bir ana ve babanın çocuklarına olan şefkatinden daha fazladır. Allah kıyamet gününde hiç kimsenin hatırına gelmeyecek kadar rahmetini indirmeye başlar. Öylesine bir rahmet indirir ki şeytan bile bağışlanacağını umarak başını yukarı kaldırır. Ümitlenir.