Yıldırım'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Türkiye tarihi boyunca, birçok medeniyetlerin hedefi olmuş bir ülke. Dolayısıyla bu ülkenin, dinamik bir coğrafyada yer aldığını biliyoruz. O yüzden başkalarının bir tehdidi varsa, bizim on tehdidimiz var.
Pazar günkü mitinge keşke Kılıçdaroğlu kendisi gelseydi ama temsilci göndermeleri de birlik beraberlik açısından önemli.
Bölgesel umudun sağlanması için umut Türkiye.
TİB KAPATILACAK
"TİB üzerinde FETÖ yoğun yapılaşma yaptı. Yerine bir kuruluş gelmeyecek. TİB de istihbarat kuruluşlarına destek veren yapıydı. Bu yapı yeni kurulacak istihbarat içinde yerini almış olacak. TİB'İn kayıtları ile ilgili süregelen davalar var, bunlarla ilgili araştırmalar yapıldı. Bir kısmına erişildi, bir kısmına erişilemedi. Kapatılınca da orada kurumsal hafıza yok olmayacak. Herhangi bir hukuki delil ihtiyacı olduğunda oradan karşılanacak
"Bu konuda çok seçenekli çalışılıyor. Bazı ülkelerde iç istihbarat, dış istihbarat ayrı. Çok değişik örnekler var. Bir ülkenin, ki diğerine aynen uyacak diye bir kural yok. Biz, mevcut bugüne kadarki birikimimizi yok sayamayız. İyi örnekleri devam ettirip, sağlıklı bir yapıyı kurmamız lazım. Dinleyeni kim dinleyecek? Görevini yapanların bu görev alanı dışına çıktı mı çıkmadı mı, zaman zaman bunların denetimi yapılacak, gerekli işlemler tesis edilecek. TİB'de de bir anlamda geçmişte yapılan odur. Güven yine esas olacak ama kontrolü de elden bırakmamak lazım."
YENİ KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME YAYINLANACAK
Bugüne kadar 3 tane kanun hükmünde kararname çıktı. Bundan sonra da çıkacak. Önümüzdeki günlerde yeni bir kanun hükmünde kararname yayınlanacak. Onunla ilgili hazırlık çalışmaları devam ediyor.
Bilgiye sahip olmazsanız başınıza gelecek olaylara tedbir alamazsınız, almakta geç kalırsınız. Bizim 15 Temmuz'da yaşadığımızın izahı, özeti budur. Eğer yeterli istihbarat alınabilseydi, o istihbarat vakitlice elde olabilseydi, belki de bu mesele bu noktaya gelmeyebilirdi.
MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması gündemimizde, çalışıyoruz.
BİR BİNBAŞI MİT'E BİLGİ VERİYOR
İstihbarat, gerek emniyet gerek MİT, zaten FETÖ ile ve diğer terör örgütleriyle ilgili izleme yapıyor. Ancak Cumhurbaşkanımızın ifadesinde kast edilen belki ayrı bir hassasiyetle ayrı bir bölüm marifetiyle takip edilmesi olabilir.
Bana nakledilen, MİT'in naklettiği şu: Bir binbaşı bir önemli bilgi için MİT'e gelmek istiyor. Daha erken geliyor. 3 civarında kabul ediliyor. Kabul edilince, ben izindeydim, beni geri çağırdılar, dediler ki 7'de hazır ol, görevin helikopterle gidip MİT'i bombalamak, Hakan Fidan'ı alıp gelmek.
Gelen arkadaş ne anlattı, detayını bilmiyorum. MİT Başkanı'ndan dinlediklerimi söylüyorum. Onun üzerine Genelkurmay Başkanı Hakan Bey'i çağırıyor. 8'e kadar bir arada oluyorlar ve o ara Genelkurmay Başkanı sağa sola talimatlar gönderiyor. Sonrası malum.
MİT BUNUN CEVABINI VEREMEDİ
Ben bunu MİT Başkanı'na sordum, nasıl olur dedim. Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın haberi yok. Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi olabilir, ama Başbakan'a bağlısınız. Ama bunun cevabını veremedi.
Bizim için işlerin önceliği var. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Bunları yaptıktan sonra, biz ne yanlış yaptık bütün bunların özeleştirisini tabii ki yapacağız. Kendi içimizde zaafiyete düşersek büyük yanlış olur. Büyük felaket arkasından "sen görevini yaptın, sen yapmadın" gibi bir münakaşa o krizin doğurduğu sonuçların bertaraf edilmesine katkı sağlamaz. Aksine moral değerler tekrar gidebilir ve başka bir krizle yüz yüze gelebilirsiniz. Önceliğimiz kişilerin hangi pozisyonda olduklarından ziyade bu işle ilgili temizlememiz gereken birçok konu var.
FETÖ ile doğrudan irtibatları bulunanların tespitini yapıyoruz. Bu darbeye dolaylı destek veren kuruluşlar var, sadece devlet içinde değil ki. İş aleminde de, üniversitelerde de var. Bütün bunlar üzerine çalışma var. Bir anlamda çorap söküğü gibi geliyor.
"TÜRK ORDUSU BALKAN SAVAŞI'NDAN BERİ BÖYLE BİR OLAYLA KARŞILAŞMADI"
Bir Genelkurmay Başkanı'nın yıllardır en yakınında bulunan özel kalemi, yaveri, "buraya kadar komutanım" diyebiliyor ve onu alıp hainlerin merkezine götürülmesini sağlayabiliyor. Bunlar düşündürücü. Arkasında ne var, ya bu işi küçümsedik aşırı özgüvenle hareket ettik, ya da bu örgüt o kadar kendisini saklayabiliyor ki ne kadar dikkat ederseniz edin fark edemiyorsunuz. Cumhurbaşkanımızın yaveri, bizim yanımızda çalışanlar, bunlar ortaya çıktığında insanlar "bu da mı, hiç aklıma gelmezdi" diyor. Kapalı, şeffaf olmayan yapılarla mücadele zordur. Karanlıkta ıslık çalmak gibi bir şey.
Elinizde bilgi yok, veri yok, bir sürü bilgi kirliliği var. Bu olay çok büyük tahribat yaptı, en başta ordumuza. Ordumuzun itibarına yönelik çok büyük tahribat oldu. Balkan Savaşı'ndan beri Türk ordusu böyle bir olayla karşılaşmadı. Siviller üzerine ateş ettiler, o gün de söyledim, bu görüntüleri binlerce çocuk gördü. Torunum diyor ki "dede, bunlar bizim askerimiz değil mi, niye insanları öldürüyor?" Ben açıklayamadım, laf boğazıma düğümlendi. Ama şimdi açıklıyorum. Bunlar en ağır şekilde adaletin el verdiği en ağır şekilde cezalandırılacak. Hiçbir şey yanlarına kar kalmayacak. Adaletle davranacağız, intikam ve merhametle hareket etmeyeceğiz. Hukuk devletinde yargısız infaz olmaz.
"HAKLIYLA HAKSIZI MUTLAKA AYIRT ETMEMİZ LAZIM"
Mutlaka arzu etmesek de tek tük hatalı işlem yapılmış olabilir, yanlış tespit olabilir. Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulunduruyoruz. İtirazları değerlendireceğiz.
Biz bir ölçü koyduk, doğrudan bunlarla teması olan, hatta temasları devam eden, 17-25 Aralık'tan sonra finansal desteğe katkı sağlayan, bu yapıda aktif görev alan bütün bu insanlar zanlı olarak toplanıyor. Daha sonra "bu işle alakam yok" diyenler itirazlarını yaptıkları zaman gözden geçireceğiz. İkna edici delil ortaya çıkarsa o zaman tabii ki diğer zanlılardan ayrılacak. İşimiz kolay değil ama hukuk devletiyiz, haklıyla haksızı mutlaka ayırt etmemiz lazım. Boşver 3 tane adam da gitsin, deme lüksümüz yok.
"58 BİN 611 KİŞİ GÖREVDEN ALINDI"
"58 bin 611 kişi açığa alındı. Görevden çıkarılan, ihraç edilen sayısı 3 bin 499. Bunun da ağırlıklı olarak subaylar, astsubaylar, rütbeli rütbesiz"
Başbakan Yıldırım, 2010 KPSS'nin iptaline ilişkin konuşarak, "86 bin kişi memuriyete girdi. Burada bir yargı kararı var. Bunlar memuriyete girmiş. Ya bir yasa düzenleyeceğiz ya da mahkeme kararını uygulayacağız. Bunların sınavlarını incelemek lazım" şeklinde konuştu.
"15 BİN ÖĞRETMEN ALINACAK"
"Şu anda zannediyorum 20 binin üzerinde, 23 bin civarında öğretmen açığa alındı. Dolayısıyla ders sezonu da geliyor, okullar açılacak, öğretmen ihtiyacı var. Bu yüzden 15 bin öğretmen alınması konusunda Bakanlar Kurulu'nda bir karar aldık ve Milli Eğitim Bakanına gereğini yapması talimatını verdik."
657 DEĞİŞİYOR MU?
"(Devlet Memurları Kanunu) 657 değişmiyor, 657'ye mesnet, temel teşkil eden anayasa hükmü var. Anayasa hükmü, onda bir değişiklik öneriyoruz. Değişiklik önerimiz şu, bir devlet memuru var, bir devlette çalışan kamu işçisi var, sözleşmeli var, değişik sözleşme, kadro karşılığı sözleşmeli var, bütün bu statülerin tek bir ad olarak ele alınması, bunun adı kamu çalışanı olabilir. Kamu çalışanı deyince herkesi kapsar. Bu şekilde bir düzeltme, yaşanacak ihtilafları, davaları da ortadan kaldırır diye düşünüyoruz. Onu esas alarak da anayasaya uygun kanun yapılabilir."
30 AĞUSTOS'TA TÖREN YAPILACAK MI?
"Bizim hükümet olarak 30 Ağustos törenleri konusunda aldığımız bir karar henüz yok. Bunu tabii ki oturacağız, konuşacağız, en uygun gereken neyse yani bir olay yaşadık diye 30 Ağustos'u yok sayamayız. Gerekli tedbirleri alırız, riskleri hesap ederiz, ondan sonra da gereken neyse yapılır. Bu konuda 'Törenin şu kısmı yapılacak, bu kısmı yapılmayacak...' Bugüne kadar yapılanın yapıldığı şeklin dışında bir uygulama henüz kararlaştırılmış değil."
"SİSTEM KONUSUNDA CHP İLE AK PARTİ AYRI DÜŞÜNÜYOR"
CHP ile AK Parti arasında başkanlık sistemi konusundaki görüş farklılığına ilişkin olarak Başbakan Yıldırım, "O bir sistemle ilgili temel bir ayrılıktır. Sistem konusunda CHP ile AK Parti ayrı düşünüyor. Onlar parlamenter sistem devam etsin, AK Parti de başkanlık sistemi diyor. Şu da olabilir, her iki sistem de halka sorulabilir. Millete sorarız, millet hangisini tercih ediyorsa. Yeter ki millete soracak noktaya getirelim. Yöntem, Meclis'e teklif şeklinde gelecek, Meclis'te oylanacak. 330'un üzerinde kabul olursa referanduma gidiyor, vatandaş ya kabul ediyor ya da reddediyor" diye konuştu.
ANAYASA ÇALIŞMALARI
Anayasa çalışmalarında daha önce başlatılan sürecin devam edeceğini belirten Yıldırım, ona devam etmekle birlikte daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda da partilerle birlikte çalışma kararı aldıklarını söyledi. Yıldırım, "Şöyle bir takvimimiz olabilir, biz genel başkanlarla dün bir görüşme yaptık. Bu görüşmenin amacı, bir OHAL sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu, kafalarda sualler varsa cevaplandırmak. Çok güzel, verimli görüşme yaptık her iki parti başkanıyla. Burada onlar bu son KHK ile ilgili endişelerini dile getirdiler, biz de bunları dikkatlice not ettik. Gereken düzeltme ihtiyacı varsa, bunu her zaman yapabiliriz dedik. Ayrıca, o görüşmede büyük anayasa uzlaşmasını beklemeden, daha önce başlattığımız bir süreç var, 60 maddeye geldi. Ona devam etmekle birlikte, daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda da birlikte çalışma kararı aldık. 60 madde, o çalışma devam edecek. Sonunda bir noktaya gelecekler. Onu beklemeden, daha küçük bir paket, hepsini ortaya koyacağız, bunlar içinde ortak istediklerimiz hangisi onları tespit edeceğiz. Diyeceğiz ki bunu Meclis'te kabul edelim" şeklinde konuştu.
"Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay'ın kaldırılması, yargı birliğinin sağlanması bunda sanıyorum bütün partilerin mutabakatı var" diyen Yıldırım, "Buna benzer, devlet memuru konusunun, tanımının daha da anlaşılır hale gelmesi yönünde bir teklifimiz var. Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasını arzu ederiz. Amaç, partilerin ortak paydada birleşeceği maddeleri gündeme getireceğiz" açıklamasında bulundu.
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:
"Ben gerek CHP, gerek MHP genel başkanlarının da bu konuda samimi olduklarını düşünüyorum. Birçok konuyu konuşarak çözebiliriz, bu ülke hepimizin. Bu milletin güvenliği hepimizin konusu, o yüzden paylaşacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye, bölücü bir terör tehdidiyle karşı karşıya. Yine partilerimiz, hedeflerimiz ayrı, vaatlerimiz, programlarımız ayrı olabilir, bunlarda bir beis yok ama tüm bunlara rağmen bu fedakarlığı ülkemiz için yapmamız lazım. Hele hele bu hain darbe teşebbüsü ile başlayan süreçte zannediyorum vatandaşlarımız çok mutlu. Cumhurbaşkanımız bu konuda büyük nezaket gösterdi. Sağolsun parti başkanları da bu davete icabet ettik, bunlar Türkiye'nin vatandaşlarımızın özlediği tablolar. Bu şu demek değildir, biz zaten her şeyde ortak olsaydık farklı partiler olmazdık. Konu memleket meselesi olunca gerisi teferruat olması lazım."
"BEN DE MUHALEFET PARTİLERİNE YÖNELİK DAVALARIMI ÇEKTİM"
Başbakan Yıldırım, "Ben de muhalefet partilerine yönelik davalarımı çektim. Çok sayıda var, hepsini çektim. Genel olarak 3 lidere yönelik değil, birçok yazar, gazeteci, onlara yönelik. Bin 500 davam varmış. Bizim topluma örnek olmamız lazım. Maalesef siyasetçi olmanın da ağır bedeli var. Herkes hakareti hak sanıyor ve maalesef yapıyorlar. Yoksa bu davalar kendi kendimizi tatmin etmek için açtığımız davalar değil. Size verilen sorumluluğun itibarını korumak mecburiyetindesiniz. Ümit ederim, bundan sonra dava açacak düzeyde bir olayla karşı karşıya gelmeyiz" ifadelerini kullandı.