Başbakan'dan önemli açıklamalar

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe'de düzenlenen YÖK üyelerinin katıldığı davette konuşma yaptı.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Başbakan'dan önemli açıklamalar
Başbakan Ahmet Davutoğlu Dolmabahçe Ofisi'nde Yükseköğretim Kurulu üyeleriyle bir araya geldi.

Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları;
62. Hükümeti kurduğumda, YÖK'ü ziyaret ederek hedeflerimiz konusunda istişareler etmiştik. Ancak yoğun bir siyasi tempo oldu.

64. Hükümetimizi kurduğumuzda, en çok sizleri, hemen bir araya gelmek üzere istişare edip, programımızı yapmıştık. En önemli reform zihniyet reformudur. Bizde reformlar tepeden inme ve bir statükoyu koruma iddiasıyla tecelli etmiştir.

Bizim en öncelikli atmamız gereken adımlardan birisi YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla, bilim adamına güven anlayışı ile yeniden inşa etmek. İyi niyetli birçok adımlar atıldı. Her şey diyemeyeceğim ama birçok şeyi yaşadık bu süreçte. Bu dönemde özellikle 1 Kasım seçimleri sonrasında artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu içinde olmalıyız.

Bilim adamının vicdanı önce şiddete karşı açık bir tavır sarf edilmelidir. Bu metne baktığınızda terörün açıkça meşru kılındığı, güvenlik güçlerinin şeytanlaştırıldığı bir tablo ortaya çıkıyor. Hangi üniversitelerde iseler oraya giderken bombalardan geçmeye çalışarak geçselerdi acaba bu bildiriye imza atarlar mıydı? Cizre'de bir öğretmen olduklarını düşünsünler, evden çıktıklarında hangi kaldırım altında hangi mayının patlayacağını düşünsünler dersi öğrencilerle korkarak yapsınlar ve okulun yıkıldığı ağlayarak gören bir öğretmeni düşünsünler.

Bu metne baktığımızda terörün, terör odaklarının açıkça meşru kılındığı, buna karşılık bu terörü durdurmak isteyen, bu teröre karşı meşru, demokratik meşruiyet içinde hareket eden güvenlik güçlerinin şeytanlaştırıldığı bir tablo ortaya çıkıyor. Şimdi ben sormak isterim bu bilim adamlarına, hangi üniversitelerde iseler, o üniversiteye giderken 3 barikat, 5 çukur aşarak ve kaldırım kenarlarından 'Aman bir el yapımı bir bombaya basmadan şu üniversiteme ulaşalım' diye çaba sarf ederek geçiyor olsalardı acaba bu bildiriye imza atarlar mıydı? Bu bildiriye imza atanlar dolaylı olarak o barikatlara o çukurlara o mayınlara meşru muamelesi yapıyorlar. Onları oraya koyanlara masum ve mağdur muamelesi yapıyorlar.

Devlete, 'Sen kamu düzeninden vazgeç, varoluş sebebini yok say ve ülkede parçalanmış otoritelere dayalı, Irak, Suriye benzeri görüntülerin çıkmasına izin ver' deniyorsa, izin vermeyiz. 'Nereden güç alıyorsunuz?'deniyorsa, 1 Kasım seçimlerinde milletin iradesinden, o veya bu etnik grubun siyasi iradesinden değil, milletin iradesinden güç alıyoruz.

Allah aşkına bu akademisyen dostlarımız, okumadan bir metne niye imza atarlar? Niye bir topluluk psikolojisi içinde, 'madem şu arkadaşım da atmış ben de atayım' derler. Dünkü konuşmalarımdan sonra birçok tanıdığım akademisyenden 'haklısınız, biz de detaylı okumadan imza atmışız' diye mesajlar gönderenler oldu, onlara teşekkür ediyorum. Bilim insanının en önemli vasfı da eğer bir hata varsa bundan dönebilme erdemi göstermek.

Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Fikir özgürlüğü adına, bilim insanı etiği adına bu metni bütün bu akademisyenler tekrar okusunlar ve bu metnin entelektüel, hukuki tartışmasını bir kenara bırakıyorum, önemli olan entelektüel zemini. Entelektüel olarak bir daha okusunlar, eminim birçoğu neye imza attıklarını, neyi imzalamış olduklarını zihinlerinde bir ölçüp tarttıklarında bu imzalarını geri çekeceklerdir.

Halkın yüzde 49,5 oy almış bir partinin başkanı ve bu ülkenin başbakanı olarak buna cevap vermem. Bütün bu ilçeler temizlenecek. Ondan sonra her şeyi konuşuruz. Her şeyin konuşulacağı yer TBMM'dir. Bunlar olmadan bunları ümit etmek, Irak, Suriye benzeri görüntüler ortaya çıkarılmak isteniyorsa izin vermeyiz.