Adamına uyarılar!

Eklenme Tarihi 23 Ağustos 2013
"Mısır'daki darbenin arkasında İsrail var. Elimizde belgeler mevcut" diyen Başbakan'a cevap Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest'tan geldi; "Başbakan Erdoğan'ın sözlerini güçlü bir biçimde kınıyoruz. Bu ifade saldırgan, delilsiz ve yanlıştır. Ve bölgedeki yapıcı işbirliği gereksinimini engeller!"
Ağzınızı bırakıp bir yerlerinizle haykırmayı becerebiliyorsanız, lütfen pozisyon alıp bana eşlik eder misiniz az biraz? Çünkü birazdan batı yönünde eğilip, bir iki hareket çekeceğim. Meali de şöyle olacak; "Sayın Josh, öyle uluorta 'yapıcılıktan' söz etmeye kalkmayınız, çünkü henüz ne kadar 'yapıcı' olduğumuzu göstermedik sizlere. Yok bu kez 'Kuru gıda Amerikan mallarını protesto etmekle' kalmayacağız.
Tam tersi, daha kanlı canlı 'mal'larınızla ilgileneceğiz.
Yine de korkmayın, amaç sadece 'yapıcı işbirliği' ortamı sağlamak."

* * *
"Bildiğim kadarıyla 'kanser ilacı sorunu' çözüldü" diyor, bildiğimiz kadarıyla SGK yetkilisi olan zat. O zaman bildiğim kadarıyla benim karı da hamile abi.
Bir diyorlar ki, 'Üstüne vazife olmayan her şeyi Başbakanın ağzından duyuyoruz.' N'apsın, konunun yetkilisi dünyadan bihaberse.

* * *
Sanatçı sahnede niye düşer?
Geçtiğimiz hafta Sezen Aksu, dün de Mustafa Ceceli ayakları kayıp yere düştüler. Peki nedir sebep? En yaygın olanı kuşkusuz bunların alayına 'nazar değmesi!'
Sonraki sıralama şöyle devam ediyor; tuvalet altına giyilmesi zorunlu olan 'uzun topuklu iskarpinlerin' azizliği, sarsaklık, anlık baş dönmeleri, spotların gözü alması, yorgunluk, heyecan vs. Ama özellikle genç sanatçılarda baş gösteren 'sahneye fırtına gibi girme' telaşı - ki Ceceli'nin başına gelen buydu- bir takım kazalara neden olabiliyor. Bunun birinci sorumlusu, zeminin eskilerde olduğu kadar 'güvenli' olmayışı. Yok kinaye filan yapmıyorum, gerçekten basınca kayıyor meret.
Çünkü her şeyimizde ve her yerimizde olduğu gibi zeminlerimizde de bir 'parlaklık' modası hakim. İşte bunu en kolay sağlayan madde de, dekoratör arkadaşların mal bulmuş mağribi gibi dört el sarıldıkları epoksi denen kimyasal reçine! Maymun poposu misali cıscıvlak ve parlak bir görüntü elde etmek istiyorsanız, epoksiyi bol bol çalın her yerinize ve kurumasını bekleyin. Böylece, Seda Sayan'la başlayan sabah programlarının pavyon ışıltısına da elde etmiş olursunuz.
Ama dediğim gibi bastığınız yere dikkat etmek şartıyla.

* * *
Uyarılın artık!
Patates kızarttı kadın.
Yağı dördüncü kez kullanıyordu. Tavadaki zifte dönüşmüş bulamacı bilahare lavabonun deliğini ortalayarak dökmeğe başladı.
İşte tam o sırada kocası bir Takvim gazetesi ile girdi mutfağa. Elbette okuduğu benim köşem. Eşini uyardı adam. "Bak Arda abin diyor ki, dökme kadın o yağı o lavaboya, ileride sana yardımı olacak!"
Aradan 10 yıl geçti. Kızartma yağlarını, içme sularımıza karıştırmayı bıraktığımızdan, patates kızartan kadın, o gün evladına bir bardak temiz su bulabildi.
O 'bir bardak suya', yıllar önce 'lavaboya boca etmediği yağ' sayesinde kavuşabileceğini ben de halkıma böylece anlatmış oldum. Hele bir de 'yağı dökmeyip de ne yapacağımızı' bilebilsem, onu da söyleyeceğim elbet.

* * *
En acısını sona bıraktım, unutmayalım diye. Kim bilir kaçıncı kez yazdım, "Taksi şoförüm taa 2012'de uyardı, 'Abi 2013'ün ortalarında Msır'da savaş çıkacak ve kimyasal kullanılacak'
dedi diye..."
Dün ekranlarda kimyasalın Suriye versiyonunu izledik, dehşetle ve belalar okuyarak. Bizim şoförün aklıyla hareket etmeyelim ama Mısır konusunda biraz daha fazla kaygılanalım artık.
Not; Birleşmiş Milletler efendi Suriye'deki vahşet üstü vahşet karşısında, ite-dürte toplaşıp görüş bildirmişler; Meğer 'kaygı duyuyorlarmış!'
Sayın ve sevgili yayın yönetmenim
Ergün Diler; lütfen bana bir süreliğine şu köşeden küfür etme izni verir misin? Ama bipsiz, sansürsüz...