"Allah'ım, yarattığını takip et!"

Eklenme Tarihi 19 Ağustos 2013
Bu 'rica cümlesine' bayılıyorum.
Çünkü etrafıma her bakışta, 'fena halde takibe ihtiyaç duyulan' insanlar görüyorum. Aslında hepimiz için öyle değil mi? Kiminin kaynanası, kiminin müdürüamiri, kiminin borçlusu-alacaklısı, hocası, dayısı, ayısı... Başka bir deyişle, tepemizde, aşağımızda, dibimizde, en çok karşımızda, her yerde bu varlıkların bir şekilde hışmına uğramıyor muyuz?
Kurumları sona bıraktım dikkat ederseniz, özellikle de 'bankalarımızı!'
Çünkü onlar için, 'Allahım, yarattın takip et' yerine "Devlet'im sen kurdun bunları, sen takip et' diyeceğim.
Bu feryadın nedeni ise müstesna müesseselerimizin kredi kartı taksitlerine yeni zamlar eklemesi! Hani şu minimum ödeyerek paçayı kurtardığımızı sandığımız aylık taksitler. Şimdi onlar toplam borcun yarısına yakın tahsil edilecekmiş.
İşin acısı bundan önce 'çevreye verdikleri zarardan ötürü' özür bile dilemeyen bu adamlar, tam tersi yine 'vatandaşı oyma' peşindeler.
Sebep ise malumunuz; bir iki vatandaşın, kendilerine açtıkları davalarda para ödemek zorunda kalmaları! Tabii emsal olur diye korkuyorlar.
Şimdi size, 'Bu ülkede karşılıklı birbirinden ölesiye nefret eden iki grup hangileridir' diye sorsam ve siz "Gezi parkçılarla-Çevik Kuvvet" demeden önce araya girsem ve koro halinde bağrışsak; "Elbette bankacılar ve müşteriler!"
'Yaşayın' derim ve hatırlatırım; Eylemci-polis nefretinin yüzde elli-elli olduğu varsayılan bir ülkede, bankacımüşteri nefretinin oranı memleket nüfusunun yüzde 80'idir dostlar.
Yani bu tadar büyük bir kitle, yek diğerine hiç de hoş olmayan duygular beslemekte.
Bu aslında şuna benziyor; günde üç posta dayak yiyip, boynuzlanan zavallı eşin durumuna. Yapabildiğimiz ise, 'çoluk çocuk ortada kalmamak' için gösterilen şiddete çaresiz boyun eğmek.
İşte bu yüzden diyorum ya, 'Devletim sen yarattın şunları, lütfen takip edesin!'

* * *
SABIRLI DEVLET, SABIR TAŞI BAŞBAKAN!
Gazetelerde iki haber yan yana yer aldı:
'Diyarbakır'da, 3 çocuğu PKK tarafından ikna edilen ailede 8 kişi öldürüldü!'
Ve 'PKK'nın çekilme sürecinde, terör örgütüne 3000 kişi katıldı.'
Yani 3000+3...
Gerçekten de ne sabırmış di mi?

NOT: Aslında bu metnin başlığını manda gözü harflerle yazmak isterdim. Ki hem batıdan hem doğudan iyice okunsun.

* * *
BU DA MI HORMON HAKİM BEY?
Yine gazeteler ve yine iki haber yan yana:
'Mehmet Ali Erbil, kızına sulanan Mehmet Aslan'ın kulağını çekti!'
Diğeri ise, 'Hormonlu yiyecekler yüzünden küçücük kızlar çarçabuk ergenliğe giriyorlar!'
Bu kez de iki haberi karıştıralım; "Mehmet Ali, genç adaşına, 'Valla seni hormonundan ederim' dedi."
Anasını babasını iyi tanıdığım ve bebekliğini iyi bildiğim Yasemin'in, 'adam yerine' konup da flört teklif edilmesine, bütün hoş görüme rağmen ben de 'Yuh' dedim. Yahu bu evlat daha dün anacığının koynunda değil miydi?
Daha yeni kızamık geçirmedi mi? Veya 'Pencereme kuş kondu' diye şarkılar söylemiyor muydu? Ne oldu da, "Pencereme kuş kondu, yandı yürek tutuştu" çağına geliverdi bu çocuk?

NOT: Buradaki kuş Mehmet Aslan oluyor elbette. Yanan yürek ise Sevgili Mehmet Ali Erbil...
Ama dostlar unutmayalım hiçbir kuş yuvada kalmıyor.
Yeter ki kargalara yem olmasın.