Darbe günleri

Demokrat Parti, '9 Subay' olayını ciddiye almamıştı. Ancak sadece birkaç ay sonra 27 Mayıs darbesi gerçekleşti. Başta Menderes olmak üzere birçok DP'li Yassıada'ya götürüldü. Dönemin Genelkurmay Başkanı da, o subaylar tarafından adeta linç edildi...

Kaynak Gazete
Giriş Tarihi:
Darbe günleri
23 Ağustos 1958 - 27 Mayıs 1960 dönemi, Rüştü Erdelhun: 9 subay ihbarı hem merhum Menderes hem de olaylar sırasında kara kuvvetleri komutanı olan Rüştü Erdelhun tarafından yeterince nedense soruşturulmamıştı. Bu olaylar, onların kaderini belirledi. Rüştü Erdelhun, 9 subay olayının üzerinden bir ay geçtikten sonra genelkurmay başkanlığına geldi. 27 Mayıs darbesinin yapıldığı günlerde, görevde bulunuyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun'u genç subaylar tekme tokat döverek götürdüler. Hatta vücudunda sigara söndürenler bile oldu. İdam ile yargılandı ama son anda bu karardan vazgeçildi. Bu hazin olayı Cemal Madanoğlu şöyle anlatıyor: 'Harbiye'ye gittim, birde baktım ki; bir oda dolusu general bekliyor. Hepsini bir yere toplamışlar.' Alttan gelen bir darbe olduğu için böyle bir ortam yaşanmıştır. Genelkurmay başkanı iken 27 Mayıs İhtilali yapılmış ve gelen ihtilal yönetimi tarafından apar topar bir hafta içinde emekliye sevkedilmiş, ardından da tüm Demokrat Partililer gibi Yassıada'ya sevkedilmişti. İmralı'ya, Yüzbaşı Erdoğan Argun komutasında subay ve erlerin muhafazasında elleri arkadan kelepçeli olarak götürülmüştü. Erdelhun için de acılı günler başlamıştı; zira Yassıada'ya olağanüstü şartlar içinde götürülmüş, tüm rütbeleri sökülmüş ve er statüsüne indirgenmiş ve yargılanmıştı.

ÖNCE İDAM VERİLDİ
Yassıada'nın olağanüstü şartlarından çıkan karar ise yine olağanüstü idi: İdam. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk daha gerçekleşiyor ve yıllarca orduya hizmet eden, son olarak da ordunun başı olan bir komutan, bir dönem emrinde çalışan kişilerin reyleriyle idama mahkûm ediliyordu. Ancak bu hüküm daha sonra ömür boyu hapse çevrildi. Hapiste ne kadar kaldı? Erdelhun Paşa öteki Yassıada mahkûmlarıyla birlikte yaklaşık 1 sene Kayseri Cezaevi'nde kaldı. Cezası, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından affedildi. Rüştü Erdelhun'un Kayseri'deki cezaevi günlerine tanıklık edenlerden biri de Demokrat Partili eski bakanlardan Rıfkı Salim Burçak'tı. Burçak anılarını derlediği kitapta Erdelhun'la ilgili bölümlere de yer veriyor. Erdelhun kendisine Genelkurmay Başkanı olduğu 26 Ağustos 1958'de, Ankara'da büyük bir subay kitlesinin Halk Partisi'yle sempatize olduğunu, Ankara'da teşekkül eden grupların hükümeti devirecek kuvvetleri elde edebilmek için kendi adamlarını kilit noktalara getirdiklerini, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'in de buna farkında olmayarak göz yumduğunu aktarır. Erdelhun'un, Burçak'a anlattıkları arasında altı çizilmesi gereken bir 'itiraf' da şu; 21-22 Mayıs gecesi Erdelhun Paşa Çankaya'ya çağrılır. Ondan önce Ankara Garnizon Komutanı Selahattin Kaptan Paşa da köşk'tedir. Tedbirler konuşulur ve herkes dağılır. Erdelhun tedbir olarak İzmit'ten ve Adapazarı'ndan 2. Tümeni Ankara'ya getirecek, Harbiye Ankara dışına çıkarılacaktı. Bu tedbir konusunda fikrini almak için MS Bakanı Ethem Menderes, Selahattin Paşa'yı makamına çağırır ve Paşa'dan şu cevabı alır; "Eğer Erdelhun Paşa böyle birşey yaparsa işte o zaman ihtilal çıkarırız. Böyle bir hareket orduda ikilik yaratır." Erdelhun bu tepkiyi Burçak'a "Bu sözleri söyleyen Selahattin Paşa meğer ihtilalciler tarafına geçmiş. 2. hatam bu zatı tanıyamamış olmamdır." sözleriyle dile getirir. Recep Ergün, Fahri Özdilek, Teoman Koman ve Akay Şakman... Bu isimlerden Ergün, Erdelhun ile ilgili Yassıada duruşmaları sırasında şahitlerden birisiydi. Ergun, 12 Eylül İhtilal yönetiminde Ankara Sıkıyönetim Komutanıydı. Daha sonra Anavatan Partisi'nden Kayseri milletvekilliği ve Meclis'te Komisyon Başkanlığı yapmıştı. Fahri Özdilek de, Erdelhun ile ilgili yargılamalar sırasında dinlenen şahitlerden birisi. Özdilek, 12 Eylül ihtilalinden sonra Meclis yönetiminde görev aldı. Teoman Koman ve Akay Şakman o dönem üsteğmen rütbesindedirler. Hâkim ve savcılar, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Menderes ile arkadaşlarını hakaretler altında yargılarken, salonun ortasında yassıada Komutanı Albay Tarık Güryay oturuyor. Bir tarafında sanık ve tanıklar, diğer tarafında mahkeme heyeti duruyor. Arkasında iki nöbetçi subay. Güryay'ın mahkemeye sürekli müdahale ettiği açıkça görülüyor.

KOMAN VE UĞUR MUMCU
Avukatlardan, yargılanan isimlere kadar herkese karışıyor. İstemediği her ifadeye ve karara karşı çıkıyor. Teoman Koman ve Akay Şakman da Güryay`ın 'sağ ve sol kolu' diye tanımlanıyor. Teoman Koman, 1988 yılında, MİT müsteşarı oldu. Koman'ın MİT müsteşarı ve jandarma genel komutanı olduğu dönemler genelde kaos ortamının yaratıldığı dönemler olmuştur. Jandarma Genel Komutanı olduğu dönem.(1995-1997)28 Şubat dönemidir. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Mesut Yılmaz, İsmail Hakkı Karadayı Genel Kurmay Başkanıdır. Takvimler 1991 yılını gösteriyordu ve dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman. Bazı gazetecilere brifing veriyordu. Konu, 1990 yılında peş peşe yaşanılmış iki talihsiz suikaste, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Prof. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerine gelmişti. Müsteşar Koman, 'Aslında biz bu konuda istihbaratı almış, Bahriye hanımı bombalı paket tespiti konusunda eğitmiştik ama yine de kurtaramadık' dediğini duyduk... Sonra kısa bir sessizlik verip devam etmişti: 'Yakında yine, tek tek bireyleri hedef alan bir terör dalgası yaşanabilir...' Toplantıda bulunan merhum Uğur Mumcu 'Aman paşam, eğer böyle bir durum varsa, şimdiden söyleyin de dikkat edelim' demişti... Teoman Koman, 'Evet. Haklısınız. Yeni terör döneminde bu masanın etrafından bir-kaç kişi de hayatını kaybedebilir... 2 yıl sonra, 24 Ocak günü, o masanın etrafındakilerden Uğur Mumcu, hâlâ gerçek karanlık ellerin bilinemediği bir bombalı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. "Ülkenin en önemli yazarının öldürüleceği tespit ediliyor ama işte o kadar. Cumhurbaşkanı olduktan sonra Turgut Özal'ın, Teoman Koman'ın MİT müsteşarı yapılmasında hata yaptığını söylediği,"Beni aldattılar!" diye konuştuğu öne sürülmektedir. Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde, Susurluk kazasıyla ilgili olarak birkaç kez Meclis Araştırma Komisyonu'na çağrıldıysa da ifade vermeye gitmedi. Emekli olduktan sonra batık bir bankanın yönetiminde bulundu. Yassıada'da DP'lilere karşı eli değnekle gezenlerden birisi olarak ifade edilen Akay Şakman da en son Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcılığı görevini üstlendi.. Yassıada'nın acımasız dünyası, dalga dalga gelecek yıllarda devam ediyor.

EMEKLİYE SEVK EDİLDİ
3 Haziran 1960 - 4 Ağustos 1960 dönemi Ragıp Gümüşpala: 1960 yılında Orgeneral rütbesinde 3 ncü Ordu Komutanı iken, 27 Mayıs Darbesi oldu. Ankara'da darbe yapan Milli Birlik Komitesi'ne liderlerinin kim olduğunu sordu ve eğer liderleri kendisinden daha kıdemli bir Orgeneral değilse emrindeki 3. Ordu ile Ankara'ya yürüyüp isyana son vereceğini bildirdi. Bunun üzerine, cuntacılar, Emekli Orgeneral Cemal Gürsel'i askeri uçakla İzmir'den Ankara'ya getirip, darbenin en kıdemlisi olan Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun yerine lider gösterdiler. Ragıp Gümüşpala'nın direnişini kırdılar. Bu olay, kısa sonra başının derde girmesine yol açtı. 6 Haziran1960 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'na atanmış olmasına karşın, aradan kısa süre geçmesine karşın 2 Ağustos 1960 tarihinde, Eminsu (Emekli İnkılâp Subaylar Derneği) olayı bağlamında yaklaşık 5000 subayla birlikte Milli Birlik Komitesi tarafından re'sen emekliye sevk edildi. Eminsu olayının sarsıntıları uzun yıllar devam etti. Binlerce subay ne uğruna uzaklaştırdı, nasıl bir gizleme olarak kullanıldı uzun zaman anlayamadılar. Operasyon, orduyu gençleştiriyoruz, modernleştiriyoruz, ordu piramidini yeniden düzenliyoruz''gerekçesi ile yapılmıştı ama çok sayıda yüksek rütbeli subayı uzaklaştırılmıştı. Yönetimi destekleyecek olan subaylar kilit noktalara getirilmişti. Ordu'nun en önemli özelliği olan, kidem, tecrübe bir kenara itilmiş, emir komuta sistemi bozulmuştu. Göreve getirilen orgeneral Cevdet Sunay, sarsıntıları, sıkıntıları atlatmak için yoğun günler geçirmek zorunda kalmıştı. Türkiye, darbeciler, cuntacılar dönemini yoğun biçimde yaşamak zorunda bırakılmıştı. 9 Mart,12 Mart,12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan E-muhtıra olaylarına Türkiye'yi götüren darbecilik yollarının taşları döşenmeye başlamıştı. Merhum Ragıp Gümüşpala, cuntacı arkadaşlarına adeta meydan okumaya başlamıştı. Önce, Emekli İnkılâp Subayları Derneğinin (EMİNSU) kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra, darbe ile iktidardan indirilen DP'nin seçmen kitlesini toplayacak bir siyâsî partinin kurulma çalışmalarına katıldı. 11 Şubat 1961'de kurulan Adâlet Partisi (AP)nin kurucular kurulunca genel başkanlığa getirildi. 15 Ekim 1961'de yapılan genel seçimlerde İzmir'den milletvekili seçildi. CHP-AP koalisyonu kurulması için yapılan teklife olumlu cevap verdi. Ancak İsmet İnönü başkanlığındaki hükümette vazife almadı. 1964 senesinde İstanbul'da öldü. Onun ölümü üzerine boşalan AP genel başkanlığına, türk siyasetinin aksakal ismi olacak Süleyman Demirel seçildi.