Hem Osmanlı'nın hem de Türkiye'nin başkomutanı
Türkiye'nin ikinci Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, dünyada eşine çok ender rastlanabilecek bir unvana sahip oldu. Hem Osmanlı İmparatorluğu'nun hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkomutanlık makamında bulundu
Giriş Tarihi:
Mareşal Fevzi Çakmak, hem Osmanlı devletinde hem Türkiye devletinde Genelkurmay Başkanı olan tek komutandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Ordusu'nun 2'nci, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak, 24 Aralık 1918'den 14 Mayıs 1919'a kadar Osmanlı Devleti'nin Erkan-ı Harbiye Reisliği (bugünkü Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulundu. 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu'ya geçmiş, Atatürk tarafından Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı'na atanmıştır. Zaferle sonuçlanan Meydan Savaşının (30 Ağustos 1922) ardından rütbesi TBMM tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirildi. 12 Ocak 1944 tarihine kadar da Genelkurmay Başkanlığı yapmıştır.
ATATÜRK ÇAKMAK'I ANLATIYOR
Mustafa Kemal, büyük Zafer'in kazanılışında onun rolünü şöyle anlatır: ''...Taarruz, çok önceden beri Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa'nın çok derin ilmi bilgiye ve çok derin düşünce ve tecrübeye bağlı planı olarak gerçekleştirildi. Bu plân dâhilinde hazırlık emri verildi.'' '' Bir Ecnebi, Mareşal Çakmak'ı (Büyük Mehmetçik) diye bana anlattı. Bu tanıtım, Türk askerinin kahramanlığı ile Mareşal'in şahsiyetini birleştiren güzel bir buluştu.'' Mustafa Kemal yanında Mareşal Fevzi Çakmak ile beraber, İzmir'in Ödemiş ilçesine gider. Halkla sohbet ederken, Atatürk'ün çok anlamlı bir konuşma yaptığına tanık olunur: "Yanımda, erişilmez bir rüya sandığım zafer saadetini kazandırmış olan sayılı adamlardan birisi; Mareşal Çakmak var..." "'- Sizi düşünüyorum Mareşalim... Ve İzmir'i nasıl kurtardığımızı.'' Mareşal'in babacan bir gülümseyişle bakışları arasında Mustafa Kemal, konuşmasını sürdürür: "İzmir'in istiklâl kavgamızda bir özelliği vardır. Bizim İstiklâl Harbimiz, İzmir'de başlamış ve İzmir'de sona ermiştir. Mareşalim, siz hedefi İzmir olacak Büyük Taarruz'u tasarlarken, karşımıza düşman ordusundan evvel, Millet Meclisi'nin pasif diplomatları dikildi. Onlar, düşmanla anlaşmamıza taraftarlık ediyorlar ve yapmak istediğimiz taarruz teşebbüsünü, bir cinnet sayıyorlardı. Siz, Milli Savunma Bakanlığı'nın odasına kapanmış, yapılacak taarruzun plânlarını hazırlamaya koyulmuştunuz.
Orduyu, beraberce Afyon'dan İzmir'e kadar adım adım takip ettik. İzmir'i aldık.''
İZMİR'E BERABER GİRDİLER
Atatürk yanında Mareşal Fevzi (Çakmak), Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş, burada Fahrettin (Altay) Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağı'na gitmiştir. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunlukla karşılamışlardır. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirliler'i, selamlayarak kısa bir konuşma yapar. "Bu başarı milletindir" der.
NEDEN KÖŞK'E ADAY OLMADI?
1937'nin ikinci yarısında Atatürk'ün sağlık durumu giderek bozulmakta ve dikkatler kaçınılmaz olarak onun yerine kimin geçeceği meselesi üzerinde toplanmaktaydı. Bu sırada öne çıkan isimler şöyleydi: Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak, Başbakan Celal Bayar, İsmet Paşa, istihbarata ve polise hakim olan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Şimdi adayları gözden geçirelim. İsmet İnönü: Heybeliada'da sessiz bir hayat yaşayan İsmet Paşa. Her ne kadar Atatürk zaman zaman çağırıp gönlünü alsa da, 1937 sonlarından itibaren gözden düşmüş durumdaydı.
Prestij ve şöhreti, Atatürk'e sadakatinden ve Garp Cephesi Kumandanlığı'ndan geliyordu; Bir de 15 yıla yakın sürdürdüğü CHP Başkan Vekilliğinden. Fevzi Çakmak: Mareşal Çakmak, geniş halk kitlelerinin sevdiği, şöhret ve erdemini tartışmadığı bir kahramandı. Adaylığı başında bulunduğu orduyu memnun edebilirdi ama mareşal, ordunun başlında kalmak, orduyu siyaset dışında tutmak arzusunda idi. Celal Bayar: Atatürk'ün İnönü'den sonra yeni gözdesiydi, özellikle İş Bankası başarısıyla göz doldurmuştu ama CHP örgütü onu bütünüyle kucaklamamıştı ve İnönü taraftarları tarafından sürekli topa tutuluyordu. Şükrü Kaya: İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya. Tevfik Rüştü Aras, Salih Bozok, Ali Çetinkaya, Hasan Rıza Soyak gibi Atatürk'ün yakın arkadaşlarının desteğini almıştı.
BAYAR'IN ÖNERİSİNİ KABUL ETMEDİ
Atatürk'ün "Ben ölünce Fevzi Cumhurbaşkanı olsun" dediği fısıltıları yayılırken, Çakmak'ın sevenleri, ''cumhurbaşkanı adayı'' olarak öne çıkmasını zorluyordu. Fakat Çakmak ısrarla, ordunun başında kalmaya devam edeceğini söylüyor, zaten milletvekili olmadığı için, yasalar gereği o dönem Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını belirtiyordu.
Başbakan Celal Bayar, Çakmak'a cumhurbaşkanı olmak isteyip istemediğini sorar. Çakmak, böyle bir talebi olmadığını, Silahlı Kuvvetler olarak Meclis'in kararına saygı göstereceklerini belirttir. Bayar, Bakanlar Kurulu'nun gizli toplantısında meselenin masaya yatırılmasını sağlar. Çakmak da davet edilir. Bu toplantıda, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın konuşmalarından Çakmak'ın rahatsız olduğu, Kaya'ya karşı çıktığını belirttiği öğrenilir.
İSMET İNÖNÜ NASIL SEÇİLDİ?
Şükrü Kaya'nın, genel seçim yapılması ve cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesi için uğraşması dikkatlerden kaçmaz. Bu arada, Şükrü Kaya ile Tevfik Rüştü Aras, Meclis Başkanı
Abdülhalik Renda'dan Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koymasını isterler. Ancak Renda bunu kesin bir dille reddeder. İşte tam bu sırada yeni bir oyuncu devreye girer:
Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay.
İstanbul'daki üst düzey komutanlarla bir toplantı yapmıştı. Sonuç: "Cumhurbaşkanlığı'na İnönü seçilmelidir." Org. Altay, Ankara'ya gelir ve Genelkurmay Başkanı Çakmak'a bu talebi aktarır. Çakmak bu talep karşısında, orduyu dışta tutarak, TBMM'nin rahatça seçime geçmesine imkân vereceğini açıklar. Çakmak'ın demokratik tavrı İnönü'ye yolun açılmasını sağlar.
ORDUYU SİYASETİN DIŞINDA TUTTU
Milli Kurtuluş harekâtının başkomutanı, yeni Türk devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü hakkın rahmetine kavuşur. Ebedi hayata intikal ederken, başkent Ankara'da yeni cumhurbaşkanının kim olacağı belirlenmiştir. Mareşal Çakmak'ın orduyu siyaset dışında tutma mücadelesi ve erdemli tavrı, 11 Kasım 1938 günü, merhum İsmet İnönü'nün, TBMM tarafından İkinci Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlar.
MİLLETİN GÖNLÜNDE YAŞIYOR
Mareşal Fevzi Çakmak'ın, 1876 yılında İstanbul'da başlayan hayatı 10 Nisan 1950 tarihinde sona erdi. Bir imparatorluğun (Osmanlı) ve bir Türk devleti'nin (Türkiye) kaderinde rol aldı. Dünyaya örnek olan bir milli kurtuluş savaşının Atatürk'le beraber mimarlığını yaptı. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşadı.
1944 yılında, 'Milli Şef' İnönü döneminde, hak etmediği şekilde emekliye sevk edilmesinin derin sarsıntıları yıllarca sürdü. Çakmak, ciddi şekilde yaralandığı emekliye sevk edilişten rahatsızlığını her ortamda belli eder. Cumhurbaşkanı İnönü, Mareşal'in gönlünü almak için çok uğraşır ama başarılı olamaz.
CHP'den milletvekili olması için gelen ısrarlı teklifleri de hep geri çevirir. Türkiye'nin çok partili hayata geçişinde Mareşal'in rolü büyük olmuştur. DP kurulmuş, İstanbul ve Kastamonu'dan aday gösterilmiş, iki yerde de DP büyük başarı kaydetmiştir, DP'nin arkasındaki büyük desteğin "Mareşal'in Partisi" olarak anılmasından kaynaklandığı da görülmüştür.
Seçimlerden sonra DP'den ayrılarak Millet Partisi Başkanlığı'na geçti. Yakın tarihimizin gizli kahramanlarından, her dönemde ilmi ve kişiliği ile örnek bir çizgi tutturmuş büyük asker, dürüst politikacı, milletperver, Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak, millet töreni ile ebedi istirahatgahına götürüldü. Kâbe örtüsü ve Türk Bayrağına sarılmış cenazesi 12 Nisan 1950'de Eyüp Sultan Camii'nden kaldırılırken cenaze namazında yüz binlerce vatandaş bulundu. İstanbul'daki Eyüp Sultan Mezarlığı'nda Küçük Hüseyin Efendi Dergâhı türbesine defnedildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Ordusu'nun 2'nci, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk Genelkurmay Başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak, 24 Aralık 1918'den 14 Mayıs 1919'a kadar Osmanlı Devleti'nin Erkan-ı Harbiye Reisliği (bugünkü Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulundu. 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu'ya geçmiş, Atatürk tarafından Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı'na atanmıştır. Zaferle sonuçlanan Meydan Savaşının (30 Ağustos 1922) ardından rütbesi TBMM tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirildi. 12 Ocak 1944 tarihine kadar da Genelkurmay Başkanlığı yapmıştır.
ATATÜRK ÇAKMAK'I ANLATIYOR
Mustafa Kemal, büyük Zafer'in kazanılışında onun rolünü şöyle anlatır: ''...Taarruz, çok önceden beri Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa'nın çok derin ilmi bilgiye ve çok derin düşünce ve tecrübeye bağlı planı olarak gerçekleştirildi. Bu plân dâhilinde hazırlık emri verildi.'' '' Bir Ecnebi, Mareşal Çakmak'ı (Büyük Mehmetçik) diye bana anlattı. Bu tanıtım, Türk askerinin kahramanlığı ile Mareşal'in şahsiyetini birleştiren güzel bir buluştu.'' Mustafa Kemal yanında Mareşal Fevzi Çakmak ile beraber, İzmir'in Ödemiş ilçesine gider. Halkla sohbet ederken, Atatürk'ün çok anlamlı bir konuşma yaptığına tanık olunur: "Yanımda, erişilmez bir rüya sandığım zafer saadetini kazandırmış olan sayılı adamlardan birisi; Mareşal Çakmak var..." "'- Sizi düşünüyorum Mareşalim... Ve İzmir'i nasıl kurtardığımızı.'' Mareşal'in babacan bir gülümseyişle bakışları arasında Mustafa Kemal, konuşmasını sürdürür: "İzmir'in istiklâl kavgamızda bir özelliği vardır. Bizim İstiklâl Harbimiz, İzmir'de başlamış ve İzmir'de sona ermiştir. Mareşalim, siz hedefi İzmir olacak Büyük Taarruz'u tasarlarken, karşımıza düşman ordusundan evvel, Millet Meclisi'nin pasif diplomatları dikildi. Onlar, düşmanla anlaşmamıza taraftarlık ediyorlar ve yapmak istediğimiz taarruz teşebbüsünü, bir cinnet sayıyorlardı. Siz, Milli Savunma Bakanlığı'nın odasına kapanmış, yapılacak taarruzun plânlarını hazırlamaya koyulmuştunuz.
Orduyu, beraberce Afyon'dan İzmir'e kadar adım adım takip ettik. İzmir'i aldık.''
İZMİR'E BERABER GİRDİLER
Atatürk yanında Mareşal Fevzi (Çakmak), Garp Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) Paşa ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girmiş, burada Fahrettin (Altay) Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağı'na gitmiştir. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunlukla karşılamışlardır. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını hınca hınç dolduran İzmirliler'i, selamlayarak kısa bir konuşma yapar. "Bu başarı milletindir" der.
NEDEN KÖŞK'E ADAY OLMADI?
1937'nin ikinci yarısında Atatürk'ün sağlık durumu giderek bozulmakta ve dikkatler kaçınılmaz olarak onun yerine kimin geçeceği meselesi üzerinde toplanmaktaydı. Bu sırada öne çıkan isimler şöyleydi: Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak, Başbakan Celal Bayar, İsmet Paşa, istihbarata ve polise hakim olan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Şimdi adayları gözden geçirelim. İsmet İnönü: Heybeliada'da sessiz bir hayat yaşayan İsmet Paşa. Her ne kadar Atatürk zaman zaman çağırıp gönlünü alsa da, 1937 sonlarından itibaren gözden düşmüş durumdaydı.
Prestij ve şöhreti, Atatürk'e sadakatinden ve Garp Cephesi Kumandanlığı'ndan geliyordu; Bir de 15 yıla yakın sürdürdüğü CHP Başkan Vekilliğinden. Fevzi Çakmak: Mareşal Çakmak, geniş halk kitlelerinin sevdiği, şöhret ve erdemini tartışmadığı bir kahramandı. Adaylığı başında bulunduğu orduyu memnun edebilirdi ama mareşal, ordunun başlında kalmak, orduyu siyaset dışında tutmak arzusunda idi. Celal Bayar: Atatürk'ün İnönü'den sonra yeni gözdesiydi, özellikle İş Bankası başarısıyla göz doldurmuştu ama CHP örgütü onu bütünüyle kucaklamamıştı ve İnönü taraftarları tarafından sürekli topa tutuluyordu. Şükrü Kaya: İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya. Tevfik Rüştü Aras, Salih Bozok, Ali Çetinkaya, Hasan Rıza Soyak gibi Atatürk'ün yakın arkadaşlarının desteğini almıştı.
BAYAR'IN ÖNERİSİNİ KABUL ETMEDİ
Atatürk'ün "Ben ölünce Fevzi Cumhurbaşkanı olsun" dediği fısıltıları yayılırken, Çakmak'ın sevenleri, ''cumhurbaşkanı adayı'' olarak öne çıkmasını zorluyordu. Fakat Çakmak ısrarla, ordunun başında kalmaya devam edeceğini söylüyor, zaten milletvekili olmadığı için, yasalar gereği o dönem Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını belirtiyordu.
Başbakan Celal Bayar, Çakmak'a cumhurbaşkanı olmak isteyip istemediğini sorar. Çakmak, böyle bir talebi olmadığını, Silahlı Kuvvetler olarak Meclis'in kararına saygı göstereceklerini belirttir. Bayar, Bakanlar Kurulu'nun gizli toplantısında meselenin masaya yatırılmasını sağlar. Çakmak da davet edilir. Bu toplantıda, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın konuşmalarından Çakmak'ın rahatsız olduğu, Kaya'ya karşı çıktığını belirttiği öğrenilir.
İSMET İNÖNÜ NASIL SEÇİLDİ?
Şükrü Kaya'nın, genel seçim yapılması ve cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesi için uğraşması dikkatlerden kaçmaz. Bu arada, Şükrü Kaya ile Tevfik Rüştü Aras, Meclis Başkanı
Abdülhalik Renda'dan Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koymasını isterler. Ancak Renda bunu kesin bir dille reddeder. İşte tam bu sırada yeni bir oyuncu devreye girer:
Birinci Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay.
İstanbul'daki üst düzey komutanlarla bir toplantı yapmıştı. Sonuç: "Cumhurbaşkanlığı'na İnönü seçilmelidir." Org. Altay, Ankara'ya gelir ve Genelkurmay Başkanı Çakmak'a bu talebi aktarır. Çakmak bu talep karşısında, orduyu dışta tutarak, TBMM'nin rahatça seçime geçmesine imkân vereceğini açıklar. Çakmak'ın demokratik tavrı İnönü'ye yolun açılmasını sağlar.
ORDUYU SİYASETİN DIŞINDA TUTTU
Milli Kurtuluş harekâtının başkomutanı, yeni Türk devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü hakkın rahmetine kavuşur. Ebedi hayata intikal ederken, başkent Ankara'da yeni cumhurbaşkanının kim olacağı belirlenmiştir. Mareşal Çakmak'ın orduyu siyaset dışında tutma mücadelesi ve erdemli tavrı, 11 Kasım 1938 günü, merhum İsmet İnönü'nün, TBMM tarafından İkinci Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlar.
MİLLETİN GÖNLÜNDE YAŞIYOR
Mareşal Fevzi Çakmak'ın, 1876 yılında İstanbul'da başlayan hayatı 10 Nisan 1950 tarihinde sona erdi. Bir imparatorluğun (Osmanlı) ve bir Türk devleti'nin (Türkiye) kaderinde rol aldı. Dünyaya örnek olan bir milli kurtuluş savaşının Atatürk'le beraber mimarlığını yaptı. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşadı.
1944 yılında, 'Milli Şef' İnönü döneminde, hak etmediği şekilde emekliye sevk edilmesinin derin sarsıntıları yıllarca sürdü. Çakmak, ciddi şekilde yaralandığı emekliye sevk edilişten rahatsızlığını her ortamda belli eder. Cumhurbaşkanı İnönü, Mareşal'in gönlünü almak için çok uğraşır ama başarılı olamaz.
CHP'den milletvekili olması için gelen ısrarlı teklifleri de hep geri çevirir. Türkiye'nin çok partili hayata geçişinde Mareşal'in rolü büyük olmuştur. DP kurulmuş, İstanbul ve Kastamonu'dan aday gösterilmiş, iki yerde de DP büyük başarı kaydetmiştir, DP'nin arkasındaki büyük desteğin "Mareşal'in Partisi" olarak anılmasından kaynaklandığı da görülmüştür.
Seçimlerden sonra DP'den ayrılarak Millet Partisi Başkanlığı'na geçti. Yakın tarihimizin gizli kahramanlarından, her dönemde ilmi ve kişiliği ile örnek bir çizgi tutturmuş büyük asker, dürüst politikacı, milletperver, Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak, millet töreni ile ebedi istirahatgahına götürüldü. Kâbe örtüsü ve Türk Bayrağına sarılmış cenazesi 12 Nisan 1950'de Eyüp Sultan Camii'nden kaldırılırken cenaze namazında yüz binlerce vatandaş bulundu. İstanbul'daki Eyüp Sultan Mezarlığı'nda Küçük Hüseyin Efendi Dergâhı türbesine defnedildi.