Ayrılmak bu kadar zor mu?

Eklenme Tarihi 3 Eylül 2009
Zamanında yaşadıklarım, bu sıralar okuduklarım ve geçenlerde bir iki arkadaşımın dert yanması üzerine "ayrılamayanlar" konusunda bir yazı kaleme almaya karar verdim.
Önce eski bir arkadaşımdan başlayalım. Erkek 35'lerinde, yakışıklı, kariyerli, iyi eğitimli, paralı... Yurtdışında popüler bir metropol şehrinde yaşıyor.
Üç senedir hayatında Rus bir kız arkadaş var. İlişkileri henüz 6 aylıkken Rus kız "evimin kontratı bitti, sana taşınıyorum" diyor ve erkeğin evine yerleşiyor. İlk zamanlar her şey hoş gelirken erkek evinde sürekli sabit bir kadın olmasından sıkılıyor.
Geçen yıl kıza ayrılmak istediğini söylüyor. Kız kabul etmiyor. "Ayrılığını sen istiyorsun, ben değil" diyor ve yerinden kıpırdamıyor. Erkeğin evinde yüzsüzce yaşamaya devam ediyor.
Erkek sık sık seyahat ettiği için 'her limanda bir sevgili' misali pek çok kadınla birlikte oluyor. Sadece yaşadığı şehirde bu kıza sadık.
Ve bana dert yanıyor... "Rus kadınlarından ayrılmak çok zor. Ayrılmaya çalışıyorum, bırakmıyor." Bunu nasıl yapıyor diye soruyorum. "İpi gevşek bırakarak... Beni güya serbest bırakıyor ama dönüp dolaşıp onun yanına gidiyorum." Alın size bir "ayrılamayan" örneği.
Yine de kızın inatçı davranışına anlam veremiyorum. Sanıyorum çaresiz... İyi bir av yakalamışken bırakmak istemiyor, ne pahasına olursa olsun.
***

Geçiyorum bir başka vakaya. Adam evli, iki çocuklu, karısıyla severek evlenmiş. Ancak yıllar evliliğine bıkkınlık getirmiş; kadın asabileşmiş, kocasını evde asık suratla karşılıyormuş... Adam bu sırada genç ve güzel bir kadına tutulmuş. Sadece fiziksel değil, gönül ilişkisi kurmuş. Karısından ayrılmak istiyor ama çocuklarının hatırına yapamıyor. Karısının yüzünü görmek istemiyor. Evdeyken, çocuklarıyla oynadığın anlar hariç, mutsuz. İşin içinde resmi ve maddi şartlar var olduğu için o da başka türlü bir "ayrılamayan"...
***

Bir başka taze vaka daha. 37 yaşında kültürlü, başarılı, gelecek vadeden genç bir adam... İşi nedeniyle Ankara'dan İstanbul'a gelmiş. Yeni işinde kendisini ispat etme çabalarındayken güzel ve akıllı bir genç kadınla tanışıyor.
Yıldırım aşkı! Kısa sürede beraber olmaya başlıyorlar; ikisi de çok mutlu. Derken adam yoğun iş temposunu bahane ederek kadından ayrılmaya kalkıyor. Oysa ki kadına duyguları hala güçlü. Neden? Çünkü Ankara'da bitiremediği ilişkileri, kapatamadığı defterleri var. Ankara'daki eski sevgili onu bırakmıyor.
O da ondan ayrılamıyor. Diyor ki, "birini hayatına sokmak aslında kolay, ama çıkarması zor..." O Ankara hesaplarıyla uğraşırken İstanbul'daki kadın ne yapıyor peki? Adama "güle güle" diyor ve kendi yoluna devam ediyor.
Adam, kendisinden bir çırpıda ayrılmayı kabul eden ve olay çıkarmayan bu kadına bir kez daha hayran oluyor. Ama artık çok geç...
***

Böyle sorunlarla boğuşan yakın arkadaşlarıma hep aynı şeyi söylerim: "Biraz irade... Gerçekte ne istiyorsun? Bilinçaltın sana ne diyor? Bu hayat senin, kararlarını kendin ver... Sırf birilerini memnun edeceksin diye kendi hayatını cehenneme çevirme..."
***

Tüm bu gerçek örneklerin üstüne okuduğum iki kitapta da benzer durumlar vardı. Biri Ekrem Dumanlı'nın "Anlık Hikayeler" adlı yeni kitabında, nişanlısına ayrılmak istediğini söyleyecekken ağzından "düğün ne zaman?" diye çıkan genç bir kızın hikayesi... Diğeri de, Hande Altaylı'nın "Maraz" adlı kitabında, kadın kahramanın kocasının istemediği halde, şişman ve çirkin başka bir kadına bağlanması...
Ayrılmak neden bu kadar zor? Bende niye böyle zorluk yaratamıyor?
Gönlümde bir şey eksilmişse hemen bitirebiliyorum. Ya da acaba ben de öyle mi sanıyorum?..