Tarihi 25 Ocak 2011

Bir 'tekzip' hikayesi..

Silah bulundurma ve taşıma mevzuatı TBMM'de görüşülüyordu. 13 Aralık sabahı işe giderken, radyoda Hürriyet Gazetesi'nde yer alan haberin ayrıntıları veriliyordu. Silah Üreticileri Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten'in şu sözleri aktarılıyordu: "İç savaş çıkarsa silah gerekir.
Boşnaklar silahlanmış olsaydı, Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?"
Gazeteye gidip, habere baktım.
Hürriyet'in orta sayfasında aynen bu ifadeler yer alıyordu. Oturup bir yazı yazdım.
İnsanları birbirine karşı silahlanmaya teşvik anlamına gelecek bu ifadeleri eleştirdim.
Bu tür ifadelerin ulusal bir gazetede yer almasını da yerden yere vurdum. Ülkesini ve bu ülke insanlarının geleceğini düşünen bir yazar olarak, gazetede yer alan o ifadelere gerekli tepkiyi gösterdim.
***

Aradan bir aydan uzun zaman geçti...
Gazetenin İstanbul'daki merkezine bu yazımdan dolayı Eyüp 1. Noterliği aracılığı ile "ihtarname" gönderildiğini öğrendim.
Üzerinde "tekzip" yazıyordu. Cevap ve düzeltme hakkının kullanılması isteniyordu.
Altta avukatının imzası bulunan metinde, Cuma İçten'e atfen medyada yer alan "İç savaş çıkarsa silah gerekir" sözlerinden yola çıkarak yorumda bulunduğum belirtilip, aynen şöyle deniyordu: "Öncelikle müvekkilim Cuma İçten'in böyle bir ifadesi kesinlikle söz konusu değildir.
Müvekkilim Cuma İçten, Türkiye'deki tüm vatandaşlarımızı birbirlerine karşılıklı saygı çerçevesinde farklılıklarını ülkenin zenginliği olarak gören bir fikri yapıya sahiptir. Hukuk devletine inanan, şiddetin ve yasalara uygun olmayan her türlü davranışın karşısında olan bir kişi olarak müvekkilime atfedilen bu sözler gerçeği yansıtmadığı gibi, müvekkilimin düşüncelerine tamamen aykırı bir söylemdir. Saygın bir iş adamı olan ve sektörün sorunlarını SÜSASD Başkanı olarak samimi bir şekilde dile getirme dışında bir amacı olmayan müvekkilim, haberde bahsi geçen iş savaş çıkarsa silah gerekir ifadelerini kullanmamıştır.
Köşe yazınızda müvekkilim Cuma İçten'in Türkiye'de iç savaş ihtimali bulunduğunu, ölmek istemiyorsanız silahlanın mesajı verdiğini iddia etmektesiniz. Bu yorumlarınızın, söz konusu ifadenin müvekkilim tarafından sarf edildiği zannı ile yapıldığına inanmaktayız. Ancak, müvekkilimin böyle bir ifadesi kesinlikle söz konusu değildir. Yalın bir haber üzerine bina ettiğiniz, yorumlarınızın gerçeği yansıtmadığını, aksine Cuma İçten'in Türkiye Cumhuriyeti toprakları altında yaşayan tüm vatandaşlarımızın ayrılmaz bir şekilde güçlü sosyolojik bir birlikteliğe sahip olduğunu düşündüğünü ifade etmek isteriz."
Şimdi gelelim metnin alt bölümünde yer alan ifadelere... Köşe yazımda yer alan değerlendirmelerin, "Anayasa, Basın Yasası ve basın ahlak ilkelerine aykırı" olduğundan söz ediliyor.
İyi güzel de... O ifadeleri Hürriyet Gazetesi'nin orta sayfasına ben koymadım. Radyolarda yayınlayıp, milyonlarca insana aktaran da ben değilim.
Ben sadece basında yer alan bu ifadelerin ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya çalıştım.
Dünden bu güne görüşüm de değişmedi.
İşin en ilginç tarafı da ne biliyor musunuz?..
Belli ki, üzerinde "tekzip" yazan bu yazıyı noter kanalı ile Takvim'e gönderen Av. Mahmut Dursun da benimle aynı görüşte. Baksanıza, son derece tehlikeli olan bu sözlerin müvekkili tarafından kullanılmadığını söylüyor. Açıklama yapma ihtiyacı hissediyor.
Ben de merak ediyorum... Cuma İçten tarafından kullanılmadı ise, nereden çıktı o ifadeler? Hürriyet Gazetesi'nin orta sayfasına nasıl ve ne şekilde oturdu?
Ben, noter kanalı ile gönderilen bir metni hukuken mecbur olmasam da cevap hakkına duyduğum saygıdan dolayı yayınladım.
Ancak, asıl cevaplandırılması gereken soru orta yerde duruyor: Sahi, söylenmediği iddia edilen o sözler, o gazeteye nasıl girdi? "Bu sözler söylenmemiştir" demek işin en kolay tarafı. Asıl zor olan söylenmeyen sözlerin ulusal bir gazetenin orta sayfasına nasıl girdiğinin izahını yapmak.
Av. Mahmut Dursun, bu konuya da açıklık getirirse sevinirim. Söz, bu köşede yayınlayacağım. Gerçekten çok merak ediyorum!