Çok istediği halde neyi başaramamıştır?
Soruların yanıtı bu köşede 2 yıl önce yayınlanan bir yazıda gizliydi.
Önce o yazı, sonra değerlendirme:
Dedesi Hamidiye Alayının komutanlarından Hüseyin Kanco'ydu.
Kürt olmasına rağmen "Türk" soyadını seçmişti.
Ahmet Türk, dedesinin Arap yağmacılardan korunmak için kale gibi inşa ettirdiği ünlü evleri Kasr-ı Kanco'da doğdu.
Babasını 10 yaşındayken kaybetti.
CHP Milletvekili ağabeyi Abdürrahim Türk'ün öldürülmesi üzerine 1974 yılında Kanco aşireti yeni liderleri Ahmet Türk'ü Meclis'e gönderdi.
Uzun yıllar siyasetin solunda yer aldı.
SHP milletvekili iken Paris'teki Kürt Konferansı'na katıldığı için 1989 yılında bazı arkadaşlarıyla birlikte partisinden ihraç edildi.
İhraç kararı, o güne kadar solda siyaset yapmış birçok Kürt için etnik siyasi hareketi başlatmanın gerekçesi oldu.
Halkın Emeği Partisi'ni kurdular.
HEP kapatılınca, DEP ve DEHAP gibi isim değişiklikleri yaptılar.
DEP döneminde milletvekilleri Meclis'teyken tutuklanıp cezaevine konuldu.
Ahmet Türk, ayrışmadan değil, uzlaşmadan yana bir Kürt aydınıydı.
On binlerce dönüm tarlası bulunan Türk, siyasete atılmadan mutlu ve huzurlu bir yaşam sürme şansına sahipti.
Ama siyaseti tercih etti.
Sorunların diyalogla çözülmesinden yanaydı.
Bunun için DTP Meclis'e girdikten sonra, yemin töreninde arkadaşlarıyla birlikte MHP liderinin yanına gidip elini sıktılar.
Meclis'te yeni bir "Leyla Zana vakası" yaratma beklentilerini boşa çıkarıp, tansiyonu düşürdüler.
Olumlu yaklaşımları anında yankı buldu:
MHP lideri Bahçeli başta olmak üzere çok sayıda milletvekili "... Büyük Türk milleti önünde" sorun çıkarmadan yemin eden DTP'lileri alkışladı. Çünkü yemindeki "...Büyük Türk milleti" sözü Türkler kadar Kürtleri de tanımlıyordu.
Ahmet Türk'ün Kürt dedesi işte bu yüzden "Türk" soyadını almaktan rahatsızlık duymamıştı.
Zaten, "Ne mutlu Türküm diyene" sözü de bu kapsamda söylenmişti.
Ahmet Türk, bir röportajında "Bugüne kadar kurduğumuz partilerde inandırıcılık eksikliği vardı. Çünkü ipler perde arkasında başkalarının elinde diye düşünülürdü" diyor. Şimdi o eksikliği gidermek DTP'lilerin elinde.
HEP, DEP ve DEHAP'ın başaramadığını DTP başarabilir.
Türk ve arkadaşları artık Meclis'te tüm komisyonlarda söz sahibi olacaklar.
Terör örgütünden bağımsız, Türkiye'de herkesi kucaklayan bir siyaset izlemek DTP'yi büyütür.
Çünkü bu partinin önündeki en önemli sınav "Türkiye'nin partisi" olup olamayacağıdır. (5 Ağustos 2007- TAKVİM)
Bu yazının üzerinden 2 yılı aşkın süre geçti.
Ne yazık ki, Türk'ün "özeleştiri" yaparken dikkat çektiği tehlike, DTP'nin sonunu getirdi.
Ama DTP, Türkiye'nin tamamına seslenen bir parti olamadı. ...Ve kamuoyundaki "ipleri PKK'nın elinde" algısını yıkmayı başaramadı.
Tabi bu arada en büyük ceza Ahmet Türk'e kesildi.
Oysa Türk, 35 yıllık siyasi hayatında çok büyük acılar çekmişti.
12 Eylül'den sonra Diyarbakır Cezaevi'nde işkence gören; pislik dolu çukura batırılıp çıkarılanlar arasındaydı.
Ama çileli hayatına rağmen siyasette "sağduyunun sesi" olmaya devam etti.
DTP içerisinde Mehmetçik'e "Askerlerimiz" diye sahip çıkabilen bir isimdi.
Tokat katliamından sonra PKK'yı eleştirme cesaretini göstermişti.
Ama 5 yıl siyaset yasağından kurtulamadı.
Oysa "Türk" soyadlı "Kürt" "kardeşlik köprüsü" için en ideal isimdi...