'İffetsiz' kime denir?

Eklenme Tarihi 2 Şubat 2013
TSK Disiplin Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Kanuna göre; aşırı derecede borçlanma ve borçlarını ödeyememe, ahlaki zayıflık, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, iffetsiz kimseyle evlenmek veya yaşamak, ordudan atılma sebebi sayılacak. Bir de 'gayri tabii mukarenette bulunmak' şıkkı var ki, onu Ahmet Hakan başta olmak üzere pek çok meslektaşım yazdı dünkü köşelerinde.
Ben daha çok şu 'iffetsiz kimsenin' tanımı merak ettim. Çünkü sınırlarının saptanması hayli güç bir mesele bu. Ülkenin büyük çoğunluğu tarafından mini etek giymenin bile erdemsizlik sayıldığı günümüzde, 'iffet' acaba TSK'ya göre ne anlam ifade ediyor?
Burada asker eşleri söz konusu olduğuna göre, yenge ne yaparsa iffetsiz sayılacak ? Mesela bir gece kulübünde şarkıcı olabilir mi kendileri? Bir zamanlar orduda yasaktı böyle şeyler bildiğim kadarıyla. Hatta bırakın orduyu, İzmir Fuarı zamanında 'turneye çıkan şarkıcı ve dansözler' kapsamında insanlardan vesika istenirdi. Nihayetinde Gönül Yazar, Müzeyyen Senar filan isyan ettiler de, alt kadrolardaki uvertürler de yırttı böylece.
Diyelim asker eşi, şarkıcı değil ama bu kez de mahallede mini etekle ve şortla geziyor ve Merkel'in dekoltesi gibi açmış bağrını, baş döndürüyor! Hakkında 'iffetsizlik' dedikoduları da almış yürümüş bu arada...
Ne olacak şimdi? Gencin teğmenliği mi yakacağız, hanımının süs merakı yüzünden?
En basit tanımıyla, ordunun, genel geçer kurallarıyla başka bir alem olduğunu, orada bizim bildiğimiz hükümlerin geçersizliğini kabul ediyorum elbet... Ama 'iffet' gibi sınırı zor çizilen ortak bir kavramın, üstler tarafından neye dayandırılarak ve ne miktarda ele alınacağını da merak ediyorum doğrusu.
Dilerim bir zamanlar 'namaz kılan asker eşlerine' yapılan muameleyle karşılaşmayız.

* * *
BİRİ GALATASARAY, DİĞERİ KUŞTEPE SPOR!
Köşemin ismi eskiden 'Her-gele Meydanı' idi biliyorsunuz. En ciddi mevzulara bile hergelece yaklaştığımdan böyle münasip görmüştüm. Şimdi adı gitti, hergelelik kaldı yadigar. Bu yüzden şu 'Türk-Kürt, ulusalcı-milliyetçi' tartışmasına da bildiğim dilde yaklaşacağım.
Bir de elbette sade vatandaşın anlayacağı biçimde ele almakta fayda var konuyu.
Bir kere bu laf kalabalığından içimiz şişmiş durumda. Herkes biteviye bir şeyler anlatıyor, dinleyen yok. Fikri savunmanın adı olmuş size karşılıklı hakaret, aşağılama.
Konu fevkalade ciddi olabilir ama bence izah ederken biraz basite indirgenmeli. Az ve öz konuşma bakımından söylüyorum. Ve bu yüzden 'futboldaki takım oyununa' benzetiyorum olan biteni. Nasıl bütün Türk takımları aynı 'Türkiye Futbol Federasyonu' çatısı altında toplanmışsa, bu ülkenin farklı kökenden gelen halkı da bu Cumhuriyet'in çatısı altında 'birleşmiştir'; önce bu gerçeği kafalara sokalım.
Her ne kadar birleşmiş gibi bir havaları olmasa da ayak bastıkları yer, çim saha misali bu topraklardır neticede. Taraftarların tezahüratları, fanatik çıkışları, ölümüne bağlılıkları, ılımlı olanları, boş verip sadece maçın zevkine varmak isteyenleri bakımından da benzeşiyorlar dikkat ederseniz.
Amaç, takım ruhunu korumak sonuçta. Ama hiç bir spor kulübü ille de kendi federasyonum olsun diye atamaz kendini ortaya. O takdirde başka bir ülkenin federasyonuna transfer olmaları gerekir ki tabi seçim yine kendilerine aittir.
Ayrıca, bu işler de öyle stat yakmakla, tirübünleri ateşe vermekle, rakip taraftarı şişlemekle olmaz. Efendi efendi oturulur, üst makamlarla anlaşmaya varılır ve önümüzdeki maçlara bakılır.
Kabul etseniz de etmeseniz de takımlardan biri Galatasaray'sa, diğeri Kuştepe Spor'dur... Bakın ikisinin adı da Türkçe.

Not;
Yurt dışına maça gittin, sordular 'Neredensin' diye. 'Kürt takımıyım' dersen yine sorar adam, 'Kürt'sün anladık da, hangi ülkenin Kürt takımısın?" Kimlikteki TC vatandaşı hanesinde değişiklik yapmadan hiç bir sonuca varılamayacağını da anla artık arkadaşım.