Kalbi camilere bağlı olmak

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 14 Mayıs 2019 Güncelleme 14 Mayıs 2019, 07:55
Kalbi camilere bağlı olmak

İÇİNDEKİLER

Mescidler... Yeryüzünün Allah'a en sevimli mekânları... Kulluğu ifade etmenin en güzel yolu olan secdelere tanıklık eden, adını da o secdelerden alan mekânlar... İçlerinde her gün Allah'ın adının zikredildiği, gönüllere şifa olan Kur'ân'ın tilavet edildiği, Resûlullah'ın "gözümün nuru" diye nitelediği namazın cemaatle eda edildiği müstesna yerler... Allah Resûlü'nün müstesna birer mekân olan mescidlerle ilgili müminlere güzel bir müjdesi vardır: "Kalbi mescidlere bağlı olan kimse, Allah'ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmayacağı kıyamet gününde onun gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan biri olacaktır." (Müslim, Zekât, 91) Peki kalbi mescidlere bağlı olmak ne demektir? Bugün kalplerimizin gerçekten mescidlere bağlı olduğunu söyleyebilir miyiz? Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır." (et-Tevbe, 9/18). Mescide kalben bağlı kimse, inşa edilmesinden temizliğine, tefrişinden bakımına kadar bütün ihtiyaçlarıyla ilgilenerek mescidin maddî imarını sağladığı gibi, mescide sık sık gidip namazlarını cemaatle kılarak onu manen de imar etmiş olur. Bununla birlikte günümüzde camilerimize bakıldığında cuma, bayram ve teravih namazlarına gösterilen alâkanın vakit namazlarına gösterilmediğinin çoğu kimse farkındadır. İnsanoğlu kalbini nelere bağlamıyor ki? Lüks bir ev, konforlu bir araba, saymakla bitmeyen servet, mal-mülk, makammevki, türlü teknolojik ürünler vs. Yaratılış gayemizi unutup, aslında birer araç olan gelip geçici şeyleri amaç haline dönüştürmek...

HAYATIN KALBİNDE
Bütün bunların yanında bize kim olduğumuzu, niçin yaratıldığımızı en güzel şekilde hatırlatacak camiler, hayatımızın merkezinde yer almanın aksine bir kenarında duruyor. Bu durumu, camilerin inşa edilişinde bile gözlemlemek mümkündür. Geleneğimizde bütün yolların sosyal hayatın tam kalbindeki camilerde birleştiği cami merkezli bir şehirleşme söz konusuydu. Bugün inşa edilen camilerin ise aynı merkezî konumda olduklarını söylemek pek mümkün görünmüyor. Çünkü modern hayat, dev alışveriş merkezleri, eğlence yerleri gibi çok daha farklı mekânları sosyal hayatın merkezine alıyor. Modern hayatın bütün dayatmalarına rağmen, kalbi, geçici heves ve mutlulukların ablukasından kurtarıp gerçek saadete ulaştıracak mekânlar olan mescitlere yani Allah'ın evlerine bağlamak, günümüz şartları altında kolay olmamakla birlikte imkânsız da değildir. Sevgili Peygamberimizin mescitlerle ilgili tavsiye, teşvik ve müjdelerini hatırda tutmak kişiyi bu yolda daha kararlı kılacaktır. Nitekim mescitlere gidip gelmeyi alışkanlık haline getiren kimsenin imanına şahit olunmasını isteyen Allah Resûlü, böyle bir insana Allah'ın cennetteki konağını hazırlayacağı müjdesinde bulunur. Mescide giderken atılan her adımın sevap kazanmaya vesile olacağını ifade eder. Yine o, karanlıklarda mescidlere çokça yürüyenleri, kıyamet günü tam bir nurla müjdeler. Zorluklara rağmen âdâbına uygun güzelce abdest almanın, mescidlere çokça gitmenin ve bir namazdan sonra diğer namazı beklemenin, hataları silerek manevî dereceleri yükselteceğini bildirir.

SIKÇA ZİYARET EDERDİ
Sevgili Peygamberimizin hayatına bakıldığında onun, gerçekten kalbi mescidlere bağlı bir mümin olduğunu ve ashabının da aynı bağlılığa sahip olabilmeleri için çaba sarf ettiğini görürüz. Buna en güzel örnek, onun Kubâ Mescidi'ne olan bağlılığıdır. Resul-i Ekrem Efendimiz, Kubâ Mescidi'ni, hicret yolculuğu esnasında Medine'ye gelmeden önce uğradığı Kubâ'da inşa etmişti. Sonrasında Medine'ye yerleşip yeni bir mescid yapmasına rağmen onu ihmal etmedi. Bazen yaya bazen de binekli olarak Kubâ Mescidi'ni sıkça ziyaret edip orada namaz kıldı ve ashabını da bu mescidde namaz kılmaya teşvik etti. Cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha faziletli olduğunu ifade eden Peygamberimiz, büyükküçük, kadın-erkek demeden herkesin mescidin huzur dolu atmosferinden faydalanmasını isterdi. Bu nedenle kadınların mescitlere gelmelerine engel olunmamasını tavsiye ederdi. Hz. Peygamberin mescidlere ve cemaatle namaza dair bütün bu tavsiye ve uygulamaları, günümüz insanının camiye daha içten alâka ve sevgi göstermesini sağlamak açısından oldukça değerlidir. Bunların ışığında kalbini camiye bağlayıp namazını cemaatle kılmaya özen gösteren mümin, artık camide eda edeceği her namazı heyecanla bekler. Namazı kılıp mescidden ayrıldığında bedenen uzak kalsa bile, kalbiyle ve zihniyle aslında hep orada olur. Mescidlere gönülden bağlı olmak, imanla ilişkisinden hareketle şuna benzetilebilir: Mümin mescidde sudaki balık gibidir, münafık ise mescidde kafesteki kuş gibidir. Yani balık nasıl suda nefes alıp can bulursa mümin de aynı şekilde Allah'ın evinde hayat bulur. Kıldığı namazlarla, okuduğu Kur'ân'la, tesbih ve dualarla canına can katar. ("Kalbi Mescidlere Bağlı Olmak", Cami Yazıları, Diyanet işl. Bşk. yay., s. 133 vd.)

BİR AYET
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır." (Âl-i İmrân 3/14)

BİR HADİS
"Bir genç bir ihtiyara yaşlı olmasından dolayı ikramda bulunursa, Allah, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi kendisine hazırlar." (Tirmizi, Birr, 75)

BİR DUA
"EY Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım. Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." (el-Mü'minûn 23/97-98).

PROF.DR ALİ KÖSE