İyilik yap ama başa kakma!

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 24 Mayıs 2018 Güncelleme 24 Mayıs 2018, 03:28
İyilik yap ama başa kakma!

İÇİNDEKİLER

İslam'da iyilik sadece Allah rızası için yapıldığından, kişinin iyilik ettiği kimseden maddi veya manevi bir karşılık beklemesi, iyiliği başına kakması ve onu sıkıntıya sokması câiz görülmemiştir. Kalp kırarak, fakiri küçümseyerek, eziyet ederek ve başa kakılarak yapılan hayrın Allah katında herhangi bir değeri yoktur. Kur'ânı Kerim'de, infakta bulunurken bu hususa dikkat edilmesi gerektiği şu şekilde ifade edilmiştir: "Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa çıkarmayın. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağanak inmiş de onu yalçın bir kaya hâlinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğun doğru yola iletmez" (el-Bakara 2/264). İnfak hususunda dikkat edilmesi gereken konulardan biri de gizliliğe riayettir. Çünkü infak açıktan yapıldığı takdirde, alan kimsede zamanla alışkanlık hâline dönüşebilir, çalışma isteğini ortadan kaldırabilir. Diğer taraftan veren kimsenin de gurur ve kibre sürüklenip kendini beğenmesine yol açabilir. Kur'an'da, "Sadakaları açıkça verirseniz, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de öyle fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki Allah her ne yaparsanız hepsinden haberdardır" (el-Bakara 2/271) buyurulur.

CÖMERTLİK SADECE MADDİ DEĞİLDİR
Cömertlik sadece sahip olunan maddi imkânların paylaşılması demek değildir. Cömertlik canı feda etmekten mal vermeye, bilgi paylaşımından her türlü fazilete ortak kılmaya kadar geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. O, bazen muhtaca uzanan yardım eli, bazen kırık bir gönle ferahlık veren teselli, kimi zaman bilgilendirme, kimi zaman hastaya sunulan ilaç, bazen affetme bazen de içten gelen bir tebessümdür. Nitekim Hz. Peygamber, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, mazluma yardım, mümini teselli, kırık gönülleri sevindirme, yoldan eziyet verici şeyleri kaldırma, hasta ziyareti gibi hususların da birer infak hükmünde olduğunu ifade etmiştir. Cömertlikte herhangi bir sınır söz konusu değildir. Maddi imkânları yerinde olmayan bir mümin için de cömertlik yapma fırsatı her zaman mevcuttur. Zira cömertlik, sahip olunan imkânların hangi miktarda değil hangi oranda paylaşıldığına bağlıdır. Yapılan cömertliğin manevi karşılığını, onun niceliği, azlığı ya da çokluğu değil, sadakayı veren kişinin niyeti ve samimiyeti belirler. Nitekim Peygamber Efendimiz zengin olsun fakir olsun her mümini infaka teşvik etmiştir. Cömertlikte niceliğin önemli olmadığını
dikkat çeken Allah Resûlü, bir defasında, "Bir dirhem, yüz bin dirhemin önüne geçti (daha üstün geldi)" diye buyurdu. "Bu nasıl olur?" sorusuna karşı şu açıklamayı yaptı: "Bir kişinin sadece iki dirhemi vardı, onlardan birini tasadduk etti. Bir başkasının çok büyük serveti vardı. Ondan yüz bin dirhem alıp sadaka olarak verdi" (Nesâî, "Zekât", 49).

YARDIM ÖNCE YAKINA, SONRA UZAĞA
Peygamberimiz, cömertlik ve yardımda takip edilmesi uygun olan sırayı "geçimini üstlendiklerinden başla..." (Buhari, Zekat, 18) buyurarak göstermiştir. Yakın çevrede, kendi sorumluluğu altında yardıma muhtaç olanlar varken, uzaktakilere, daha uzaktakilere yardım yapmaya kalkışmak, üstün nitelikli bir davranış değildir. Yakınlara ve akrabaya yapılacak iyilikte biri iyilik, diğeri akrabaya gösterilen ilgi olmak üzere iki ayrı iyilik bulunmaktadır. Zekât ve sadaka vermeyi emreden ayetler nâzil olmaya, bazı sahabiler hurma salkımlarını getirdiler, fakirlerin yemesi için Mescid-i Nebevî'ye astılar. Bazı Müslümanlar da sadaka olabileceğini zannederek, döküntü ve bozuk hurmaları getirdiler. Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresinin 92. ayeti nâzil oldu: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, iyiliğe eremezsiniz." Ne üzücüdür ki her şeyin maddeyle ölçüldüğü günümüzde sadece elle tutulur, gözle görülür nitelikteki maddi hayırlar, iyilik ve cömertlik zannedilmektedir. Hâlbuki maddi durumu yerinde olan insanlar bile cömertliğe muhtaçtır. Cömertlik, kimi zaman tatlı bir söz, kimi zaman güler yüz, kimi zaman da güzel bir davranışla gönül kazanmaktır. İnsan, yaşadığı çevreye bir günlüğüne dikkat kesilse, iyilik yapmak için sayılamayacak kadar fırsatın önüne çıktığını görecektir. İnsanlara kalp diliyle ulaşmak, acılarını hissetmek ve gönülden paylaşmaya hazır olmak gerekir. Bunun için, fedakâr bir gönülle berrak bir lisana sahip "iyilik yolcusu" olmak yeterlidir. Hz. Peygamber bu hususu şu şekilde ifade etmektedir: "İnsanların en hayırlısı iyiliği umulan, kötülük etmesinden korkulmayan kişidir" (Tirmizi, Fiten, 76). Bir diğer hadiste ise şöyle buyurulmuştur: "İnsanlar arasında hayrın anahtarı, şerrin kilidi ve şerrin anahtarı, hayrın kilidi olanlar vardır. Allah bir insanın ellerini hayrın anahtarı yapmışsa ona ne mutlu!" (İbn Mâce, 'Mukaddime', 19).

HARAM ÜRÜNLERİN SATILDIĞI YERDE ÇALIŞMAK CAİZ Mİ!
Dinimizde yasak olan şeyleri yapmak günah/ haram olduğu gibi, böyle şeylerin yapılmasına rıza göstermek ve yardımcı olmak da günah/haramdır. Hz. Peygamber, haram bir maddeyi kullanan ile birlikte onu imal eden, taşıyan, aracılığını ve sunumunu yapan kişilerin de aynı günaha girdiğini bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Eşribe 2). Bu itibarla, bir kimsenin helalinden kazanma konusunda alternatif imkanları bulunduğu sürece dinen yasaklanan şeylerin yapıldığı iş yerlerinde çalışması caiz olmaz. Ancak bütün çabalarına rağmen geçimini sağlayacak başka iş bulamadığı durumlarda zaruret sebebiyle bu tür iş yerlerinde çalışabilir. Zaruret durumu ortadan kalkması yani yapılması helal olan uygun bir iş veya iş yeri bulması halinde ise bu eski iş yerini terk etmesi gerekir.

ALTIN GÜNÜ PARALARI CAİZ Mİ!
İnsanların muhtaç olan kişilere borç vermeleri sadaka sevabı olan bir davranıştır. Borç karşılığında herhangi bir fazlalığın şart koşulmaması, borç verenin ya da alanın zarara uğratılmaması gerekir. Kadınlar arasında tertip edilen toplantılarda her bir katılımcının toplanan meblağı dönüşümlü olarak her ay içlerinden birine vermeleri şeklindeki uygulamada bir sakınca yoktur. Çünkü bu, sonuçta bir borç verme işlemidir.

BİR AYET
"Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez" (el-En'âm 6/160).

BİR HADİS
İyilik gönlünü huzura kavuşturan ve içine sinen şeydir; kötülük ise insanlar sana fetva verseler bile, gönlünü huzursuz eden ve içinde kuşku bırakan şeydir" (Darimî, Büyû', 2).

BİR DUA
HZ. Yusuf "Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!" (Yûsuf 12/101). Diye dua etmiştir.

PROF.DR.ALİ KÖSE