Rahman'ın has kulları

Allah’ın has kulları, zorba, saygısız ve haşin değil, sükunet, vakar, alçakgönüllü bir şekilde terbiyeli ve nazik yürürler. Onlar gecelerini gündüzlerini, Rab’lerine kulluk ve ibadet için secdelere vararak, kıyamlarda durarak namazda geçirirler...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Mayıs 2018 Güncelleme 18 Mayıs 2018, 04:33
Rahman’ın has kulları

İÇİNDEKİLER

FURKAN Sûresi'nin 63-76. âyetlerinde "Rahmân'ın has kulları" tabiriyle onurlandırılan müminlerin bazı örnek davranışlarına şu şekilde yer verilir: Allah'ın has kulları, yeryüzünde tevazu ile yürürler. Onlar, zorba, mağrur, saygısız, kaba ve haşin değil, sükunet ve vakar ile alçakgönüllü bir şekilde, terbiyeli ve nazik yürürler. Bilgiden, muhakemeden yoksun, tutarsız davranan kendini bilmez kimseler onlara laf attığında esenlik dileğiyle 'selam' der, geçerler. Bu şekilde davranmaları onların acizliklerinden değil üstünlüklerindendir. İnsanlara yumuşak ve tatlı dille davranırlar. Etrafa sıkıntı vermezler. Asla yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmak istemezler. Nitekim Hz. Lokman aleyhisselam da oğluna; "Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip böbürlenenleri sevmez." (Lokman 31/18) diye tavsiyede bulunmuştur. İnsanın her hareketi gibi yürüyüşü de şahsiyetini gösterir. Mütevazı olarak yürümek, ölmüş gibi omuzları sarkık, yanları eğik bir o yana bir bu yana sallanarak miskin miskin yürümek demek değildir.

GECE NAMAZI EN MAKBULÜ
Onlar, gecelerini Rab'lerine kulluk ve ibadet için secdelere vararak kıyamlarda durarak namazda geçirirler. Gündüzleri üzerlerine farz kılınan ibadetleri mükemmel bir şekilde yerine getirirler. Yani onların yatışları, kalkışları hep Allah için olur. Hz. Peygamber, farz namazlardan sonra en makbul namazın, gece namazı olduğunu söylemiştir. İnsanın gündüz işlerinin sıkıntılarından kurtularak gece o sakin saatlerde kalkıp namaz kılarak Allah'a yönelmesi ruhunu olgunlaştırır. "Gerçekten gece kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve geceleyin Kur'an okumak daha etkilidir" (el-Müzzemmil 73/6) ayetinde de bildirildiği üzere gece ibadeti insan ruhuna bambaşka bir huzur ve lezzet verir, insanı manevî derecelere yükseltir. Onlar: 'Rab'bimiz Cehennem azâbını üzerimizden uzaklaştır. Cehennem azâbı mahvedicidir, kaçınılmazdır. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir' derler. Rab'lerinden korkarlar ve günahlardan sakınarak kalpleri korkudan ürperti içerisinde "Ey Rab'bimiz cehennem azabını bizden uzaklaştır" diyerek Rab'lerine dua ederler. Aslında onlar, cehennemi görmüş değillerdir. Ancak kuvvetli imanları sebebiyle Kur'an'ın haber verdiği gaybî hususları gözleriyle görüyormuşçasına kabul ederler. Cehennem azabından kurtulmak onların ilk emelleridir. Yaptıkları ibadet ve itaatlerine güvenmeyerek daima kurtuluşları için Rab'lerine yalvararak huşû içerisinde dua ederler. Şayet onlara Allah'ın bağışlaması ve merhameti olmazsa yaptıkları amellerin onları cehennem azabından kurtaramayacağını bilirler. Onlar, Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü olarak harcarken, insanların ihtiyaçlarını görürken cahilce davranarak israf etmezler, ölçüyü kaçırmazlar, saçıp savurmazlar, cimrilik etmezler. İsraf, kişinin sahip olduğu maddî ve manevî varlığı, ölçüsüz ve gereksiz bir şekilde harcamasıdır. Bir başka ifadeyle malı ve zamanı boş yere heba etmesidir. Buna karşılık, insanın sahip olduğu maddî ve manevî varlığını yeri ve sırası geldiğinde sarf edip kullanmaması da cimrilik ve pintilik olarak değerlendirilmiştir. Öyle ise her iki halde de insanlar davranışlarında ölçülü olmalıdırlar. İsraf öyle bir hastalıktır ki, ona alışan kimse parayı ve malı verirken layık olanla olmayanı ayırt edemez hale gelir.

CANA KIYMAZ ZİNA ETMEZLER
Onlar Allah ile birlikte bir başka tanrıya tapmazlar, yalvarmazlar; haklı bir sebebin dışında, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı, saygıya layık bulduğu cana kıymazlar, zina etmezler. Kim bunları yaparsa, bilerek işlediği günahının cezasını bulur. Kıyamet günü böyle birinin azâbı kat kat artırılır. Alçaltılmış olarak azapta devamlı kalır. Ancak geçmişin kirlerinden arınıp tövbe ederek iman edip, gevşekliği bırakarak, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanların, işte onların kötülüklerini, başıbozukluklarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Günah işlemekten vazgeçip Allah'a itaate yönelerek tövbe eden, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanların, şüphesiz tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner. Onlar, yalan yere şâhitlik etmezler, sataşmaya, eziyete, edep dışı konuşmaya, boş laflara muhatap olduklarında vakar ile oradan geçip giderler. Onlar, kendilerine, Rab'lerinin âyetleri tebliğ edilerek hatırlatıldığında, âyetlerle öğüt verilip uyarıldıklarında, sağır ve kör kesilerek bilgisizce âyetlere hücum etmezler. Onlar: 'Rab'bimiz, bize göz aydınlığı olacak, bizi mutlu edecek eşler ve zürriyetler bağışla. Bizi Allah'a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, şahsiyetli davrananlara, önder olarak yetiştir.' derler. İşte onlar, sabrederek mücadele etmelerine karşılık en yüksek Cennet makamları, köşkler, saraylarla mükâfatlandırılacaklar, orada sağlık, mutluluk, selâm ve selâmet dilekleri ile karşılanacaklar. Orada ebedî yaşayacaklar. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.

MUKABELE NEDİR?
Bir başkasının Kur'ân-ı Kerîm'i okuyuşunu takip etmek ve bu suretle hatim indirmek demektir. Mukabele, Peygamberimiz'in Ramazan aylarında inen sure ve ayetleri vahiy meleği Cebrail'e okumasına dayanmaktadır ki buna "arza" denmiştir. Mukabele, üç aylarda ve bilhassa Ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hâfızlar tarafından okunan Kur'an'ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuş, zamanla hâfızların bu okuyuşları için de aynı terim kullanılmıştır.

ZEKAT VAKTİNDEN ÖNCE VERİLİR Mİ?
Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kameri ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi gerekir. Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de nisap miktarına ulaşan malının zekâtını verebilir.

ADAK KURBANI NASIL İKRAM EDİLİR?
Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin kendisi eşi, annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları ve dinen zengin sayılan kimseler de yiyemezler. Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Düğün vb. toplantılarda fakirlerin yanı sıra zenginler de bulunabileceğinden, adak kurbanının bu gibi yerlerde ikram edilmesi caiz olmaz.

NASİHAT
İki şey akıl hafifliğini gösterir: Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak (Sâdi Şîrâzî).

BİR HADİS
Üç sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları tezkiye etmeyecektir. Hem onlar için acı bir azap vardır: Elbisesini kibirlenerek yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan, satılık eşyasına yalan yere yemin ederek sürüm sağlayan kimse. Müslim, "İman", 46.

BİR AYET
"Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için Allah'ı yeminlerinize hedef ve siper edip durmayın. Allah, her şeyi işitir ve bilir." Bakara, 2/224.

BİR DUA
Peygamberimiz, "Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum" (Müslim, Dua, 72) diye dua etmiştir.

PROF.DR.ALİ KÖSE