1933'ten beri Kartal
Beşiktaş kurucularından Şeref Bey'i kaybettikten 1 gün sonra F.Bahçe maçına çıktı. Simsiyah formalarla oynadıkları için o maçta 'kara kartal' lakabı aldılar
Giriş Tarihi:
KARA KARTALLAR
1932-33 sezonu son maç şampiyonu belirleyecek olan Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmasıydı. Bir gün önce Şeref Bey'ini yitirmişti Beşiktaş. Morallerin bozuk olacağını düşünen Fenerbahçeliler maçı erteleyebileceklerini teklif etti ama Beşiktaşlılar'da bir tek düşünce hakimdi; Şeref Bey böylesini istemezdi, çıkıp oynayacaklardı. Maça simsiyah formalarla çıktı Beşiktaşlılar. Nasıl futbol oynandığı bir efsane olarak kayda geçen futbol takımın tarihinde altın bir çivi gibi durmaktadır hala. O maçta futbolcuların her biri bir "kartal" gibiymiş. İşte o maçtan sonra Beşiktaş futbol takımı ÖNCE "Şeref'in çocukları' ve ezeli-ebedi KARAKARTALLAR olarak anılmışlardır-anılacaklardır.
SİYAH-BEYAZ
Tüzük; Beşiktaş'ın hiçbir zaman ve dönemde kırmızı rengi kullanmadığını gösteriyor. Bir yaygın inanış kulübün renklerinin başta kırmızı-beyaz olduğu yönünde ama KURULUŞ TÜ- ZÜĞÜ'nde buna dayanak olacak hiçbir bilgi yoktur. O nedenle ilk forma renklerinin kırmızı-beyaz sonra da Balkan Savaşı'nda alınan yenilgi nedeniyle matem rengi olarak düşünülen siyah-beyaz'a dönüş mesnetsiz bir gerekçedir. BJK kuruluşundan başlayarak sporcularının forma rengini Mehmet Şamil Bey'in önerisiyle Siyah-Beyaz olarak belirlemiş, önce çubuklu dönem dönem düz beyaz ya da düz siyah formayı tercih etmiştir. Amblemi ise bugüne benzer çubuklu siyah beyaz bir yapıdadır. Yine Osmanlıca yazıların amblemin içinde olduğu ilk logo tasarımı bir 'animasyondan' ibarettir. 1906 tarihli rozet tasviri bunun böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Rozet'te logonun üst kısmında Osmanlıca Beşiktaş alt kısmında 1906 yazmaktadır. Siyah-Beyaz çubuklu rozetin köşesinde hilal ve altı köşeli yıldız bulunmaktadır. Yıldız; 2.Meşrutiyet döneminde( 1908) bugünkü beş köşeli haline getirilmiştir.
FUTBOLUMUZUN BABALARI
Beşiktaş futbol takımı uğraşıların ve mücadelenin adıyla anılmıştır her zaman. Baba lakabı almak ise üç futbolcusuna birden nasip olmuştur. Bu lakabı o dönemlerde hak etmenin yolu sahada ve saha dışında örnek insan olmaktan geçiyordu. İyiydiler, cömerttiler, sorumluluk sahibiydiler ve yaşamın bütün yükünü gerekirse takımları ve çevreleri adına omuzlamaya hazırdılar; Baba Hüsnü 1926'dan 1943 yılına kadar formasını hiç çıkarmadan taşıdı Beşiktaş'ın cesur ve beyefendi bir futbolcu olarak anıldı. İlk 'Baba' lakabı onundur. Ardından Baba Hakkı gelmektedir ki o futbolumuzun da 'Kaptan'ı olarak anılmıştır. Çanakkale şehidi Binbaşı Mahmut Nedim Bey'in oğlu Hakkı Yeten Askeri Okul öğrenciğini bırakıp katılmıştır Beşiktaş saflarına. Gerektiğinde bir nefer gerektiğinde kulüp başkanı olarak hizmetlerini yaşamının sonuna dek sürdürmüştür. Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis'in bir sözü vardır; Galatasaraysız Fener Fenersiz Galatasaray olamaz. Metinsiz Can'ın Leftersiz Volici Şeref'in olamayacağı gibi. Ama bana göre Baba Hakkı olmasaydı hiç biri olamayacaktı. Babaların en sonuncusu Recep Adanır'dı. 1950-51 yılında giydiği Beşiktaş formasıyla sembol olmuş bir isimdi o da. O artık yaşayan son Baba'dır... Ömrü uzun olsun... Bir anekdot; Fenerbahçe-Beşiktaş karşılaşması oldukça zevksiz bir havada geçmektedir. Baba Hakkı Büyük Fikret'e seslenir; "Fikret takımını toparla Fenerbahçe'ye yakışmıyor!" Büyüklük lafla olmamaktadır.
1-2-3-4 YETMEZ
Karakartallar Şeref Stadı'nı futbolumuzun beşiği haline getirdiler. Ancak 10 bin kişilik stat ihtiyaçlara yanıt veremeyecek duruma gelince de bugünkü İnönü Stadyumu'na geçildi. Yıl 1947'yi gösteriyordu ve 23 Kasım'da İsveç'in AİK Stockholm takımıyla yapılan bir maçla açılış gerçekleştirildi. Bu stadyumda ilk golü daha sonra efsane başkanlar arasında adı geçecek olan Süleyman Seba attı. İşte taraftarın 'mabed' dediği ve 1998 yılında 40 yıllığına Beşiktaş'a kiralanan bu alan önce Dolmabahçe ardından Mithatpaşa en sonunda da bugün olduğu gibi İnönü Stadyumu olarak anıldı.
1932-33 sezonu son maç şampiyonu belirleyecek olan Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşmasıydı. Bir gün önce Şeref Bey'ini yitirmişti Beşiktaş. Morallerin bozuk olacağını düşünen Fenerbahçeliler maçı erteleyebileceklerini teklif etti ama Beşiktaşlılar'da bir tek düşünce hakimdi; Şeref Bey böylesini istemezdi, çıkıp oynayacaklardı. Maça simsiyah formalarla çıktı Beşiktaşlılar. Nasıl futbol oynandığı bir efsane olarak kayda geçen futbol takımın tarihinde altın bir çivi gibi durmaktadır hala. O maçta futbolcuların her biri bir "kartal" gibiymiş. İşte o maçtan sonra Beşiktaş futbol takımı ÖNCE "Şeref'in çocukları' ve ezeli-ebedi KARAKARTALLAR olarak anılmışlardır-anılacaklardır.
SİYAH-BEYAZ
Tüzük; Beşiktaş'ın hiçbir zaman ve dönemde kırmızı rengi kullanmadığını gösteriyor. Bir yaygın inanış kulübün renklerinin başta kırmızı-beyaz olduğu yönünde ama KURULUŞ TÜ- ZÜĞÜ'nde buna dayanak olacak hiçbir bilgi yoktur. O nedenle ilk forma renklerinin kırmızı-beyaz sonra da Balkan Savaşı'nda alınan yenilgi nedeniyle matem rengi olarak düşünülen siyah-beyaz'a dönüş mesnetsiz bir gerekçedir. BJK kuruluşundan başlayarak sporcularının forma rengini Mehmet Şamil Bey'in önerisiyle Siyah-Beyaz olarak belirlemiş, önce çubuklu dönem dönem düz beyaz ya da düz siyah formayı tercih etmiştir. Amblemi ise bugüne benzer çubuklu siyah beyaz bir yapıdadır. Yine Osmanlıca yazıların amblemin içinde olduğu ilk logo tasarımı bir 'animasyondan' ibarettir. 1906 tarihli rozet tasviri bunun böyle olmadığını ortaya koymaktadır. Rozet'te logonun üst kısmında Osmanlıca Beşiktaş alt kısmında 1906 yazmaktadır. Siyah-Beyaz çubuklu rozetin köşesinde hilal ve altı köşeli yıldız bulunmaktadır. Yıldız; 2.Meşrutiyet döneminde( 1908) bugünkü beş köşeli haline getirilmiştir.
FUTBOLUMUZUN BABALARI
Beşiktaş futbol takımı uğraşıların ve mücadelenin adıyla anılmıştır her zaman. Baba lakabı almak ise üç futbolcusuna birden nasip olmuştur. Bu lakabı o dönemlerde hak etmenin yolu sahada ve saha dışında örnek insan olmaktan geçiyordu. İyiydiler, cömerttiler, sorumluluk sahibiydiler ve yaşamın bütün yükünü gerekirse takımları ve çevreleri adına omuzlamaya hazırdılar; Baba Hüsnü 1926'dan 1943 yılına kadar formasını hiç çıkarmadan taşıdı Beşiktaş'ın cesur ve beyefendi bir futbolcu olarak anıldı. İlk 'Baba' lakabı onundur. Ardından Baba Hakkı gelmektedir ki o futbolumuzun da 'Kaptan'ı olarak anılmıştır. Çanakkale şehidi Binbaşı Mahmut Nedim Bey'in oğlu Hakkı Yeten Askeri Okul öğrenciğini bırakıp katılmıştır Beşiktaş saflarına. Gerektiğinde bir nefer gerektiğinde kulüp başkanı olarak hizmetlerini yaşamının sonuna dek sürdürmüştür. Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis'in bir sözü vardır; Galatasaraysız Fener Fenersiz Galatasaray olamaz. Metinsiz Can'ın Leftersiz Volici Şeref'in olamayacağı gibi. Ama bana göre Baba Hakkı olmasaydı hiç biri olamayacaktı. Babaların en sonuncusu Recep Adanır'dı. 1950-51 yılında giydiği Beşiktaş formasıyla sembol olmuş bir isimdi o da. O artık yaşayan son Baba'dır... Ömrü uzun olsun... Bir anekdot; Fenerbahçe-Beşiktaş karşılaşması oldukça zevksiz bir havada geçmektedir. Baba Hakkı Büyük Fikret'e seslenir; "Fikret takımını toparla Fenerbahçe'ye yakışmıyor!" Büyüklük lafla olmamaktadır.
1-2-3-4 YETMEZ
Karakartallar Şeref Stadı'nı futbolumuzun beşiği haline getirdiler. Ancak 10 bin kişilik stat ihtiyaçlara yanıt veremeyecek duruma gelince de bugünkü İnönü Stadyumu'na geçildi. Yıl 1947'yi gösteriyordu ve 23 Kasım'da İsveç'in AİK Stockholm takımıyla yapılan bir maçla açılış gerçekleştirildi. Bu stadyumda ilk golü daha sonra efsane başkanlar arasında adı geçecek olan Süleyman Seba attı. İşte taraftarın 'mabed' dediği ve 1998 yılında 40 yıllığına Beşiktaş'a kiralanan bu alan önce Dolmabahçe ardından Mithatpaşa en sonunda da bugün olduğu gibi İnönü Stadyumu olarak anıldı.