Başbakan Erdoğan: Dünya Türkiye'yi konuşacak

ABD temaslarına devam eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Brookings Enstitüsü'nde yapılan basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Giriş Tarihi 17 Mayıs 2013, 00:00 Güncelleme 17 Mayıs 2013, 22:34
Başbakan Erdoğan: Dünya Türkiye’yi konuşacak

İÇİNDEKİLER

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Filistin meselesinin Osmanlı'nın yıkılmasının ardından ortaya çıkmış bir mesele olduğunu belirterek, "O ana kadar böyle bir şey yok. Bu boyutuyla Filistin konusu yeni Türkiye'yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Yani, 'size ne?' diyenlere aslında cevap burada yatmaktadır" dedi.



"BİRÇOK ÜLKEDEN FARKLI KONUMDAYIZ"
Başbakan Erdoğan, Washington'da Brookings Enstitüsü'nde "AK Parti İktidarları ve Türkiye'nin Dönüşümü" konulu bir konuşma yaptı.

Konuşmasının başında enstitüye teşekkür eden Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923 yılında oldukça eski bir devlet geleneğinin, kadim ve zengin bir medeniyet birikiminin temelleri üzerine inşa edildiğini söyledi.

Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin, gerek hakim oldukları coğrafyada gerekse Türkiye Cumhuriyeti'nin şekillenmesinde etkili olduklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin kadim devlet geleneğiyle bölgesindeki bir çok ülkeden farklı konumda olduğunu vurguladı.

Bölgesel ve küresel sorunlar karşısında Türkiye'nin reflekslerinin bu tarihi birikim ve tecrübenin eseri olarak ortaya çıktığını belirten Erdoğan, 1. Dünya Savaşı'nın ülke ve halk için ağır bedellerin ödendiği bir savaş olduğunu söyledi.

"FİLİSTİN MESELESİ TÜRKİYE'Yİ ÇOK YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR"
Osmanlı döneminde yaklaşık 600-650 yıllık süreçte 20 milyon kilometrekarelik alanı kapsayan ülkenin, 1. Dünya Savaşı'nın ardından 780 bin kilometrekarelik alanda yeniden hayat bulduğunu ve yeni bir sürecin başladığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, "1923 ile başlayan yeni süreçte önümüzde iki önemli zorluk bulunuyordu. Bunlardan birincisi Osmanlı bakiyesi olan, çoğu da komşumuz olan devletlerin durumuydu. Örneğin Filistin meselesi Osmanlı'nın yıkılmasının ardından ortaya çıkmış bir meseledir. O ana kadar böyle bir şey yok. Bu boyutuyla Filistin konusu yeni Türkiye'yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Yani, 'size ne?' diyenlere aslında cevap burada yatmaktadır" diye konuştu.

"FARKLI ETNİK UNSURLARA SAHİP BİR ÜLKEYİZ"
Başbakan Erdoğan, bir başka sorunun ise 780 bin kilometrekare alanda bulunan farklı etnik unsurlar ile 20 milyon kilometrekarelik alandan gelen farklı kitlelerin kaynaştırılması olduğunu belirterek, "Cumhuriyet, Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinden edindiği tecrübeyle bu kaynaştırmayı, bu buluşturmayı çok başarılı şekilde gerçekleştirdi" dedi.

1920'de kurulan ilk Meclisin Türkiye'nin tüm renklerini, etnik unsurlarını ve farklılıklarını içinde barındırdığını, ahenk içinde bir araya getirdiğini hatırlatan Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in bu Meclisi "Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Abhazıyla İslami unsurların bir araya gelişidir" diye ifade ettiğini bildirdi.

Bunun, Meclisin yapısını tanımlama bakımından çok önemli bir tarif olduğunu vurgulayan Erdoğan, hem etnik hem de dini olarak çok farklı grupların birlikte yaşama tecrübesinden yola çıkarak ortak bir hedef ve gaye etrafında mücadele verdiklerini söyledi.



"EGEMENLİĞİN KAYNAĞI MİLLETTİR"
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye Cumhuriyeti, egemenliğin kaynağının millet olduğu ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki 90 yıllık süreçte bu ilke zaman zaman yaralar, çok ciddi yaralar aldı. Hükümetler seçimle işbaşına gelirken, egemenlik bu şekilde tecelli ederken şunun altını özellikle çiziyorum, sivil ve askeri bürokrasi, kendisini zaman zaman siyasetin üzerinde görmüştür. Bu anlamda çok zorlu bir 90 yıl yaşadık. Demokrasiyi yerleştirme mücadelesiyle geçen bu 90 yıl içinde egemenlik tartışmaları ülkemize gerçekten çok ağır bedeller ödetti. Ekonomiden iç politikaya sosyal yaşamdan dış politikaya kadar ağır travmalara şahit olduk. Cumhuriyetin kuruluşundaki ruh ve birliktelik, zaman içinde aynı şekilde ağır yaralar aldı."

"HEDEF İLERİ DEMOKRASİYDİ"
Bu 90 yıllık süreçte demokrasi adına çok kötü hatıraları olduğu kadar çok güzel dönüm noktaları da bulunduğunu, önemli tecrübeler kazandıklarını, önemli birikimler elde ettiklerini vurgulayan Erdoğan, halkı çoğunlukla Müslüman olan bir ülkede, zorlu bir coğrafyada, çalkantılı bir bölgede çok önemli deneyimlerin sahibi olduklarını ifade etti.

Başbakan Erdoğan, şunları belirtti: "10,5 yıl önce 3 Kasım 2002'de gerçekleştirilen seçimler, Türkiye'nin 90 yıl içinde yaşadığı önemli değişim noktalarından biri olmuştur. Şunu çok büyük bir iftiharla ifade etmek isterim, son 10,5 yıl Türkiye'de demokrasinin, özellikle de millet egemenliğinin güç kazandığı, ileri standartlara kavuştuğu, geri dönülemez kazanımların elde edildiği bir dönem oldu. Burada hedef AK Parti iktidarıyla birlikte ileri demokrasi hedefiydi. Bunu hazmedemeyenler olmuştur. Hala hazmedemeyenler yine vardır. Ama ileri demokrasi konusunda kararlığı olan bir iktidar vardır."

"SESSİZ DEVRİM"
"Siyaset, hukuk, ekonomi ve dış politika alanında yaşanan büyük değişim neticesinde Türkiye bugün bölgesel bir güç ve küresel bir aktör haline geldi. Bazı gözlemciler buna 'Sessiz devrim' adını verdiler. 10,5 yıl bizim için gerçekten meşakkatliydi. Kararlıydık, kararlılığımızın da gereğini yerine getiriyorduk. Burada özellikle ülkemizin ileri demokrasi hedefine yürüyüşünde ekonomiyi de onunla birlikte at başı götürüyorduk. Yani birisinin ileri birisinin geri kalmasını asla planlamamız içerisinde yeğlemedik. Tam aksine ikisi de at başı gitmek suretiyle ülkemizi böylece ayağa kaldırmamızın gereğine inanmıştık."



"BÜTÜN SEÇİMLERDEN BAŞARIYLA ÇIKTIK"
Bir yandan Türkiye'nin 10 yıllardır çözülemeyen sorunlarına eğildiklerini, yapılmayan yatırımları yaptıklarını, götürülmeyen hizmetleri götürdüklerini, ama eş zamanlı olarak da milli egemenliğe, demokrasiye, hukuka yönelik saldırılara göğüs gerdiklerini, bunları bertaraf ettiklerini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin büyük dönüşümüne öncülük eden AK Parti iktidarlarının katıldığı her yerel ve genel seçimde oylarını artırarak büyüdüğüne dikkati çekti.
Bu dönemde 3 genel, 2 yerel ve 2 referandum olmak üzere 7 seçim geçirdiklerini anımsatan Erdoğan, bütün bu seçimlerden başarıyla çıktıklarını, bunun halkıyla bütünleşen bir siyasi hareketin ve iktidarın aldığı netice olduğunu belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti: "Çünkü biz ne bir etnik unsurun partisiydik, ne bir bölgenin partisiydik, ne de bir yerlerden sipariş üzere kurulmuş bir partiydik. Biz milletin sinesinden çıkmış, milletin çizdiği rota istikametinde hareket eden bir siyasi partiydik. Onun için de 81 vilayetin 81'inde temsili olan bir parti konumunda olduk. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının tamamında vardık, 81 vilayetin tamamında vardık ve 76 milyon nüfusuyla tüm vatandaşlarımızın temsili bizim kadromuzun içinde vardı."



"ANAYASA ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR"
Brookings Enstitüsü'ndeki konuşmasının ardından soruları cevaplayan Erdoğan, yeni anayasa için çalışmaların 1,5 yıldır sürdüğünü hatırlattı. "Son seçimde bütün siyasi partilerin halkımıza sözüydü." diyen Erdoğan, meclis aritmetiğinden bağımsız olarak komisyonda her partiden 3 üye görevlendirdiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bizim derdimiz bağcıyla uğraşmak değil, üzümü yemek. Yeter ki yeni anayasayı hazırlayalım ve askeri dönemin hazırlamış olduğu bir darbe anayasasından ülkemizi kurtarmak suretiyle bir sivil anayasaya kavuşturalım. Fakat şu ana kadar ne yazık ki muhalefet partilerinin olumlu yaklaşımlarını göremiyoruz."

MUTABIK KALINAN MADDE SAYISI 40
Tüm partilerin yeni anayasa için 100'den fazla öneri verdiğini ifade eden Erdoğan, "Fakat şu ana kadar mutabık kalınan madde sayısı 40. Yani cumhuriyet tarihi itibariyle 90 yıllık bir geçmişe sahip bir ülkede birçok anayasalar yapmış, sürekli olarak değişiklikler uygulamış. En son 26 maddelik bir anayasa paketini tüm muhalefete rağmen bizler meclisten referandum kaydıyla geçirdik ve referanduma gittik. Halkımızı yüzde 58'lik destek verdi." diye devam etti.

Şu anda bir referanduma gitme imkanının görünmediğini i belirten Erdoğan, bu konudaki olumlu yaklaşımı devam ettireceklerini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, "Ama meclis başkanımız bunu nereye kadar sürdürür veya sürdürebilir bilemiyorum. Fakat edindiğim izlenim, meclisin kapanışıyla birlikte bu süreç de bitecektir." dedi.

Ana muhalefet partisinin bu çalışmalara süre sınırlaması konulmasını istemediğini hatırlatan Erdoğan, "Böyle gayri ciddilik olur mu? Siz anayasa yapacaksınız. Süre sınırsız olacak. Eğer ciddiyseniz bunun takvimi belirlenir. Bunu biz bir yılda bitireceğiz veya 1,5 yılda bitireceğiz, dersiniz. Sınırsız derseniz o zaman bu sulandırma olur." dedi. Erdoğan, bu konuda ciddi ve kararlı olunması gerektiğini dile getirdi. Erdoğan, Bu parlamento bunu rahatlıkla bitirebilecek altyapıya sahiptir. Üniversitelerimi bu işe hazırdır. Görüyoruz ki bir sulandırma söz konusu. Onun için de meclis başkanımızın burada yapacağı açıklama şu anda beklentimizdir." ifadelerini kullandı.



"ORTA NOKTADA BAŞKANLIK SİSTEMİ TEZİ ÇIKARILABİLİR"
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemiyle ilgili soruya ise şu cevabı verdi: "Gerek rahmetli Özal'ın gerek Sayın Demirel'in de sürekli gündeminde olan, konuşulan bir konuydu. Bizim dönemde de zaman zaman medya mensubu arkadaşlarımızın soruları üzerine bunun üzerinde durulmasının faydalı olacağını, başkanlık sisteminden yana olduğumu söylemişimdir. Şu anda da söylüyorum. Bunun için illa da Amerika'daki başkanlık sistemi olacak diye bir şey yok. 100'ü aşkın ülkede başkanlık sisteminin uygulamaları var. Bütün bunları inceleyip, bunlardan şöyle orta noktada bir başkanlık sistemi tezi çıkarılabilir. Ondan sonra da referanduma gidecekse gider, parlamentoya sunulacaksa sunulur. Bizim olmazsa olmazımız değildir. Parlamento veya millet isterse bu sisteme geçilir. Mevcut sistemimizin bizi getirdiği nokta ortadadır. Demek ki bu işin de reforme edilmesi gerekir, diye düşünüyorum."