İmralı nasıl cezaevi oldu

Bir kasap, İmralı'yı mera olarak kullanmak için yıllığı 350 liraya kiraladı. O andan sonra İmralı'nın ne olacağı konusu kamuoyunun gündemine geldi. 1935'te de adanın cezaevi yapılmasına karar verildi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Şubat 2013 Güncelleme 17 Şubat 2013, 00:40
İmralı nasıl cezaevi oldu

İÇİNDEKİLER

İmralı aşağı, İmralı yukarı... Bir anlamda Öcalan'ın kod adı gibi kullanılıyor bu kelime. Peki, İmralı Adası'ndaki cezaevi neden ve nasıl kuruldu? Ada'nın Osmanlı dönemindeki sakinleri, soğan eken ve balıkçılık Rumlar'dı. Mübadele sonrası ada bomboş kalmıştı. Cumhuriyet tarihinde adanın ismi ilk olarak kaçakçıların yeri olarak geçer. Bu gözden ve denetimden uzak yer, bir anlamda "korsan" yatağıdır. Bir kasap, İmralı'yı mera olarak kullanmak üzere üç yıllığına 350 lira vererek kiraladıktan sonra, İmralı'nın ne olacağı konusu kamuoyunun gündemine gelir. İlk olarak İstanbullu bazı hamallar, özellikle işsiz olanların çoğunlukta olduğu bir grup "İmralı'yı bize verin, ziraat ve balıkçılık yapıp, adayı imar edelim" diye başvuruda bulunur ama kabul edilmez.

KARARI SARAÇOĞLU VERDİ
Bizans'ın hafızasını da taşıyan Türkiye, adaların tarihte nasıl kullanıldığını da hatırlayarak, 1935'te adayı cezaevi yapmaya karar verir. Fikir, dönemin İzmir Valisi olup daha önce Bursa Valiliği yapan Fazlı Güleç'ten gelmiştir. Kararı veren ise Bakan Şükrü Saraçoğlu'dur. O dönemin Tüze yani günümüzün Adalet Bakanlığı müfettişlerinden olan Mutahhar Başoğlu, bu işle görevlendirilir. Ada'daki eski bir manastır onarılır, bu cezaevinin ilk binası olacaktır. İlk götürülen mahkûmların sayısı 50'dir. Seçilen mahkumlarda aranan şartlar şöyledir: 21 yaşından küçük, 40 yaşından büyük olmayacak, cezasının bir kısmını özellikle de varsa hücre cezasını önceden başka bir cezaevinde çekmiş olmak, kalan cezası 2.5 yıldan az ama 10 yıldan da fazla olmayacak... Daha önceden ziraat ile uğraşmış olmak da tercih nedeniydi, çünkü asıl amaç adayı bir ziraat cezaevi yapmaktı. Ada'nın soğanı meşhurdu ama sadece soğan değil üzüm ve zeytin de yetiştirilmesi hedefleniyordu.

'CİNAYETE EĞİLİMLİLER'
İlerleyen yıllarda Ödemiş Belediye Başkanlığı yapmış olan Muhattar Başoğlu, adaya ilk ayak basan mahkumlarla beraberdi. Tek tip giydirilen mahkumlar, çadırları kurdu ve inşaatlar başladı. Aslında burası bir deneme cezaeviydi ve Başoğlu'nun Avrupa'da gördüğü o zamanki deyimle asri cezaevlerinin ilki yapılmaya çalışılıyordu. Ama deneme sadece çağdaşlık açısından da değildi. Mesela o zamanki tıp ve kriminoloji anlayışına göre, "cinayet işlemeye eğilimli" olarak addedilen, ismini İtalyan Psikiyatr Cesare Lombrozo'dan alan "lombrozo" görünümlü bir mahkum da İmralı'ya nakledilip, ıslah olur mu olmaz mı diye incelenmişti. Söylendiğine göre sonuç olumluydu, hatta yetkililerin söylediğine göre kuzu gibi olmuştu. Kuşkusuz güya antropolojiye göre insanları tiplerine göre ayırıp, bazılarını suçlu, potansiyel suçlu ve ıslah olmaz olarak nitelendirmek yanlıştı ve terk edildi ama o zaman için maalesef kabul gören bir anlayıştı. İşte İmralı bu deneye de sahne olmuştu. Adadaki yer ve yapıların adlandırılması da ilginçtir. Yapılan çeşmeye, devrin Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu'nun babasının adı "Saraç Ahmet Usta", Adalet Bakanı'nın adaya ziyaret ettiği Eylül ayına izafeten karaya çıktığı limana, "Eylül" denmişti. En ilginci de Bakan ile beraber adaya gelen Amerikalı Müsteşar'ın isminin bir meydana "Şo Yeri" olarak konmasıydı. Deneme başarılı gittiği için mahkûm sayısı önce 80'e sonra da 200'e çıkartıldı. Sadece tarım değil, halı dokuma da yapılması istendi ve bunun için de Isparta Cezaevi'nden dokuyucular getirilmişti. 1938'de mahkum sayısı 750'ye çıkmıştı.

ADANIN MÜDÜRÜ
İmralı' dan ilk firar 1939'da, cinayetten 15 yıla hükümlü Cafer tarafından gerçekleştirilir. Armutlu'ya odun yüklemek için gönderilmiştir. Firar kısa sürer, Yalova'da bir bekçi tarafından yakalanır. Ünlü sosyalist, ayakları hep bu toprağa basan Esat Adil Müstecaplıoğlu da İmralı Cezaevi Müdürlüğü yapmış, II. Dünya Savaşı esnasında Alman işgaline karşı mahkumlara gerilla eğitimi verdirmiştir.

TAYFUN ER