Üç emir, üç yasak...

Sayın okuyucularım... Bugün sizlere İslam'ın altın ilkeleri çerçevesinde Kur'an-ı Kerim'den bir Ayet-i Kerime'nin anlamını ve yapacağımız yorumunu sunacağız. Böylece hem yüce dinimizin çok önemli altın ilkelerinden değerli maddeleri okumuş olacağız, hem de İslamiyet'e bakış açımızda yeni ufuklar açacağız.

Giriş Tarihi 13 Temmuz 2010, 00:00 Güncelleme 14 Ekim 2010, 11:35
Üç emir, üç yasak...

İÇİNDEKİLER

Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Şüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder. Allah, fahşayı (çirkinliği, edepsizliği) münkeri (nefret edileni) ve saldırganlığı yasaklar. Allah size öğüt verir, ola ki düşünesiniz." (Nahl suresi: 90) Daha önce bir çok defa okumuş olduğumuz bu ayeti, bu defa farklı düşünerek, daha geniş ve daha derinlemesine düşünerek okuyalım. 3 şey emrediliyor: Adalet, ihsan ve akrabaya vermek. Ayette yasaklananlar ise fahşa yani çirkinlik ve edepsizlik, münkar yani halkın nefret ettiği şey ve şuna buna saldırmak. Şimdi gelin bu ayeti, bugünkü akıl ve bilimin gerekleri doğrultusunda birlikte yorumlayalım.

Adalet ve gerekleri
Ayette, "Allah adaleti emreder" diye buyuruluyor. Gayet güzel. Peki şu sorulara kim cevap verecek?
* Adalet nedir, nasıl yaparsak adalet yapmış oluruz?
* Adaleti gerçekleştirmek için kanun ve kurallara ihtiyaç vardır. O kanun ve kuralları kim ve nasıl yapacak?
* Adaleti gerçekleştirmek üzere görevli kimseler, hakimler, mahkemeler olacak mı? Bunları nasıl gerçekleştireceğiz? Mahkemeler kaç kişiden oluşacak, savcı ve avukat olacak mı?
* Adaleti kişiler mi uygulayacak, yoksa devlet mi tatbik edecek?
* Kişilerin de uygulayacağı adalet yok mu? Bir baba çocuklarına, bir patron işçilerine adaletli davranamaz mı? Sevgili okuyucularım. Bu soruları çok daha uzatabiliriz. Ancak Kur'an'da bunların cevapları mevcut değildir. Bu cevaplar, biz insanlara bırakılmıştır. Burası çok önemli, demek İslamiyet'in temel kaynağı kutsal kitabı, konuların ayrıntılarına girmiyor. Sadece konunun özünü ifade ediyor, gerisini biz insanlara bırakıyor. Demek Allah, adalet istiyor ama adaletin tarifini ve nasıl gerçekleştirileceğini biz Müslümanlar'a bırakıyor.
Böylece, karşımıza geniş yetkiler çıkıyor. O halde her konuyu mutlaka Kur'an'dan ve diğer dini kaynaklardan aramamalıyız. Yüce Allah, insanlara adaleti icra eylemeleri yolunda, hayatın diğer alanlarında da hayati yetki ve görevler yüklüyor.

Allah bize yetki vermiştir
Halbuki bugün Müslümanlar şöyle bir düşünceye sahip bulunuyorlar: "Her şey din kitaplarında yazılıdır. Biz sadece onları uygulamakla yükümlüyüz. Bizi yönetenler hep Allah'ın emri dışında olan kimseler, kanunlarımız, kurallarımız, hep İslam dışıdır. Yaşantımız da öyle, dine aykırıdır." Yukarıdaki ayetten ve Kur'an-ı Kerim'in bütününden anlaşıldığı üzere, bu türlü düşünceler yanlıştır. Allah, biz insanlara geniş yetki vermiştir. Kendimizi ve uygulamalarınızı, hayatımızı İslam dışından görmek büyük haksızlıktır. Eğer her şey Kur'an'da detaylı biçimde yazılı olsaydı, Kur'an-ı Kerim 100 cilt olsa yine de yeterli olmazdı. Sonuç olarak, çok geniş manalar içeren adaleti tarif edecek olan biz insanlardır. Adaleti gerçekleştirmek için kanun ve kurallar yapması gerekenler yine biz insanlarız. O halde devletimizi ve kurulu düzenimizi hem sahiplenmeliyiz, hem de onları daha iyiye götürmek üzere çalışmalıyız.

İhsan: güzellik yapmak
Yüce Allah, ayette ikinci olarak: "Allah, ihsanı emreder" diyor. Peki "İhsan nedir?" diye kendi kendimize soralım ve sözlüklere bakalım. Karşımıza iyilik yapmak şeklinde bir anlam çıkacaktır. Hatta Türkçemiz'e de geçmiştir. Bir fakire ihsan etmek, ona yardım yapmak ve sadaka vermek şeklinde bir anlam ifade eder. Bu mana doğrudur. Allah yoksullara yardım etmeyi, ihsan eylemeyi, sadaka vermeyi emreder. Ancak, ihsan kelimesinin yardım ve iyilik etmek şeklindeki anlamı, sonradan kazanılmış bir manadır. Asıl kök anlamı bu değildir. İhsan kelimesinin anlamı, güzellik yapmak, güzel kılmak, güzelleştirmek şeklinde ifade edilebilir. Buna göre ayetin bu bölümünün anlamı şöyle olur: "Allah güzellik yapmayı, güzel kılmayı, güzelleştirmeyi emreder" Burada da gündeme birçok soru gelecektir:
* Allah neyi güzelleştirmemizi ve güzel kılmamızı emreder?
* Ne yaparsak, güzellik yapmış oluruz?
* Güzellik nedir?
* Güzelliğin çeşitleri neler olabilir? Ev, eşya, cadde, çevre güzelliği, gıda ve giyim güzelliği, insanın görünüm güzelliği, ahlak ve ruh güzelliği, bilgi ve kültür güzelliği gibi her şeyin üzerine bir güzellik sıfatı getirilebilir. Görülüyor ki, ayetteki ihsan yani güzellik yapmak, güzellik meydana getirmek gibi anlamlar, bize geniş bir ufuk açıyor. Evet, Allah biz insanlara her konuda güzellik yapmayı emrediyor. Fakire sadaka vermek ve yardım etmek de güzellik yapmaktır. Ama güzellik bundan ibaret değildir. Üzülerek ifade edelim ki, hemen bütün tefsir ve meallerimizde, ayette geçen ihsan kelimesi sadece iyilik yapmak ve yardım etmek şeklinde manalandırılmıştır. Güzellik kavramını, güzelleştirmek, güzel kılmak ve güzel yapmak şeklindeki esas ve kök anlamı ile örtmüşler ve görmezden gelmişlerdir. Bu arıza, İslam dünyasındaki bir zihniyet bozulması sorunudur. Çünkü, Müslümanlar arasına ruhban zihniyeti sızmıştır. Dünyanın her türlü güzelliğini terk etmek, horlamak ve miskinleşmek, İslam emri gibi algılanmıştır. Dolayısıyla da her türlü güzelliği görmezden gelmek, hatta ona karşı tepki duymak bir fazilet haline gelmiştir.

Yeniden okumak
Bütün bunlar bize Kur'an-ı Kerim'i ve bütün halinde İslam'ı yeniden okumak, yeniden değerlendirmek, asrın idrakini, çağın bilim ve medeniyetini dikkate alarak okumak ve manalandırmak zorunluluğu getiriyor. Genç nesillerimize anlayış içinde dinimizi yeniden sunmaz isek, hem gençlerimize hem de dinimize yazık olacaktır.

***
Her konuyu dini kaynaklarda aramamalıyız. Yüce Allah, insanlara adaleti icra eylemede ve hayatın diğer alanlarında yetki ve görevler yüklüyor.
***
Ne yazık ki, bütün tefsir ve meallerimizde, ayette geçen ihsan kelimesi sadece iyilik yapmak ve yardım etmek şeklinde manalandırılmıştır.
***
Ayette yüce Allah'ın emrettiği 'ihsan'ın gerçek anlamı, güzellik yapmak, güzel kılmak, güzelleştirmek şeklinde ifade edilebilir.
***
"Kur'an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin. Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma." (A'raf Suresi: 204, 205)
***
"Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlağın gereğine göre davran." (Hadis-i Şerif)