Şehzâde Mustafa, Kanuni Sultan Süleyman’ın büyük oğludur.
Babasının sancakbeyi olarak bulunduğu Manisa’da 1515’de dünyaya geldi.
Annesi Mâhidevran (Gülbahar) Haseki’dir.
O devirde çocuğu olan padişah hanımlarına haseki denirdi.
Sonradan kadınefendi denmiştir.
Dedesi Yavuz Sultan Selim vefat edip, babası tahta çıkınca, Şehzâde Mustafa annesiyle beraber Manisa’dan İstanbul’a geldi.
Padişahın diğer zevcesi, zekâ ve sevimliliğiyle kocasının kalbini kazanan Hurrem Haseki, peş peşe çocuklar dünyaya getirip itibar kazanınca, Mâhidevrân gözden düştü.
Bu sebeple Şehzâde Mustafa, Hürrem Sultan’a cephe aldı.
1533’te Hafsa Vâlide Sultan vefat edince, Mâhidevrân hâmisiz kaldı.
Âdet üzere Şehzâde Mustafa 1541’de Manisa sancakbeyliğine gönderildi.
Mustafa padişah olsun…
Şehzâde Mustafa, yüzü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim’i andırırdı.
Osmanlılarda muayyen bir verâset usulü olmamakla beraber, zamanı geldiğinde padişahın yerine onun geçmesi bekleniyordu.
Padişah 46 sene gibi çok uzun bir müddet tahtta kaldı.
Zaman uzadıkça en iyi hükümdardan bile insanlar usanır.
Halk da ihtiyar padişahın yerine, dedesine benzeyen Şehzâde Mustafa’nın geçmesini istiyordu.
Padişahın çok sevdiği Şehzâde Mehmed’in genç vefatından sonra seferlere Şehzâde Bâyezid ve Selim’i götürmesi, bunlara meyli olduğu şeklinde tefsir edildi.
Hürrem Sultan ile kızı Mihrümah Sultan ve damadı Rüstem Paşa’nın, Şehzâde Mustafa’yı tahttan alıkoymak için çalıştığı; onu babasıyla görüştürmediği dedikodusu yayıldı.
Zamanla Şehzâde Mustafa da babasından şüphe etmeye başladı Etrafını hemen bir klik sardı.
Muhtemelen kendisini babasına karşı kışkırttılar.
Padişah rahatsızlığı sebebiyle İran seferine çıkamayıp, yerine Rüstem Paşa’yı gönderince, asker arasındaki huzursuzluk arttı.
Asker, padişahın hasta olduğunu; yerine Mustafa’yı geçirmeyi düşündüğünü; ancak Rüstem Paşanın engel olduğu dedikodusunu yayıyordu.
Tarihçi Peçevi’nin naklettiğine göre, Mustafa padişah olup Rüstem Paşa’nın başını kesecek; zaten nikris hastası olan babası da Dimetoka’da son günlerini geçirecekti.
Bunun için şehzâde “tuğ ve alemlerin dikip” hazırlıklara başlamıştı.