History sitesinde yer alan bilgilere göre yerli Amerikalıların aktardığı Mayflowerlar 17. yüzyılda Plymouth'a geldiklerinde pek hoş kokmuyordu. Çünkü Wampanoagların aksine düzenli yıkanma alışkanlıkları yoktu. Hatta Squanto'nun onları yıkanmaya teşvik ettiği ancak başarılı olamadığı anlatılır. Tarihçi W. Peter Ward'a göre, Batı Avrupalılar arasında bugünkü anlamıyla banyo yapmak 18. yüzyılın sonlarına dek oldukça nadir görülüyor.
BATI AVRUPA'DA YIKANMA KÜLTÜRÜ ÇOK NADİR GÖRÜLÜYORDU
British Columbia Üniversitesi'nden tarih profesörü ve The Clean Body: A Modern History kitabının yazarı W. Peter Ward, 18. yüzyılın sonlarına kadar Batı Avrupa'da bugünkü anlamıyla düzenli banyo yapma alışkanlığının neredeyse hiç bulunmadığını belirtiyor.
Bu durum sosyal sınıf farkı gözetmiyordu. Hatta Fransa Kralı XIV. Louis'in hayatı boyunca yalnızca üç kez banyo yaptığı söylenir.
O dönemde Avrupalılar günlük temizlik olarak yüz ve elleri yıkamayı tercih ediyor, ancak tüm vücudu suya sokmanın sağlıksız ve hatta edepsiz olabileceğine inanıyorlardı.
Bu nedenle Mayflowerlar ve onları izleyen Püritenler de düzenli banyo fikrine oldukça mesafeli duruyordu.
HAMAMLAR TEMİZLİK İÇİN DEĞİL TEDAVİ İÇİNDİ
Sömürge döneminde hamamlar bulunsa da günümüzdekinden farklı bir amaca hizmet ediyordu. Hamamlar daha çok tıbbi bir tedavi yöntemi ya da zenginler için bir dinlenme alanı olarak görülüyordu.
1770'lerde Virginia'nın kraliyet valisi sıcak havalarda serinlemek için hamamını kullanırken, XIV. Louis'in nadir banyoları da doktor tavsiyesiyle kasılma tedavisi içindi.
KETEN İÇ ÇAMAŞIRI "TEMİZLİK" SAYILIYORDU
Ward'a göre 17. yüzyılda temizlik anlayışının merkezinde su değil, keten iç çamaşırı bulunuyordu. Sömürgeciler, iç çamaşırlarını düzenli olarak değiştirerek vücudun temiz kaldığına inanıyordu. Beyaz ketenin, teri ve kiri emerek bedeni arındırdığı düşünülüyordu.
İç çamaşırının yakasının dışarıdan görünmesi, kişinin hem temiz hem de ahlaki açıdan düzgün olduğunun bir göstergesiydi. Pennsylvania Üniversitesi'nden Prof. Kathleen M. Brown, beyaz keten yakaların özellikle Püriten rahiplerde dini ve sosyal bir saygınlığı temsil ettiğini ifade ediyor.