Bu durum, birçok ebeveyn için gizli bir endişe kaynağıdır. Belki o çocuk size kaba, saygısız veya haddini bilir geliyordur; belki de çocuğunuzun bu arkadaşı yüzünden olumsuz davranışlar ya da kötü alışkanlıklar edineceğinden korkuyorsunuzdur.
KAYGIMIZIN ASIL KAYNAĞI: ALGORİTMALAR VE EVRİMSEL BEYNİMİZ
Dr. Pemberton'a göre, bu kolektif korku hissinin ana nedeni modern bilginin doğasında yatıyor.
Bizi ekran başında tutmak üzere tasarlanan sosyal medya algoritmaları, en çok şok eden, en endişe verici içeriği önümüze getiriyor. Bir tuşa basmamızı, kaydırmayı durdurup okumamızı sağlayan şey korku ve şoktur. Artık sadece yakın çevremizdeki olayları değil, yüzlerce mil uzakta meydana gelen her korkunç olayı anında, gerçek zamanlı olarak öğreniyoruz.
Evrimsel olarak, beynimiz hayatta kalmak üzere programlanmıştır. Bizi etkileşimde tutmak isteyen bu haber döngüsü, beynimizin doğal tehdit alarmını sürekli çalmasına neden oluyor. Ne yazık ki, beynimiz posta kodumuzdaki anlık bir tehlike ile 200 mil uzaktaki bir tehlike arasındaki farkı ayırt edemez.
Sonuç: Sürekli bir "yakın tehdit var, dikkatli ol" sinyali. Bu durum, özellikle altta yatan anksiyete bozukluklarına sahip kişilerde bir felaket düşüncesi döngüsü yaratarak, kaygının fitilini ateşliyor.
Kaygı bir kâbus gibi hayatınızı kuşatıyorsa, Dr. Pemberton bu durumu yönetmeniz ve korkunun hayatınızı çalmasına izin vermemeniz için 6 somut ve etkili adımı öneriyor.
Kendinize dürüst olun: Günde beş kez haber izlemek sizi daha kötü hissettiriyor mu? Eğer öyleyse, haber akışınızı kesinlikle sınırlayın.
Belirli bir zaman dilimi seçin: Örneğin, sadece kahvaltıda 15 dakika haber okuyun ve sonra kendinizi uzaklaştırın.
Gerçek zamanlı güncellemelerden kaçının: Önemli güvenlik bilgilerini kaçırmıyorsunuz, sadece korku içinde debeleniyorsunuz.
Kural: Kaygı geçmişi olanlar için haber tüketimini, alkol sorunu olan birinin alkol tüketimi gibi düşünün. Sınırlara ihtiyacınız var.
Beynimiz, risk değerlendirme konusunda şaşırtıcı derecede kötüdür.
Trafik kazaları istatistiksel olarak çok daha tehlikeliyken, arabaları keyifle sürüyoruz.
Merdivenler her yıl uçak kazalarından çok daha fazla ölüme neden olurken, biz uçmaktan endişeleniyoruz.
Bu, aptallık değil, yaratılışımızın bir parçasıdır. Ancak bu önyargıyı fark etmek, mantıksız korkularımızı anında hafifletmeye başlar. Korkularınızı rasyonel istatistiklerle karşılaştırın.
Kaygı nedeniyle kaçındığınız durumlar (toplu taşıma, kalabalık alanlar vb.) aslında kaygınızı daha da artırır.
Kaçınmayı bırakın: Dr. Pemberton, tamamen kaçınmak yerine kademeli maruz kalmayı öneriyor.
Küçük adımlarla başlayın: Sessiz bir zamanda kısa bir otobüs yolculuğu yapın. Yanınıza bir arkadaşınızı alın. Kulaklık takın ve sakinleştirici müzikler dinleyin.
Amaç: Bu, pervasız olmakla ilgili değil; korkunun hayatınızı çalmasına izin vermemekle ilgili cesaret adımlarıdır.
Trende veya kalabalık bir caddede o korku hissi geldiğinde, kendinizi "saçmaladığın" için azarlamayın.
Etiketleyin: Bunun yerine, basitçe şunu söyleyin: "Şu anda kaygılıyım."
Gerçekliğe Bağlanın: Ardından etrafınıza bakın. Gerçekten ne görüyorsunuz? Genellikle sıradan insanlar sıradan şeyler yapıyor: okuyor, uyuyor, telefonuna bakıyor. Bu, sizi felaket olasılığından uzaklaştırır ve mevcut gerçekliğe bağlar.
Çocuklarınızı ve çevrenizdekileri kaygıya boğmak yerine, dengeyi kurun.
Gerçeği Söyleyin: Evet, bazen kötü şeyler olur, ancak bunlar çok nadirdir.
Önlemleri Öğretin: Çevremizin farkında olmak ve içgüdülerimize güvenmek gibi mantıklı önlemler alırız.
Korkunun Amacını Açıklayın: İzole şiddet faillerinin nihai amacı, toplumlarımızda kendimizi güvende hissetmememizi sağlamaktır. Buna izin vermemek en büyük direniştir.