Osmanlı döneminin en önemli sağlık merkezlerinden biri olan Amasya Bimarhanesi, 700 yıl önce uygulanan müzikle ve su sesiyle tedavi yöntemleriyle adeta zamanın ötesinde bir şifa anlayışını ortaya koyuyor. Bu tarihi darüşşifa, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların iyileştirilmesinde su sesi ve musikinin sakinleştirici gücünü kullanan ilk merkezlerden biri olarak kabul ediliyor. 2011 yılında restore edilerek Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi'ne dönüştürülen bimarhane, günümüzde hem tarihi atmosferi hem de şifa dolu hikayesiyle ziyaretçilerini büyülüyor. İşte tarihi hastanenin sırları…
SABUNCUOĞLU ŞEREFEDDİN KİMDİR?
1385 yılında Amasya'da doğan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Türk tıp tarihinin en önemli cerrah ve hekimlerinden biridir. Yaklaşık 20 yıl hekimlik yapan Sabuncuoğlu, özellikle cerrahi alanında öncü çalışmalar yürütmüş, yeni hekimler yetiştirmiş ve kalıcı eserler bırakmıştır. Anatomi, nöroloji, farmakoloji ve panzehir üzerine önemli araştırmalar yapmış; 1468 yılında vefat etmiştir.
HAYATI VE ESERLERİ
Hekim bir aileden gelen Sabuncuoğlu, genç yaşta hekimliğe adım atmış ve 30'lu yaşlarında cerrahiye yönelmiştir. Hem cerrahi hem de ilaç biliminde dönemin önde gelen isimlerinden biri olmuştur. Tıp alanında dünya çapında yankı uyandıran üç önemli eseri vardır:
🔹Kitabü'l Cerrahiyyeti'l İlhaniyye: 300'e yakın resimli anlatımıyla cerrahi teknikleri detaylandıran ilk Türkçe cerrahi kitabıdır.
🔹Akrabadin Tercümesi: Dönemin ilaç yapımı, kullanımı ve yan etkilerini anlatan farmakoloji eseri.
🔹Mücerrebname: İlaç, zehir ve panzehir deneyimlerini aktardığı, Türk tıp tarihinde ilk Türkçe deneysel tıp kitabı kabul edilen eseridir.
700 YILLIK MUSİKİ VE SU SESİYLE HASTALARI İYİLEŞTİREN TARİHİ HASTANE
Günümüze ulaşabilen tek İlhanlı eseri olan bu yapı, 1308-1309 yıllarında İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ile eşi Uduz Hatun adına Anber Bin Abdullah tarafından inşa ettirilmiştir. Osmanlı ve Selçuklu tıp tarihine ışık tutan bu bimarhane, hem mimarisi hem de tarihi değeriyle öne çıkar.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Yapının ön cephesi, Anadolu Selçuklu sanatının özgün örneklerini sergiler. Geometrik yaprak motifli, mukarnaslı sütun başlıkları ve ters dönmüş Türk üçgenlerinden oluşan sütun tasarımları, Selçuklu mimarisinde ilk kez bu yapıda cephe kenarlarında uygulanmıştır. Tamamen kesme taşlardan örülen bina, köşelerinde silindir şeklinde destek yapılarıyla dikkat çeker.