Modern kozmetik endüstrisinin bize sunduğu onlarca kimyasal dolu üründen çok önce, Harem'in en güçlü kadını güzelliğini tamamen doğal, her evde bulunan ve şaşırtıcı derecede basit malzemelere borçluydu. Bugün bile dermatologların onayladığı bu yöntemler, pahalı kremlere harcanan servetleri sorgulatacak nitelikte. Bu kapsamlı haberimizde Hürrem Sultan'ın güzellik rutinini, İbn-i Sina'nın kadim bilgilerinin bilimsel açıklamalarını ve bu asırlık formülleri günümüz koşullarında cildinize nasıl uygulayabileceğinizi A'dan Z'ye sizler için derledik. Cildinizi dönüştürmeye hazır olun!
Osmanlı sarayında güzellik, sadece estetik bir kaygı değil, aynı zamanda bir sağlık ve statü göstergesiydi. Haremdeki kadınlar, özellikle de Hürrem Sultan gibi göz önünde olanlar için cilt bakımı, her gün tekrarlanan kutsal bir ritüeldi. Bu ritüellerin temel felsefesi, cildin dışarıdan kimyasallarla "örtülmesi" değil, içeriden ve dışarıdan doğal malzemelerle "beslenmesi" üzerine kuruluydu.
O dönemde yaşayan ve eserleri tüm dünyada tıp okullarında okutulan İbn-i Sina'nın "El-Kanun fi't-Tıb" adlı eserinde de belirttiği gibi, "Cildin sağlığı bedenin genel sağlığının bir yansımasıdır." Bu felsefe, Hürrem Sultan'ın güzellik anlayışının temelini oluşturuyordu: Cildi temiz tutmak, nemlendirmek ve kan dolaşımını hızlandırarak cildin kendi kendini yenilemesini sağlamak.
Tarihi kayıtlara göre Hürrem Sultan'ın vazgeçilmezlerinin başında gül suyu geliyordu. Sabahları yüzünü yıkadıktan sonra ve akşam yatmadan önce pamuklara emdirilmiş gül suyu ile cildini silmesi, onun en bilinen rutinlerinden biriydi.
pH Dengeleyici: Cildimizin doğal pH dengesi 5.5 civarındadır. Kullandığımız sabunlar ve temizleyiciler bu dengeyi bozabilir. Saf gül suyu, cildin ideal pH seviyesine geri dönmesine yardımcı olur.
Anti-enflamatuar: İçerdiği anti-enflamatuar özellikler sayesinde ciltteki kızarıklıkları, sivilce ve akne gibi iltihaplı durumları yatıştırır.