Başkan Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu sebebiyle gittiği ABD dönüşü gerçekleştirdiği temaslara ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başkan Erdoğan BM 80. Genel Kurulu sonrası uçakta gündemi değerlendirdi
BM'YE FİLİSTİN DAVASI DAMGASINI VURDU
Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu ve hemen akabinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Donald Trump'ın davetine icabetle Washington'a yaptığım ziyareti tamamlamış bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden yine çok sayıda devlet ve hükümet başkanının iştirak ettiği Genel Kurul görüşmelerine, Türkiye olarak, güçlü bir katılım sağladık. Bu yılki Genel Kurul'a özel olarak Gazze'deki soykırım, genel olarak Filistin davası damgasını vurdu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi Birleşik Krallık ve Fransa başta olmak üzere, 10 Batılı ülke daha Filistin'i tanıdıklarını açıkladı. Özellikle Güvenlik Konseyi üyesi bu iki ülkenin tanıma kararları tarihi niteliktedir. Bu noktaya gelinmesinde şüphesiz biz, ve bizim gibi tarihin doğru tarafında duran ülkelerin diplomatik gayretlerinin büyük etkisi oldu.
Başkan Erdoğan ABD dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı
Böylece Filistin'i tanıyan ülke sayısı 150'nin üzerine çıktı. İki devletli çözüme verilen desteğin hem nitelik hem de nicelik olarak artması fevkalade önemlidir. Ancak bu desteğin sahaya yansıması için uluslararası toplumun kararlı bir şekilde hareket etmesine ve tedbir almasına ihtiyaç var. İsrail, attığı pervasız adımlar ve işgal politikalarıyla bu çabaları boğmayı amaçlamaktadır. Takip ettiğiniz üzere ben de hem Genel Kurul'a hitabımda hem Amerikan Başkanı Sayın Trump'la Gazze konulu toplantımızda hem de Fransa ve Suudi Arabistan eş başkanlığında düzenlenen konferansta münhasıran, bu hususa dikkat çektim. Biz bu yöndeki gayretlerimizi sürdüreceğiz.
Başkan Erdoğan BM Genel Kurulu'nda İsrail'in Filistin'de uyguladığı soykırıma dikkat çekti
Genel Kurul'a hitabımda ülkemiz için öncelik taşıyan, diğer uluslararası meseleleri etraflıca anlatma imkânı buldum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin meşru haklarının savunulması başta olmak üzere Suriye, Ukrayna-Rusya Savaşı ve bölgemize barış, bunun yanında istikrar getirmek için sarfettiğimiz gayretlere değindik. Birleşmiş Milletlerdeki temaslarım öncesinde Türk-Amerikan Toplumu temsilcileriyle bir araya geldim. Keza ekonomi alanındaki temaslarımız çerçevesinde Türk ve Amerikan iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle görüş alışverişinde bulundum. Ziyaretimiz vesilesiyle Suriye, Libya, Kuveyt, Endonezya, Fransa, Kanada ve Vietnam'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkeden muhataplarımla görüşmelerimiz oldu. Heyetimizde yer alan bakan ve milletvekillerimiz de Genel Kurul marjında tertiplenen veya Amerikalı kuruluşlarla düzenlenen toplantılara iştirak ettiler, ikili temaslarda bulundular.
Başkan Erdoğan Beyaz Saray'da Trump ile görüştü. ABD ile Türkiye arasında enerji alanında anlaşma imzalandı
Ziyaretimizin ikinci ayağında, Amerikan Başkanı Sayın Donald Trump'la çok kapsamlı bir görüşme yaptık. Kendisiyle gündemimizdeki birçok meseleyi değerlendirdik. Evvel emirde ticaret ve yatırım ilişkilerimizi müşterek menfaatler temelinde geliştirmek için atılabilecek adımları görüştük. 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefimize ulaşmak için gümrük vergilerinin gözden geçirilmesi dahil, ticareti kolaylaştırıcı adımlar hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Savunma alanında iş birliğinin önünü açacak adımları, yapıcı bir bakış açısıyla irdeledik. Görüşmemizin temel konularından birini de Gazze'deki mezalimin sonlandırılmasına yönelik atılabilecek adımlar teşkil etti. Suriye'deki istikrarın muhafazası ve Ortadoğu'da barış ortamının hakim kılınabilmesi konusunda da çok ayrıntılı fikir teatimiz oldu. Birleşmiş Milletlerdeki temas ve çalışmalarımızın, değerli dostum Sayın Trump'la görüşmemizde aldığımız kararların ülkemiz, milletimiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

KANIN DURMASI İÇİN İÇİN MUTABAKAT VAR
SORU: Başkan Trump'la tarihi olarak nitelendirilebilecek bir görüşme gerçekleştirdiniz. Bu görüşmenin Türk-Amerikan ilişkilerinin bundan sonraki seyrinde nasıl bir karşılığı olacağını düşünüyorsunuz? Bir de dışarıda ilk gördüğümüz atmosfer çok sıcak, pozitif ve yapıcıydı. İçeride baş başa görüşmelerde detay ve teknik konulara girdiğinizde genel hava nasıl seyretti?
Ben özellikle sizlere teşekkür ediyorum. Beyaz Saray'da Sayın Trump ve heyeti tarafından gayet iyi ağırlandık. Washington'dan memnun ayrılıyoruz. Atılan çamurlarla kirletilemeyecek kadar güzel bir ziyaretti. Sayın Başkan'la samimi, yapıcı ve verimli bir atmosferde görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Zaten Sayın Trump ile ilişkimiz, malum geçmişten bu yana çok iyi. İlk döneminde farklı bir diyaloğumuz vardı, o devam ediyor. Bu durum inanıyorum ki; Türk-Amerikan ilişkilerine de olumlu yansıyacak. Bugüne kadar, dostlarımızla konuşurken açık, net ve ilkeli bir dil kullandık ve kullanıyoruz. Sayın Trump da açık konuşmayı seven, düşüncelerini perdesiz dillendiren bir siyasetçi. Amerika ile ilişkilerimizi, karşılıklı saygı temelinde ilerletiyoruz. Tek görüşmeyle her meseleyi halletmek, tabii ki mümkün değil. Fakat bu temas, birçok konuda anlamlı ilerleme sağlamamıza yol açtı. İki ülkenin ticaret hacmi de potansiyeli de ortada. 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefimiz var. Liderler olarak bunu harekete geçirecek politik iradeye sahibiz. Görüşmemizde ticaret ve yatırımların yanı sıra Gazze'deki insani felaketi ve Suriye konusunu da ele aldık. Sayın Trump'ın küresel barış vizyonunu ben de destekliyorum. Akan kanın durması noktasında iki tarafta da bir mutabakat söz konusu. İnşallah bu konuda da kısa sürede bir açılım sağlarız. Yemekte de bütün bu konuları her yönüyle ele alma fırsatını bulduk. Gerek şahsım, gerek bakan arkadaşlarımla birlikte bunları değerlendirdik.
FİLİSTİN'İ GÜNDEMDE TUTMAYA DEVAM EDECEĞİZ
SORU: Gazze konusunda Birleşmiş Milletlerde çok önemli bir konuşma yaptınız. Bugün de Trump'la görüştünüz. Trump görüşmeden önce, sadece rehinelerden bahsetti. Daha önceki konuşmalarında da hep rehinelerden bahsediyor. Baş başa yaptığınız görüşmede, Gazze'de akan kanı, ölen çocukları, açlığı kendisine anlattınız mı? Hatırlattınız mı? "Durdurulması lazım" dediniz mi? Gazze bağlamında nasıl bir görüşme oldu?
Sayın Trump ve bölgemizdeki bazı ülkelerin liderleriyle yaptığımız toplantılar hep verimli geçti. Bugün Trump'la yaptığımız toplantıda da bu yapıcı yaklaşımı gördük. Gazze'deki katliamları sonlandırma iradesinin ortaya konulması açısından buluşmamız çok çok önemliydi. Sayın Trump toplantıda Gazze'deki çatışmaların son bulmasını, kalıcı barışa ulaşmanın gerekliliğini ifade etti. Biz de Gazze'de ve Filistin'in tamamında önce ateşkese, sonra da kalıcı barışa nasıl ulaşılabileceğini anlattık. Orada bir anlayış birliği oluştu. Beyaz Saray'daki görüşmemiz, New York'taki toplantımızın devamı niteliğindeydi. İki devletli çözümün bölgede kalıcı barışı sağlayacak formül olduğunu, mevcut durumun sürdürülemeyeceğini ifade ettik. Sayın Trump da mevcut durumun böyle devam edemeyeceğinin farkında. Türkiye olarak temel hedefimiz, Gazze'deki katliamların bir an önce sona ermesidir. Çocukların, kadınların ve masum sivillerin hayatını kaybettiği bir tabloyu güvenlik gerekçesiyle açıklamak mümkün değildir. Kimsenin şüphesi olmasın, Gazze'ye kalıcı ve adil barış gelene kadar bu meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz. Bunun için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz ve yapacağız.
Başkan Erdoğan ve Trump Beyaz Saray'da görüşme gerçekleştirdi
SORU: Birleşmiş Milletlerde gözlemledik ki; İsrail giderek yalnızlaşıyor. Sizin Genel Kurul'daki konuşmanızda gösterdiğiniz fotoğraflar da yaşananları bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. İki soru soracağım. Bir, siz o fotoğrafları görünce ne hissettiniz? İki, bu zulmün, İsrail'in iyice yalnızlaşması ve Amerika'nın bu durumdan zarar gördüğünü fark etmesiyle durmasının mümkün olabileceği görüşüne katılıyor musunuz?
Genel Kurul'da bir kez daha gördük ki; İsrail zulmüyle, işlediği insanlık suçlarıyla artık yalnızlaşmaya başladı. Sözün bittiği yerde fotoğraflar bizim hislerimize tercüman oluyor. Bir deri bir kemik kalmış çocuğun ayakları her şeyi dile getiriyor. O yavrunun işler acısı hali bir yandan zalimleri işaret etti, bir yandan zulme seyirci kalanlara esaslı bir hakikat tokadı indirdi. Yıkıntılar arasındaki insanlar, ellerinde kovalarla, tencerelerle bir kap yemek alabilmek için bakan çaresiz gözler, bize Gazze'yi anlattı. İşte o kareler bize, "duramazsın", "dinlenemezsin", "yorulamazsın" dedi. Biz de anlatıyoruz, çare arıyoruz, onlara yardım için çabalıyoruz. Çok şükür, adaleti ve vicdanı savunanlar olarak bugün dünden daha güçlüyüz. Filistin Davası, bugün dünden çok daha biliniyor. Vicdanlı insanların tüm çığlıkları, İsrail'i bugün dünden çok daha rahatsız ediyor. Bakınız bir avuç ülkenin dışında İsrail'in yanında duran artık var mı? Artık kimin haklı, kimin haksız, kimin mazlum, kimin zalim olduğunu gördükleri için bu tablo ortaya çıktı. Biz, "İki devletli çözüm" dediğimizde, duymazdan gelenler, artık bizimle aynı safta yer alıyor. Gazze'nin çocukları için, Kudüs'ün onuru için, Mescid-i Aksa'nın haysiyeti için konuşuyoruz. Bunca katliama, soykırıma, insan hakları ihlallerine imza atanlar hem hukuk, hem tarih önünde hesap verecek. O gün geldiğinde tıpkı bugün olduğu gibi Gazze, Filistin toprağı olacak ve bu yaralar sarılacak. Doğrusu ben buna inanıyorum.


