Üstad en sevgiliye kavuştu! Sezai Karakoç'un ardından...

Şair, yazar ve fikir adamı Sezai Karakoç, 88 yaşında hayata veda etti. Yaşam felsefesi İslami temeller üzerine kurulu olan şair, İslami yaşam biçimini diriltme çabası içerisindeydi ve şiirlerini de bu eksen etrafında yazmıştı. Fikriyat yazarı Ekrem Demirli, üstad Sezai Karakoç'la karşılaştığı anları kaleme aldı. İşte o yazı...

Giriş Tarihi 17 Kasım 2021, 11:26 Güncelleme 17 Kasım 2021, 12:06
Üstad en sevgiliye kavuştu! Sezai Karakoç’un ardından...

İÇİNDEKİLER

Şair, yazar ve düşünür Sezai Karakoç, dün İstanbul'da 88 yaşında aramızdan ayrıldı. Karakoç'un vefatı pek çok kişiyi yasa boğdu. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere birçok siyasi isim taziye mesajı yayınladı.

MEVLA MEKANINI CENNET EYLESİN...

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Karakoç'un vefat haberini Twitter hesabından duyurdu.

Kalın paylaştığı mesajında, "Diriliş şairi Üstad Sezai Karakoç rahmet-i Rahman'a kavuştu. Örnek bir hayat, sağlam bir fikir örgüsü ve büyük bir edebî miras bıraktı geride. Mevla mekanını cennet, makamını âli, ruhunu şâd eylesin." ifadelerine yer verdi.

Fikriyat yazarı Ekrem Demirli Üstadla tanıştığı anları şöyle kaleme aldı....

Bahar, yaz güz kış

Ben sen İsa ve Yahya

Bir gülü yetiştirmek için

Yaratılmışız

Şükür Tanrı'ya

Galiba ilk karşılaşmada yaşadığım tecrübeyi bir çok insan yaşamış, F. Nietzsche'nin 'mütevazi duruşun ardında saklı sanatkar derinliği' deyişini hatırlatırcasına entelektüel yetkinliğin zarif görünümlerinden birisine şahitlik etmiştir. İmam Hatip'te okuma heyecanıyla dolu olduğumuz yıllarda Cağaloğlu'ndaki Diriliş yayınlarına gittiğimizde bizden birkaç yaş büyük bir satış sorumlusu ile üst üste iki gözlüğü takmış, daktiloyla yazılmış bir yazıyı okuyan birisiyle karşılaşmıştık. Kitapları aldıktan sonra masa başındaki görevli 'Sezai Bey!' diye işaret edince gayr-ı ihtiyari 'A! Sezai Bey mi?' gibi garip bir cümle kurmuştum. Eserlerini okuduğumuz bir yazarla ilk kez karşılaşmıyorduk, fakat Sezai Bey hakkındaki beklentim biraz farklıydı. O yıllardan itibaren Sezai Bey'in eserlerini okumak, arkadaş guruplarımızda müzakere etmek, ondan ezberlediğimiz şiirleri veya cümleleri aktarmak, en kıymetli işlerimizden olmuştu. Zaman içinde dikkatimiz daha çok şiirlerine yönelmiş olsa bile Sezai Bey, İsmet Özel ile birlikte en çok yakınlık duyacağımız isim olacaktı

Tevazu ile iddia, daha doğrusu yaptığı iş hakkında bilinç sahibi olmak arasında hiç çelişki görmem. Haddi zatında insanın yaptığı iş hakkındaki bilinci onun ahlaki görevi olarak kabul edilebilir. Necip Fazıl'ın abartılı sayılabilecek üslubunu Sezai Bey'de bulamayanlar bu noktada yanlış kanaatlere varabilirler: Sezai Bey, kendisi ve eserleri hakkında güçlü bir bilinç sahibi idi, kendisini ve eserlerini tarihsel bir zemine yerleştirmiş, bir misyonu hamil olduğunu düşünmüştü. Galiba yazı yazmanın en güçlü saiki böyle bir bilinç idi. Yayınevindeyken ziyaretine gelen bir akademisyenin şöyle bir soru yönelttiğini hatırlarım: 'Üstat! Bir karşılaştırma yapmak istiyorum: Mehmet Akif ile Tevfik Fikret, Nazım Hikmet ve üstat Necip Fazıl, Cemal Süreya ile zat-ı aliniz. Böyle bir değerlendirme hakkında ne dersiniz?' Bu sözleri söyleyince Sezai Bey'den ve kendisinden etkilenmiş bir çok isimden dinlediğim böyle bir benzetmenin makul olabileceğini içimden geçiriyordum. Sezai Bey, meseleyi biraz geniş ele alarak mealen şöyle demişti: 'Tanzimat ile birlikte başlayan düşünce hayatı batıcı kanatta en önemli temsilci olarak Tevfik Fikret'i çıkardı. Sonra milletimiz onun karşısında Mehmet Akif'e teveccüh etti. Cumhuriyet döneminde

Batıcılık başka bir noktaya vardı ve Nazım Hikmet'in etrafında toplandı. Bu kez manevi değerler üstat Necip Fazıl'da karşılığını buldu.' Buraya kadar söyleyebileceklerini az çok herkes tahmin edebilirdi, fakat esas merak ettiğim kendisi ile Cemal Süreya arasındaki ilişki hakkındaki değerlendirmeleri idi. Sezai Bey biraz durdu, sonra bir yazarın kendisi hakkındaki bilincin -yanlış veya doğru olmasının ötesinde kalemi yönlendiren esas saiktir o - bir ifadesi olmak üzere şöyle dedi: 'Cemal Süreyya ile benim aramda bir karşılaştırma yapmak hiç mümkün değil. O bir şair, ben ise medeniyeti bütün meseleleriyle üstlenmiş birisiyim.' Söyledikleri bana hiç garip gelmemişti, en azından defalarca okuduğumuz ve tartıştığımız eserleri benim zihnimde de öyle bir etki bırakmış olmalı.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ