İşte Hilal Kaplan'ın köşe yazısının bir bölümü:
Kulaklarımızda çınlayan, "Eski Türkiye'ye ait" bir feryâttır. 17 Ağustos depreminde devlet ancak günler sonra felaket bölgelerine ulaşabildiğinde veya 2001 krizinde bankaların içi ile birlikte milletin de cebi boşaltıldığında dilimize pelesenk olmuştur. Dünya sağlık ve ekonomi alanında küresel bir krizden geçerken, bazıları da bu seslenişin ülkemizde hâlâ karşılığı olduğuna bizi inandırmaya çalışıyor.
Oysa ki devlet, bazılarının "abartı" diyerek karşı çıktığı dönemde, daha hiç vaka yokken havalimanlarına termal kamera yerleştirerek, sadece 47 vaka varken okulları tatil ederek Avrupa ülkelerinden ve Amerika'dan önce tedbirler almaya başlamıştı.
Oysa ki devlet, bazılarının 'israf' diyerek karşı çıktığı dönemde, kulak asmayarak Şehir Hastaneleri projesini hayata geçirerek ülkeye onbinlerce yataklı tesisleri kazandırıp, yoğun bakım yatağı sayısı yine Avrupa ülkelerinin üzerine çıkarmıştı.
Oysa ki devlet, sicillerinde SGK'yı batırma lekesini taşıyan bazılarına rağmen çoğu Avrupa ülkesinden ve Amerika'dan oldukça kapsayıcı bir sağlık sigortası sistemiyle bütün vatandaşlarını korumaya almıştı.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!