FETÖ mafyavari yöntemle haraç kesmiş

FETÖ/PDY'ye "himmet" adı altında finansal destek sağlandığı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında Bank Asya çalışanları ile Dumankaya İnşaat'ın eski sahibi ve ortakları olan Halit Dumankaya, Barış Değer Dumankaya, Ayla Dumankaya Pirinççi, Uğur Dumankaya ve Semih Serhat Dumankaya'nın da bulunduğu 63 şüpheliye yönelik iddianamenin detayları ortaya çıktı. İddianamede, ihbarcı veya mağdur sıfatıyla yer alan kişilerin örgütün "himmet" adı altında mafyavari yöntemle haraç kestiğine, hatta silahla tehdit edildiklerine ilişkin ifadelerine yer verildi.

Giriş Tarihi 04 Nisan 2018, 00:00 Güncelleme 04 Nisan 2018, 15:37
FETÖ mafyavari yöntemle haraç kesmiş

İÇİNDEKİLER

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) "himmet" adı altında finansal destek sağlandığı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında aralarında Bank Asya çalışanları ile TMSF yetkililerinin kayyum olarak atandığı Dumankaya İnşaat firmasının eski sahibi ve ortaklarının da bulunduğu 63 şüpheliye yönelik hazırlanan iddianamede, ihbarcı veya mağdurların örgütün ''himmet'' adı altında mafyavari yöntemle haraç kestiğine, hatta silahla tehdit edildiklerine ilişkin ifadeleri yer aldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan ve mahkemeye gönderilen iddianamede, ihbarcı sıfatıyla yer alan Hakan Zengin'in ifadesine yer verildi.

İddianamede, müşteki sıfatıyla savcılığa müracaat eden Hakan Zengin'in etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediği belirtildi. Bu kapsamda ifade veren Zengin, ''1990'lı yıllarda bir arkadaşımın vesile olması ile Fetullah Gülen grubu ile tanıştım. Bu insanlar samimi olarak öğrenci okuttuklarını söyledikleri için ben de başka cemaatlere olduğu gibi bu cemaatin de yönlendirdiği insanlara yardımda bulundum. Bu yardımlarım 2010 yılına kadar çok ciddi şekilde devam etti. Bütün Kurban Bayramlarında kurban bağışı yaptığım gibi örgüt için kurban derisi dahi topladım. Hatta Samanyolu Tv kurulurken ciddi miktarda bağışta da bulundum.'' diye beyanda bulundu.

Zengin, 2009 yılının sonlarına kadar Rusya'da kaldığını ve orada ''cemaatin'' iç yüzünü gördüğünü çünkü Rusya'da hiçbir eğitim faaliyeti olmamasına rağmen tamamen ticarethane gibi çalıştıklarını vurgulayarak, ''Hatta ekonomik olarak sorumlu olduğumuz evden yetişen bir kişi, Rusya'da sorumlu imam olmuştu, hiçbir şekilde bana randevu dahi vermedi. 2009 yılı sonlarında Rusya'dan döndükten sonra aramızda soğukluk oldu. Üstüne Mavi Marmara olayı gelince tamamen zıt düştük. Ben şahsen bu olayda Türkiye'nin haklı olduğunu söylerken, örgüt üyeleri Fetullah Gülen'in talimatıyla İsrail'i otorite olarak gördükleri için kopuş hızlandı.17-25 Aralık operasyonundan sonra tamamen koptum. Bu süreçten sonra benim Ağrılı olduğumu bildikleri için örgütün üyeleri evimize gelerek, HDP'ye oy istemeleri bardağı taşıran damla oldu.'' ifadelerini kullandı.

"PLAKETLERİN CENNETE GİTMEK İÇİN İMZALI TAPULAR OLDUĞUNU SÖYLÜYORLARDI"
Bu süre zarfında ekonomik durumu iyi olduğu ve örgüte ciddi yardımlarda bulunduğu için her yardımla ilgili kendisine plaket verildiğini bildiren Zengin, örgütün himmet toplaması ile ilgili şunları anlattı:

''Beni ve çevremi yardıma teşvik için de bu plaketlerin cennete gitmek için imzalı tapular olduğunu söylüyorlardı. 2006 yılına kadar peyderpey örgüt elemanları himmet, kurban ve burs için aldıkları çek ve senetleri bana getirirler, ben de karşılığını nakit olarak kendilerine tam ve eksiksiz olarak verdikten sonra çek ve senetleri tahsil yoluna giderdim. Amacım, halisane bir şekilde örgüt üyelerinin bu işlerle yorulmamasıydı. 2006 yılında yine böyle bir sohbet esnasında örgüt içerisinde bölge sorumlusu olan ve kod adı Ömer Hoca olarak bilinen Murat Koca bana örgüt için himmet, burs ve kurban paraları gibi paralar toplandığını, bir kısmından çek alındığını, bunların hesaba girip çıkması gerektiğini, bunun için Bank Asya'nın uygun olduğunu ve yardımcı olabileceklerini söyledi.

Murat Koca'nın örgütte bir ağırlığı vardı. Kendilerine güvendiğim için Bank Asya Maltepe Şubesi'nde suça konu hesabı açtırdım. Ben bu hesabı açtırırken bu kadar yüklü miktarda çekin ve nakit paranın hesaba girip çıkacağını tahmin etmemiştim. Özkan Zengin kardeşim olur, özellikle 2007-2009 arası Rusya'da bulunduğumda buradaki işleri takip etmesi için kendisine vekaletname vermiştim. Rusya'da bulunduğum sırada örgüt üyeleri ve bankacılar beni arayarak imzalamam gereken evraklar olduğunu söylemeleri üzerine ben de kardeşim Özkan'ı aradım. Vekaletname ile Özkan bankaya giderek önceden yapılmış işlemlerle ilgili toplu olarak bekletilen dekontlara sanki parayı kendisi çekmiş gibi imza atmıştır. Özkan Zengin'in benim hesabımdan bir sürü işlemi gözükmesine rağmen Bank Asya Maltepe Şubesi'ne iki defa gittiği düşünülürse, dekontları toplu şekilde imzaladığı göz önüne alındığında Bank Asya görevlilerinin sahte olarak başka şahıslara çek ve paraları tahsil ettirip kardeşime imzalattırdığı aşikardır.''

''BİR KİŞİDEN 1 MİLYON 62 BİN LİRA''
Zengin, bir süre sonra Bank Asya Maltepe Şubesi'ndeki hesabını kendi ticari işleri için de kullanmak istediğini, örgüt üyelerinin çeklerini şahsi hesabına sahte imza atarak soktuklarını belirterek, ''Hatta bir kısım çeki yine bana getirdiler, ben bu çeklerin karşılığını fazlasıyla ödedim. Örgüt üyeleri bu çekleri benim hesabıma koydular. Dolayısıyla bu çekler benim hesabımda ve artık benim olmuştu. Yani bu çeklerin karşılığı hiçbir şekilde çekilmemesi gerekirdi. Bazen de acil paraya ihtiyaçları olduğunu, esnaftan çek toplayacaklarını ve bu çekleri bana vereceklerini söylüyorlardı. Gelen çeklerde benim hesabıma, benim namıma ve benim olarak giriyordu. Dolayısıyla zaten kayıtlar incelendiğinde yetki belgesi olmadan ya da sahte yetki belgeleri ile çekilen paralar şahsi olarak bana ait olan çeklerin paralarıdır. Yani benim şahsi paralarımı çekmişlerdir.'' ifadelerini kullandı.

Şu ana kadar kayıtlardan tespit ettiği kadarıyla kendisinin şahsi parasından usulsüz şekilde çekilen miktarın 1 milyon 62 bin lira olduğunu, kayıtlar tam olarak incelenebilirse söz konusu miktarın daha artabileceğini aktaran Zengin, şöyle devam etti:

''17-25 Aralık operasyonundan sonra ben avukatım vasıtasıyla ihtar çekerek, hesabımla ilgili belgeleri istedim. Bizi oyaladıktan sonra belgeleri verdiler. Bunun üzerine avukatım vasıtasıyla ikinci ihtarı çekerek, tespit etmiş olduğumuz 1 milyon 62 bin lirayı istedik. Ben bu olayla ilgili şikayette bulunduktan sonra örgüt üyeleri bana tanıdıklarım vasıtası ile haber göndererek, 'Biz Genelkurmay Başkanını hapse attık, o kim oluyor, devran döndüğünde sen de gününü göreceksin.' diyerek üstü kapalı tehditlerle ilgili duyumlarım var.''

Zengin, örgüt ile zayıflayan bağlarının 17-25 Aralık operasyonundan sonra tamamen koptuğunu, yaptığı yardımların her ne kadar iyi niyetle ile yapılmış olsa da, örgüt lehine kullanıldığı için pişman olduğunu belirterek, bu nedenle etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini kaydetti.

ÖRGÜTÜN SİLAHLA TEHDİDİ
İddianamede, ihbarcı Hakan Zengin hesabında işlem gören çeklerdeki bazı keşidecilerin (çeki düzenleyen ve imzalayan kişi) ifadelerine de yer verildi. Söz konusu keşidecilerin ve şikayetçilerin ifadelerine göre örgütün, himmet topladığı veya bağış aldığı kişileri önce korkuttuğu daha sonra silahla tehdit edecek yöntemlere başvurduğu ortaya çıktı.

Keşideci Hakan Bahadır'ın ifadesinde, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in önde gelen adamlarından olarak bildiği Mustafa Başarı isimli şahısla ''Bengüsu İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş.'' ünvanlı firmanın ortağı olduğunu, Işık Yapı, Mavi Işık, Işıktaş, Lale Mimarlık isimli firmalarda da resmi ve gayriresmi ortaklıklarının bulunduğunu, 2005 yılında haklarına el konulduğunu anlatarak, bu nedenle "2005 yılında Fetullah Gülen'e ulaşarak yardım istediğini, onun da Art Çelik Metalleri'nin sahibi Ali Rıza Tanrısever ve Ali Katırcıoğlu isimli şahısları hakem heyeti olarak vekil kıldığını" bildirdi.

Bahadır, bu konuyla ilgili Bayrampaşa'daki fabrikada toplantı yaptıklarını, bu toplantıda kendisine hakem olarak bahsedilen şahısların, ''Cemaat tarafından el konulan malları istemeyeceği ve şu an elinde bulunan tüm mal varlığını cemaate bağışlarsa hem dünyasını hem de ahiretini kurtaracağı'' şeklinde beyanda bulunduklarını ve bu şekilde karar çıktığını belirtti.

Bu karardan sonra örgütün niyetini anlayarak irtibatını tamamen kestiğini ve aralarında yargı süreci başladığını ancak uzlaştırılmak üzere "Senin sorunlarını burada çözeceğiz, güvendiğin, tanıdığın insanlar var..." vaadiyle Antalya'ya davet edildiğini anlatan Bahadır, ''Cemaatin avukatı olan Ahmet İbrahim Aydın isimli şahısla Meltem Mahallesi'nde buluştuklarını, burada örgütünün 'Akdeniz imamı' Salih Kaya, Emniyet Müdürü Ümit Yurdakul, cemaatin 'Afrika imamı' Nevzat Ayvacı, Mustafa Başarı, Avukat Ahmet İbrahim Aydın ve adlarını sonradan öğrendiği Hasan Libas, Ramazan Keskin, soyadını bilmediği 'Antalya imamı' Tarık Hoca ve birkaç kişinin daha olduğunu, şahısların kendisine 'Sen devlet ajanısın, provokatörsün, senin yüzünden hizmet zarar görüyor, bundan sonra susacaksın, susmanı garanti etmek için bu senetleri imzalayacaksın, susar ve hakkımızda konuşmazsan kasada kilitli kalır, yok konuşmaya devam edersen hem senetleri işleme koyarız hem de tüm aileni öldürürüz!' dediklerini, kendisinin ilk aşamada kabul etmediğinde, 30-35 yaşlarında, gür siyah saçlı, 170-175 cm boylarında, kumral tenli bir şahıs tarafından kafasına silah dayandığını, kendisine, 'Yalnızca seni değil, aileni de öldürürüz!' dediklerini, ciddi olduklarını anlayarak senetleri imzaladığını ve yaklaşık iki yıl boyunca cemaat hakkında konuşmayarak herhangi bir dava da açmadığını, buna rağmen ellerinde bulundurdukları boş senetleri Antalya'da bulunan taşınmazlarının değerlenmesi üzerine işleme sokarak kendisine haciz işlemi yaptıklarını, bu konuyla alakalı olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na müracaatta bulunduğunu, örgütün mağduru olduğunu, parasını ve malını kaybettiğini" ifade etti.

Bahadır, FETÖ/PDY'nin mali mütevelli heyeti başkanı olarak Ali Açıl adlı kişiyi bildiğini, bu şahsın İstanbul'da bulunan himmet paralarını toplayarak "cemaat"in hizmetine sunduğunu, bütün mal varlığını elden çıkartarak yurtdışına kaçtığını belirterek, ihbarcı Hakan Zengin'i de tanımadığını ifadesine ekledi.