Tek partili dönem ve CHP diktası

Halkı ayaklanmaya çağıran CHP Süleymanapaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat ve destekçisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan'ın hükümet ve Cumhurbaşkanı hakkındaki aşağılık ifadeleri akıllara tek partili dönemi yani, CHP iktidarlarını getirdi.

Giriş Tarihi 31 Ekim 2017, 00:00 Güncelleme 31 Ekim 2017, 14:16
Tek partili dönem ve CHP diktası

İÇİNDEKİLER

Devletin ve milletin birbirinden kesin çizgilerle ayrıştığı dönem olarak hafızalara kazınan tek partili dönem, aynı zamanda CHP'nin toplum üzerindeki baskı, şiddet ve sansürlerinin ayyuka çıktığı dönemdir. 'Milli Şef' olarak tabir edilen ve kendisinden başka kimsenin herhangi bir yetkiye sahip olmasına tahammül edemeyen İsmet İnönü'nün, millet başta olmak üzere bütün sesleri susturduğu, dikta ile sindirdiği kara bir sayfaya imza atan o partinin ismi ise Cumhuriyet Halk Partisi'dir.

KÖYLÜ DIŞLANDI, FAKİR AŞAĞILANDI
'Milletin efendisi' olarak tanımlanan köylünün CHP iktidarı döneminde maruz kaldığı aşağılanma hafızalardan kazınmış değil. 1939 yılında köylülülere yönelik Meclis'e gelen bir yasa önerisi söz konusu muamemelenin yalnızca bir örneğidir. Öneriyi Meclise taşıyan, dönemin CHP Kütahya Milletvekili Besim Atalay. Atalay köylüler ve fakirler için 'düşük kalite ekmek çıkarılmasını' talep etmiş. Oluşturdukları üst tabakanın ekmeğiyle köylünün yediği ekmeğin aynı kalitede olmasının tahammül edemez hale gelmiştir. Ankara'ya gelmek isteyen köylüler ise zabıtalarca şehrin girişinde yakalanıp hamamlara götürülmüş 'yıkanmadan şehre girmeyin' talimatı verilmiştir.

Cumhuriyet Gazetesi'nin 1925 yılında köylüler ile ilgili yazısı, köylülerin şehre dahi alınmamasını tavsiye eder niteliktedir:

"Aralarında fakir üstü başı kirli ve bitli kimselerin de bulunduğu yolcuların bazen aylarca devam eden misafirlikleri, İastanbul'da ekmek darlıklarına sebep olmaktadır... (Cumhuriyet 1925)"

Köylüyeden alınan fahiş vergilerin yanında ekmek dahil her şey karneye tabii tutulmuştur

Eskişehir Mebusu Emin Sazak, köylüye reva görülen muameleyi şöyle ifade etmektedir:

Köy yardımı son zamanlarda uygulanmaya başlandı. Acaba bu parayla köylüye ne yarar yapılıyor diye öğrenmek istedim. İlk önce bir köy konağı yapılıyor. Köye geldikleri zaman vali ve kaymakam beyler dinlensinler diye. Ondan sonra şehirde ipsiz-sapsız kim varsa köylere katip yapılıyor. O hale geliyor ki genel müfettiş gelecek diye köylüler dağlara kaçıyor. Yani köy kalknımıyor 'dağa kalkıyor. Kalkınma bu şekilde oluyor (1930)

TÜM SESLERİ SUSTURAN 'TAKRİR-İ SUKÜN'
Tek partili dönem, herhangi bir fikir ya da görüşe yer verimeyen dönemdir. Kurtuluş mücadelesinin kahramanlarından Kazım Karabekir ve arkadaşları tarafından 17 Kasım 1924 yılında kurulan ve ilk muhalif parti olarak tarihe geçen, Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası, Kuruluşundan 7 ay sonra kapatılmıştır. Muhalefetten seslerin yükselmeye başladığı bu dönem iktidar çözümü Takrir-i Sukün Kanunu çıkarmakta bulmuştur.

Takrir-i Sükun Kanunu 3 Mart 1925'te yine CHP iktidarında TBMM'de kabul edilen ve Hükümete olağanüstü yetkiler veren kanundur. 13 Şubat 1925′te başlayan Şeyh Sait Ayaklanması'nın bastırılması ve suçluların cezalandırılması bahanesiyle çıkarılan kanun, muhalif olan seslerin tamamını susturmuştur.

Basın susturulmuş, sansürlenmiştir. İleriki dönemlerde Başbakanlık da yapan CHP'li Recep Peker 5 Mart 1925 tarihinde Tanin Gazetsi'ne yaptığı bir konuşmada basın kuruluşları ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştır:

"'Biz bu yılan yuvalarını tahrip etmek ve susturmak azmindeyiz. Bu yılanlar ve zehirli yuvalar kanun kuvvetiyle dezenfekte edilmedikçe memlekete rahat yüzü yoktur."

Takrir-i Sukün Kanunu ile Cumhuriyet ve Hakimiyet'i Milliye hariç bütün gazeteler kapatıldı.

Yine aynı kanunun eseri olan 'İstiklal Mahkemeleri' kuruldu. İktidara yönelik en ufak eleştiri ya da iktidarın aksini söyleyen en kısık muhalif ses bile darağacıyla kesildi.

1945 yılında hükümranlığı sona eren İsmet İnönü'nün zorba yönetim etkisi 1950 yılına kadar etkisini göstermeye devam etmiştir.