Suriyeliler üzerinden kaos planı

Doğan medyasının Sakarya'daki vahşete yönelik skandalının ardından Suriyelileri hedef gösteren yayınlarla kimler nasıl bir kaos planı yürütüyor, kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

Giriş Tarihi 08 Temmuz 2017, 00:00 Güncelleme 08 Temmuz 2017, 11:09
Suriyeliler üzerinden kaos planı

İÇİNDEKİLER

Sakarya'da 20 yaşındaki hamile Suriyeli kadına yönelik vahşetin Suriyeli sığınmacılara yönelik sistematik bir hedef gösterme sürecinin ardından yaşanması gündemin ana konusu oldu. Bugün de Akşam gazetesinde Kurtuluş Tayiz "Suriyeli sığınmacılar neden hedef?" sorusunun peşinden giderek, "Suriyeli sığınmacıları hedef haline getiren bütün siyasi partiler, kişi ve kurumlar, medya ve sanatçılar bu vahşi cinayetin hem sorumlusu hem de ortağı durumunda. Mazlum, gariban, zavallı sığınmacılara düşmanca söylem geliştiren herkes bu cinayetin bir parçası." diye yazdı.

"Suriyeli sığınmacıları hedef alan tahrikler sonuç verdi; Sakarya'da 20 yaşındaki hamile Suriyeli bir kadın ve bir yaşındaki oğlu kaçırıldı. Kadın tecavüz edildikten sonra başı taşla ezilmek suretiyle, oğlu ise boğularak öldürüldü. Katiller, kurbanın kapı komşuları ve öldürülen kadının kocasının iş arkadaşları çıktı."

Suriyeli sığınmacıları hedef haline getiren bütün siyasi partiler, kişi ve kurumlar, medya ve sanatçılar bu vahşi cinayetin hem sorumlusu hem de ortağı durumunda. Mazlum, gariban, zavallı sığınmacılara düşmanca söylem geliştiren herkes bu cinayetin bir parçası.

Suriyeliler, ülkemize keyfiyetten gelmiş değil; ülkelerindeki iç savaş ve sosyo-politik soykırım yüzünden, canlarını kurtarabilmek için komşu ülkelere sığındılar. İşimize, ekmeğimize, yaşamımıza ortak oldukları elbette doğru; ama Müslümanlar, kendilerine sığınanlara Batılı ülkeler gibi muamele etmez. Bin yıllık medeniyetimizi bu temel ayrıma borçluyuz; Batı'nın değerlerine göre Suriyeli sığınmacılar insan bile değil; bizim değerlerimize göre Suriyelilerin öz kardeşlerimizden farkı yok. Bunu söylerken elbette sığınmacılar için yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu gözardı etmiyoruz. Karşı karşıya olduğumuz mesele, Suriyelilerin ülkemize getirdiği-doğurduğu sıkıntıdan kaynaklanmıyor; Suriyeli sığınmacılar üzerinden yeni çatışma alanları yaratılmak isteniyor ve hedefte de Türkiye var, yani hepimiz varız.

Bir süredir sistemli olarak yabancı düşmanlığı körüklenmekte, Suriyelilere karşı tahrik edici haberler pompalanmakta. Bu süreci başlatan aslında ana muhalefet partisi CHP ve ülkenin önde gelen hâkim medya gruplarıdır. CHP lideri, iktidara geldiğinde sınırları kapatacağını ve Suriyelileri ülkelerine geri göndereceğini açıklamıştı. Tabana sürekli yabancı düşmanlığı pompalandı. Bu zihniyet sayesinde CHP tabanı Suriyelilere düşman olup çıktı. CHP tabanında bir araştırma yapılma, tepkileri ölçülse görülecek ki, parti seçmeninin yüzde 99'u Suriyeli düşmanı.

Sadece CHP'yi suçlamak da kuşkusuz büyük bir haksızlık olur; diğer partilerin tabanında da Suriyelilere karşı bir tepki, düşmanlık gelişmeye başladı. Mültecileri hedef alan son algı operasyonları MHP ve AK Parti tabanını da etkiliyor. Parti yönetimlerinin buna dikkat etmesi ve gereken tedbirleri gecikmeden alması şart.

Suriyelilere karşı düşmanlığın artmasının asıl sebebi, medyanın hedef gösteren, tahrik eden, çarpıtılmış haber ve yayınları. Kısa süreli bir tarama yapılsa, başta Doğan grubu olmak üzere FETÖ, PKK ve sol örgütlere yakın gazete ve televizyonların, internet sitelerinin Suriyelilere karşı nasıl sistemli bir şekilde düşmanca yayınlar yaptığı görülecektir. Ayrıca bazı sanatçıların da Suriyelilere karşı psikolojik harpte kullanıldığı, Suriyelileri hedef alan Tweetler atarak algı operasyonlarına katıldığı görülüyor. Bu sanatçılara yaptıkları işin rezilce, aşağılıkça olduğunu mutlaka hatırlatmak lazım.

Suriyeli sığınmacıları hedef gösteren yayınlar belli merkezlerden yönetiliyor ve toplumda yeni çatışma alanları yaratmayı hedefliyor. Bir diğer amaçları ise Türkiye'nin tarihte eşine ender rastlanan misafirperverliğine, dayanışma duygusuna, insanlık gösterisine gölge düşürmek. Suriye iç savaşı, dünya için de bir sınav oldu; Batı, bu insanlık sınavında sınıfta kaldı ve gerçek kötücül yüzünü gösterdi. Türkiye ise etnik ve inanç ayrımı yapmaksızın bütün mazlumlara kapılarını açarak dünya Müslümanlarının saygısını ve takdirini kazandı. İşte, Türkiye'yi çekim merkezi yapan ve Batı karşısında psikolojik olarak üste çıkaran bu özelliğini aşağı çekmeye çalışıyorlar. Hükümet ve yerel yöneticiler başta olmak üzere millet olarak buna fırsat vermememiz gerekiyor.