Gizli tanıktan Gülen örgütüyle ilgili bomba açıklamalar

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25 Aralık soruşturması kapsamında hazırladığı takipsizlik kararında, bir polisin gizli tanık olarak ifadesine yer verildi. Gizli tanık ifadesinde, ''Soruşturma ilk önce ihaleye fesat karıştırmak olarak başlatılmıştı ancak daha sonradan Başbakan 'ın örgüt lideri olarak gösterildiği bir şema oluşturuldu. Soruşturmanın seyri değişince bazı tereddütler yaşanmaya başlandı. Bunun üzerine soruşturmayı yürüten amirler 'bu soruşturma yüzyılın soruşturması, bu soruşturmada görev almak şereftir. Ayrıca, Hocaefendi de bu soruşturmayı yürütenlere dua ediyor diye kendi aralarında konuşuyorlardı'' dediği belirtildi.

Giriş Tarihi 01 Eylül 2014, 00:00 Güncelleme 01 Eylül 2014, 21:12
Gizli tanıktan Gülen örgütüyle ilgili bomba açıklamalar

İÇİNDEKİLER

İstanbul merkezli 25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılık, takipsizlik kararında, Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattı ihalesine fesat karıştırma iddiası ile Çanakkale-Ezine-Ayvacık yolu ihalesine fesat karıştırma iddialarına ilişkin suç hakkında maddi hakikatin araştırılması gerekeceğinin anlaşıldığı, bu suç yönünden her iki dosyanın da ayrılmasına karar verildiği belirtildi.

ERDOĞAN'A ÖRGÜT LİDERİ İBARESİ KULLANILDI

Takipsizlik kararında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde bulunan 14 bilgisayar ile ilgili olarak soruşturmaya ilişkin delil olup olmadığına ilişkin inceleme yapıldığı belirtilerek, incelemede bilgisayardaki bütün verilerin imha edilmeye çalışıldığı, devlete ait arşivin yok edilmeye çalışıldığı ancak geri dönüştürme çalışmaları sonucunda elde edilen verilerden soruşturmada görev alan polislerin aslında daha çok kişiyi dinlediklerinin tespit edildiği vurgulanarak şu ifadeler yer aldı:

''Dolaylı dinlenenler arasında Cüneyt Zapsu, Ahmet Hakan Çoşkun, Hüseyin Çelik, Taner Yıldız, Muammer Güler, Yalçın Akdoğan, Beşir Atalay ve Melda Onur gibi isimlere rastlanıldığı tespit edilmiştir.

Yapılan incelemede, 25 Aralık dosyasının taslak fezlekesine ulaşıldığı, bu fezlekede ise Başbakan'dan bahsederken 'dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan', 'örgüt lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan' ibaresinin kullanıldığı ve bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 83. ve 100. maddelerindeki düzenlemeleri ihlal ettiği anlaşılmıştır.''

Bilgisayarlardan elde edilen veriler arasında dinlemeyi yapan polislerin kendi aralarında yazışmak için kullandıkları ''spark'' programında elde edilen yazışmalarda, "Mesele dershane meselesi değil Yennnnnnn, Sen daha farkına varmadın mı... Her şeyi yazışma buradan, sen birilerini takip ediyorsan birileri de burasını takip ediyordur" diye yazışmaların yapıldığı kaydedildi.

Bir yazışmada ise şu şekilde ifadeler tespit edildi:

Usame: Sende Radyo var mı?

A. Kerim: Var

Usame: Aç radyo Cihan'ı dinle

A. Kerim: Ya boşver ne dinleyeceğim abi ya

Usame: Yo yo dinleyebilirsen dine

A. Kerim: Cemaatle ilgili mi, dershaneyle ilgili mi?

Usame: Hoca çok olumlu konuşuyor

A. Kerim: Allah Allah hoca kim

Usame: Fethullah Hoca

A. Kerim: Boşver Allah bildiği gibi yapsın onları

Usame: Abiden daha haber çıkmadı olsa WhatsApp'tan mesaj atarım

-Turgay Ciner

Bir başka yazışmada ise dinleme görevlisi bir polisin, bizzat Turgay Ciner'e giderek görüştüğü ve bu görüşmenin akabinde Ciner Grubu'nun dershaneler meselesi ile ilgili haber yapamadığı yorumlarının yaptıklarının tespit edildiği vurgulanan takipsizlik kararında, bir polisin Ciner hakkında "kurban olduğum konuşacak hali yok" şeklinde yazdığı ve bu suretle Ciner'in konuşamayacak hale getirildiğine yönelik yazışmaların olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Takipsizlik kararında, Ciner hakkında dosyada tapelerin bulunduğu, hatta kurtarılan fezlekede adının geçtiği ancak 15 Aralık tarihinde imzalanan fezlekede ise adının olmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı ifade edildi.

Kararda, polisler arasındaki konuşmalara bakıldığında dershaneler konusunda haber yapmaması karşılığında Ciner hakkındaki suçlamaların soruşturma kapsamına alınmamasına yönelik pazarlık olduğu kanaatinin hasıl olduğu vurgulandı.

-''Zaman Gazetesi'' abonesi değil, şüpheli olarak kalsın iddiası

Takipsizlik kararında, yapılan usulsüzlüklerin takibi amacıyla dosyadan tefrik olunan dosya içerisinde bir polisin gizli tanık olarak ifadesine başvurulduğu belirtildi.

Takipsizlik kararında yer verilen gizli tanık, ifadesinde şunları belirtti:

''Soruşturma ilk önce ihaleye fesat karıştırmak olarak başlatılmıştı ancak daha sonradan Başbakan'ın örgüt lideri olarak gösterildiği bir şema oluşturuldu. Soruşturmanın seyri değişince bazı tereddütler yaşanmaya başlandı. Bunun üzerine soruşturmayı yürüten amirler 'bu soruşturma yüzyılın soruşturması, bu soruşturmada görev almak şereftir. Ayrıca, hocaefendi de bu soruşturmayı yürütenlere dua ediyor diye kendi aralarında konuşuyorlardı. Fetullah Gülen'in Turgay Ciner ile bir telefon görüşmesi yaptığı, bunun dosyadan çıkarılması talimatı verildi. Soruşturma savcısı Muammar Akkaş tarafından da talimat verilerek Turgay Ciner'in hakkında hazırlanan kısımlar fezlekeden çıkarıldı.

Şüpheliler arasında adı geçen Cengiz Aktürk'ün çocukları cemaate ait okullara gittiğinin tespit edildiği, amirlerin ''Zaman Gazetesi''ne aboneyse bunu da dosyadan çıkartalım'' dedikleri, ancak yapılan tespit sonucunda gazeteye abone olmadığı için dosyada şüpheli olarak kaldı. Soruşturmanın amacı kesinlikle hükumeti düşürmekti. Soruşturmanın sonlarına doğru amirler sürekli olarak 15-20 telefon numarası getirip hiçbir suç görüşmesi yapmadıkları halde sırf Başbakan'a yakınındaki kişiler diye dinleme kararı alınması yönünde rapor tutulması talimatı verdiler.''

-Kod adı P.M-T.C

Kararda, yine ynı programda polislerin kendi aralarında yaptıkları başka bir yazışmada ise "P.M-T.C buluşmasını söyledin mi" şeklinde bir ifadenin tespit edildiği, polislerin P.M T.C buluşması olarak bahsettikleri konunun Prime Minister yani Başbakan Erdoğan ile Turgay Ciner arasında Ankara'da bulunan Başbakanlık resmi konutundaki görüşme olduğunun tespit edildiği belirtildi.

ONLARA NEFES ALDIRMAYACAĞIZ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan takipsizlik kararında, 25 Aralık operasyonunda görev alan polislerin kendi aralarında yaptıkları yazışmalara yer verildi. Bu yazışmalarda görevli bir polis, "Nefes aldırmayacağız onlara, kabineyi toparlayacağız burada" şeklinde başka bir polisle yazıştığının tespit edildiği belirtilerek, "Kabineyi toplayacağız burada" şeklinde yazışmanın dosyanın içeriği ile uyumlu olduğunu ve yapılan incelemede bütün kabine üyelerinin yasal olmayan yöntemlerle dinlendikleri vurgulandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 141 sayfalık takipsizlik kararında, mali şube bilgisayarlarında yapılan incelemede elde edilen veriler arasında, dinlemeyi yapan polislerin kendi aralarında yazışmak için kullandıkları ''spark'' programından elde edilen görüşmelerinde, iki polisin kendi arasında "şef-amir" diye bahsedilen bir şahsın Türkiye'ye ne zaman geleceği konusunda konuşmaların yapıldığı belirlendi.

-Savcı değil, ''abi'' karar verecek iddiası

Yazışmalarda geçtiği şekliyle bir "abinin" 6-7 gün içinde Türkiye'ye gelmesinin ardından muhtemel bir tarihte operasyonun başlatılmaya çalışıldığı anlatılan kararda, bu yazışmanın 9 Aralık 2013'te yapıldığı dosyanın fezlekesinin 15 Aralık'ta hazırlandığının tespit edildiği kaydedildi.

Polislerin kendi aralarında yaptıkları bu yazışmada, polislerin tarihsiz fezleke düzenleyerek savcıya sunacakları ifade edilen kararda, ''Bu konuşmalardan anlaşılacağı üzere soruşturmanın ne zaman sonlandırılacağı cumhuriyet savcısı dışında yurt dışından gelecek abi denilen bir kişinin karar verdiği anlaşılmıştır'' denildi.

Kararda, polislerin kendi arasındaki başka bir yazışmada ise THY Marka Müdürü Serdar Özer Öztürk'ün Gülen'e hakaret ettiğini öne süren polisler kendi aralarında, "Gülen'e hakaret ha..." diyerek hakaretler savurduğunun tespit edildiği vurgulandı.

Yine 16 Aralık 2013 günü yapıldığı tespit edilen bir yazışmada da Hakan Şükür'ün AK Parti milletvekilliğinden istifa etmesini konuşan polis memurlarının, bu duruma çok sevindiklerini belirttiği konuşmaların yer aldığı ifade edildi.

-"Kabineyi burada toplayacağız"

Takipsizlik kararında, yine 11 Aralık'ta ise aynı program üzerinden polislerin kendi aralarında yaptığı yazışmada, "Nefes aldırmayacağız onlara, kabineyi toparlayacağız burada" şeklinde yazdığının tespit edildiği belirtilerek, "Kabineyi toplayacağız burada" şeklinde yazışmanın dosyanın içeriği ile uyumlu olduğunu ve yapılan incelemede bütün kabine üyelerinin yasal olmayan yöntemlerle dinlendikleri tespit edildiği kaydedildi.

Bu kapsamda, Recep Tayyip Erdoğan, Taner Yıldız, Muammer Güler, Beşir Atalay, Faruk Çelik, Erdoğan Bayraktar, Binali Yıldırım, Ömer Çelik, İdris Naim Şahin, Hüseyin Çelik, Mehmet Müezzinoğlu, Hayati Yazıcı, Egemen Bağış, Ahmet Davutoğlu, Veysel Eroğlu, Zafer Çağlayan, Ali Babacan, Sadullah Ergin ve Ömer Dinçer'in haklarında hiçbir dinleme kararı olmadığı halde 3. kişiler üzerinden iletişimlerinin tespit edildiği, konuşmalarının suç olmamasına rağmen tape haline getirildiği kaydedilen takipsizlik kararında, ayrıca Mustafa Elitaş, Mehmet Metiner, Sabri Varan, Yalçın Akdoğan, Mahir Ünal, İdris Güllüce, Nurettin Canikli, Gürsel Tekin ve Kamer Genç'in haklarında hiçbir dinleme kararı olmadan yine 3. kişiler üzerinden dinlendiği vurgulandı.

-Anayasa ve Meclis İç Tüzüğüne aykırı

Takipsizlik kararında, Anayasanın 100. ve TBMM'nin İç Tüzüğünün 107. maddesine göre Başbakan ve Bakanlar hakkında soruşturma yetkisi TBMM'ye ait olduğundan Cumhuriyet Başsavcılığınca bu sıfata sahip kişiler hakkında soruşturma kovuşturma yetkisi olmadığı, ayrıca ilgiller hakkında dosyada yasal olarak elde edilmiş bir delil bulunmamakla kavuşturmaya yer olmadığına karar verildiği bildirildi.