Kudretli Tandoğan

Hayri Kozakçıoğlu gibi sır bir ölümle hayata veda eden Ankara eski valisi Nevzad Tandoğan polislik ve öğretmenlik yapmıştı. Ama bir anda yükselip devletin en önemli isimlerinden biri oldu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 26 Mayıs 2013 Güncelleme 26 Mayıs 2013, 00:00
Kudretli Tandoğan

İÇİNDEKİLER

Ankara Vali ve Belediye Başkanı Nevzad Tandoğan'ın, kuşkulu intiharı öncesi telefonla konuştuğu Adalet Bakanı Mümtaz Ökmen'le yüz yüze görüşmeye gitmek için yatak odasına giyinmeye gittiğini ve orada öldüğünü yazmıştık. Bugün Milli Piyango binası olan yerde bulunan o günün Vali Konağı'nda o esnada eşi ve kardeşi vardı. Yani baştan öyle söylenmişti, ama aslında evde bir kişi daha vardır ama nedense o kişinin varlığı gizlenmiştir. O kişi, yarın anlatacağımız, Tandoğan'ın intiharına neden olduğu söylenen cinayette de çok garip bir şekilde karşımıza çıkacak. İntihar ve cinayetin bir başka bağı olacak ama önce Tandoğan'ın gücünden biraz daha bahsedelim.

YEĞENİ AYLA HANIM
İzmir'in en ilginç binası hiç kuşkusuz tarihi Asansör binasıdır. İşte o meşhur Asansör'ün sahibesi, Tandoğan'ın yeğeni ve Mümtaz Ökmen'in gelini Ayla Ökmen'di. Ayla Hanım 2001'de vefat etmeden önce Türkiye kira geliri vergi rekortmeniydi. Kızı Çiğdem Hanım'a kalan İzmir'deki paha biçilemeyen mülkleri saymakla bitmez. Ayla Hanım'ın muazzam servetinin kaynağı neydi? Öncelikle dayısı çünkü dayı Şerif Remzi Reyent, (1923 İzmir İktisat Kongresi bu kişiye ait Üzüm İncir Depolarında yapılmıştır) döneminin tartışmasız İzmir'in en zengin kişisidir. Papyonuyla ve işine bisikletiyle gidip gelmesiyle tanınıyor. Mülklerinin çokluğu nedeniyle "Deste Anahtarlı" olarak anılıyor. Şerif Bey, Asansör'ü 1942'de 36 Bin liraya almış. Hiç evlenmediği ve çocuğu olmadığı için bütün malı mülkü Ayla Hanım'a kalmış. Babası İzmir eşrafından Şerif Paşa'dır. Zenginliğin ikinci kaynağı Ayla Hanım'ın babası Org. Ali Fuad Erden. Ali Fuad Paşa, Tandoğan'nın Ankara'da görev yaptığı zamanlarda Harp Akademileri Komutanı'dır. Sınıf arkadaşı İsmet İnönü'ye yakınlığıyla biliniyor. 1952'de çıkardığı İsmet İnönü biyografisinde, Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi ve İsmet Paşa için "İttihat ve Terakki'nin ikinci plandaki adamlarıydı" der.

GİZEMLİ ŞEYTAN DERESİ CİNAYETİ
Ayla Hanım'ın gücü ve zenginliğinin diğer bir kaynağı ise eşi Laçin Ökmen'dir. Merhum Laçin Bey, basında "Şeytan Deresi Cinayeti" diye adlandırılan feci bir cinayete kurban gitmiştir. Bu cinayet en az Tandoğan'ın intiharı kadar gariptir. Babası Mümtaz Ökmen, milletvekilliği, CHP Genel Başkan Yardımcılığı, 1940-1946 arası ise bakanlıklar ve Başbakan Yardımcılığı yapmış zengin bir kişidir. Laçin Bey, 1976'da Sarıyer'deki Fatih Ormanı'nın Şeytan Tepesi mevkiinde İzmir plakalı otomobilinde ölü bulundu. Yanında bir intihar mektubu ve bir tabanca da olunca önce intihar sanıldı. Otopside üç kurşun yarası üstelik de birisinin arkadan girmiş olduğu görülünce ortada bir cinayet olduğu anlaşıldı.

SIRLARIYLA VEDA ETTİ
Makine Y. Mühendisi, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün tanınmış bir siması, TJK Genel Sekreteri ve yarış atları sahibi Laçin Bey'in günler öncesinden eşine yazdığı bir veda mektubunun ortaya çıkması cinayeti daha da karmaşıklaştırdı. Eyüp'teki fabrikasında oto yedek parçaları üretiyordu, ama işleri bozulmuştu. Birden silah taşımaya başlayan Laçin Bey, yakınlarının anlattığına göre son zamanlarında sürekli olarak intihardan söz ediyormuş. Anlaşılan o ki, "Ankara'ya gidiyorum" deyip evinden çıkan merhum, ormanda birileriyle buluşmaya gitmişti; intihar notu bile yazmış vaziyette hazırdı ve kendisini öldüren kişi ve ya kişileri öldürüp intihar edecekti, ama plan tutmamıştı.

ÖĞRETMENLİKTEN VALİLİĞE
Gelelim tam ismiyle Abdullah Nevzad Tandoğan'ı 18 yıl Ankara Vali ve Belediye Başkanı yapan ve bu kez kendisinden kaynaklanan gücüne. Babası Bosnalı Müderriszâde Nevzat Bey, şimdiki karşılığıyla söylersek eğer Ceza Evleri Genel Müdürlüğü yapmış.
Annesi Sadberk Hanım ise Belgrad'lıdır. Ailesinin ekonomik durumu iyi, bu durum Nevzad Bey'e de yansımış. Hukuk mezunu olmasına rağmen 5 yıl öğretmenlik yapmış, I. Dünya Savaşı'na denk gelen askerliğini istihbarat subayı olarak yapmış. Askerlik sonrası polis olmuş. İttihatçı olduğu için açığa alınmış, Milli Mücadele kazanılınca tekrar polisliğe dönmüş.

HUKUK TANIMAZ BİR VALİ
Anlaşılan o ki polislikten sıkılmış ve Adalar Belediye Başkanı olmuş. Bu görevi esnasında İsmet Paşa'nın gözüne girince Malatya Valisi yapılmış. Kısmet bir kere açılmaya görsün, Konya'dan milletvekili seçilmiş. O da kısa sürmüş, Ankara Valisi yapılınca milletvekilliğini bırakmış. Yaklaşık 13 ay sonra Belediye Başkanı da olunca, 1929-1946 arası Ankara'nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan sonrası en kudretli kişisi olur.
Astlarına karşı sert, çok disiplinli ve çalışkandır. Basında nadiren görünür, davet, tören gibi kalabalıklardan uzak durur. Resmi olmasa da fiilen bakanlardan daha güçlü olması nedeniyle, bir işi düştüğünde ilgili bakana başvurması nadirdir. O yüzden Adalet Bakanı'yla görüşmesi, şikâyetlerini aktarıp bir anlamda yardım istemesi Nevzad Bey için zor olmuştur.
Cumhuriyet'in Ankara'ya özel bir önem vermesi, devletin ideoloji ve siyasetiyle Tandoğan'ın uygulamalarının paralel olması gücüne güç katmıştır.
Dönemin tanıklarından Merkez Valisi Celalettin Ünseli'nin şu anlattığından Tandoğan'ın idarecilik anlayışını kestirebiliriz: "Ankara şehrinin belli başlı cadde ve sokakları, belli aralıklarla isimleri yazılı temizlik işçilerine bölünür. Bundan maksat kirli kalan semtlerin sorumlusunu tezce bulmaktır. Bir gün bu düzenin işleyip işlemediğini kontrol için rahmetli Tandoğan, Temizlik İşleri Müdürü'ne der ki 'Bir seferinde sokağın herhangi bir yerine, geçerken arabadan imzamı taşıyan bir sigara paketi atacağım. Bu paket atıldığı dakikadan itibaren yarım saatte bana getirilmezse vay haline.' Günler geçer, gerçekten rahmetli Tandoğan bir sabah içtiği Yenice sigarası paketi arkasına, kendine mahsus iri ve kitap harfli yazısıyla Tandoğan imzasını atar ve paketi arabasıyla geçtiği sokağın bir yanına fırlatır. Yarım saat sonra Yenice paketi Valinin masasının üzerindedir." Tandoğan gerekirse hukuku çiğnemekten de çekinmez.
Aleyhine çıkan bir Danıştay kararını uygulamadığı gibi "Ne Danıştay'ı burada kanun benim" der. Kızdığı birisini makam odasının yanındaki bölmeye zorla sokarak, istediği yapılana kadar bırakmayacak derecede de fevri ve başına buyruktur. Gazetecilerden, hele ki hoşuna gitmeyen şeyler yazanlardan hiç hoşlanmaz. Sonradan çok ünlenecek olan Vedat Nedim Tör, Kızılcahamam'daki kaplıcayı eleştiren bir yazısı sonrasında Tandoğan'ın hışmına uğrar ama hem de ne hışım!
Tandoğan, Tör'e "Seni bundan böyle gazetelere yazı yazmaktan men ediyorum!" der. Bir başka gazetecinin içinde Tandoğan'ı eleştiren sözlerin de bulunduğu özel mektubunu ele geçirip, gazeteciyi "Seni mahvederim" diye açıkça tehdit edebilmektedir.
Tandoğan portresi kısaca böyle, sıra geldi Tandoğan'ı bile mahkemeye ve hayat yolunun sonuna götüren Türkiye'nin en esrarengiz cinayetine...

YARIN: Doktoru Kim, Neden Vurdu?