Kendisine "ajan" diyen Galatasaray'ın ve Milli Takım'ın efsane ismi Eşfak Aykaç'tır. Danyal Tepedelenli nasıl "ajan" olmuştur ve asıl önemlisi kimin ajanıdır?
Anlamak için 1933'e gitmemiz gerekiyor.
Hiç kuşkusuz gelmiş geçmiş en renkli radyo spikeri olan Eşref Şefik, "Olimpiyat" isimli spor gazetesinde daha önce Genel Sekreteri olduğu Galatasaray için sert yazılar yazar. Gazetenin sahibi olan Sadun Galip'le birlikte hakaret suçlamasıyla mahkemeye verilir. Beraat ederler. Ama kulüpten ihraç edilir.
GS yönetimindeki mevcut çatlağın yarılmasına bu olay sebep verir.
Kulübün ağır toplarından, o devrin Selahattin Beyazıt'ı denebilecek olan federasyon eski başkanı, İş Bankası ve Şirketi Hayriye Genel Müdürü Yusuf Ziya (Öniş) ve Sadun Galip de istifa ederler.
İNÖNÜ-BAYAR KAVGASI
Bu üç ismin başını çektiği küskünler Güneşspor'u kurar. Aslında bir çeşit "Hakiki Galatasaray" gibi bir kulüptür.
Fenerbahçe ile yakın ilişki ve dostluk içindedir. Onlara karşı da Beşiktaş ve Galatasaray ittifakı doğar. Güneş ismi de hem sarı-kırmızı renginden hem de dönemin tarih tezi olan Güneş-Dil Teorisi'nden gelmektedir. Dönemin devleti tarafından da desteklenmektedir.
Çekişmenin ismini verelim de tam olarak anlaşılsın: Yaşanan çekişme Bayar-İnönü kavgasıdır aslında. Güneşspor, Celal Bayar'a çok yakın olan Yusuf Ziya Öniş dolayısıyla Bayar tarafından; Galatasaray ise Yusuf Ziya Bey'in Galatasaray'daki hasmı olan Suat Hayri Ürgüplü'nün İsmet İnönü'ye yakınlığından dolayı İnönü tarafından desteklenmektedir.
EŞFAK AYKAÇ ANLATIYOR
Lafı uzattık ama neler olduğunun anlaşılması için mecburduk. Diyorlar ya "eskiden futbol çok temizdi" diye...
Gerçekten de öyle miydi? Sözü burada Eşfak Aykaç'a bırakalım: Yıl 1936 veya 37. bir antrenmandan sonra Bülent Ediz yanıma geldi. 'Akşam, bizi Eşref Şefik (Güneş'in politikasının uygulayıcısı) Novotni'ye yemeğe davet ediyor' dedi. O sıralar GS şampiyonluğa gidiyor.
Ankaragücü'nü 4-2 yenip İstanbul'a dönmüşüz. Ankaragücü ile İstanbul'da bir maçımız kalmış, bir de Beşiktaş maçı var. Ankaragücü'nü yenersek, Beşiktaş'a yenilsek bile şampiyon oluyoruz. Gündüz, Haşim, Bülent ve ben maçtan bir gün önce böylece Novotni'ye (devrin ünlü gazinosu) gittik. İçimde bir huzursuzluk var...
Eşref Şefik geldi. Bira içiyoruz. Bir süre sonra hepimize bir sarhoşluk hali yayıldı. Nasıl oldu bilmiyorum, amiyane tabirle, kafayı bulduk.
Oradan Akıntıburnu'na gidip biraz daha içtik, sabaha doğru dağıldık. İkimiz Bülent'in evine döndük. Ben divana uzandım. Gözümü açtım, saat 11: 20... Bülent yerde yatmış ve sürekli kusmuş. Kalktık kulübe geldik. O gün Taksim stadında 4-2 yenildik"
DANYAL'IN MARİFETLERİ
Takvim okuyucuları, Taksim Stadyumu'nun sahiplerinden olan Fenerbahçeli Sait Çelebi'yi hatırlayacaktır.
Fenerbahçe demişken, ünlü futbolcu ve sonra da uzun yıllar spor yazarlığı yapan merhum Halit Deringör'ün anılarından Masör Danyal'ı okuyalım: "Yoğun maçlardan sonra çok yorulmuştuk. Bu yorgunluğu gidermek için hayatımda ilk kez masaj yaptırdım. Masajı da GS'li Danyal yaptı.
Bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi bilmiyorum. Bu masajdan sonra ben daha da yorgun ve bitkin hale geldim.
Sahada adeta yürüyecek halim bile yoktu. Gollük pozisyonları değerlendirecek gücüm kalmamıştı. Bu yüzden oyunun başlangıcında 2 gol kaçırdım."
Halit Bey'in bahsettiği maç 1944'te ilk kez oynanan Başbakanlık Kupası maçı.
Önemi ise o gün Başbakan ve 1934-1950 arası da Fenerbahçe Başkanı olan Şükrü Saraçoğlu'ndan kaynaklanıyor. FB'li futbolcular, kupayı elinden almak istedikleri Saraçoğlu'na karşı çok mahcup oluyorlar.
Masör Danyal Tepedelenli'nin hakkında fazla bir bilgi yok aslında. Boks hakemi, antrenörü ve sonunda Boks Federasyonu Başkanı oluyor. 1955'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu genç yaşta ölüyor.
* * *
PLANLI PAZAR KURULDU
GS'nin Milli Futbolcusu Eşfak Aykaç, anlatmaya devam ediyor: "Cumhuriyet gazetesi temsili resimle dört Galatasaraylı futbolcuya veryansın ediyor. Kulüp karmakarışık. Beşiktaş maçını da o hava içinde 3-2 kaybettik. Şampiyonluk gitti. O günkü üzüntüyü şu an yine içimde duyuyorum. Masör Danyal (bunların Galatasaray içindeki ajanı imiş) bize bir haber getirdi. 15'er lira aylık ücretle Güneş'e geçmemiz isteniyormuş. Yıl sonuna kadar Galatasaray'da okuyacağız; sonra Feyzi Ati (Bugünün Boğaziçi Lisesi) Lisesi'nden diploma alarak Avrupa'ya tahsile gönderilecekmişiz. Bir bayram günü Üçler Apartmanı'na gittik. Gümüşsuyu'nda, Boğaz'a nazır... Futbol piyasasındaki bütün ünlü futbolcular orada. Sait Çelebi bizi karşıladı. Planlı, programlı bir pazar kurulmuş. Yusuf Ziya Bey geldi, bizim çenemizi okşadı."
* * *
GÜNEŞSPOR ŞAMPiYON
1937-1938 sezonunda Beşiktaş, FB ve Güneşspor aynı puanı almışlardır. Averaja göre de Beşiktaş şampiyon olmuştur. Ama akıl almaz bir uygulama yapılır:
Atılan goller, yenen gollere bölünerek devlet tarafından yeni bir averaj hesabı yapılır. Üçüncü olan Güneşspor şampiyon, birinci olan Beşiktaş ise devlet eliyle üçüncü yapılıverir. Güneşspor'un sonunu merak ediyorsunuzdur. Güneşspor'un kaderi de Danyal Tepedelenli'ye çok benziyor. Atatürk'ün ölümü sonrası İnönü Cumhurbaşkanı olunca biraz daha ısrar ederler ve 1939'da üstelik de ligde fırtına gibi giderken ani bir kararla ligden çekilirler...
TAYFUN ER