Dün yayınladığımız raporda buna dair bir ifade yok. Cinayet savını savunanların, savunmalarına delil olarak kullandığı, beğenilmediği için değiştirilen ilk raporda ise tereddüt kesilerinden söz ediliyor. Dolayısıyla, cinayet olduğunu söyleyenlerin delili olan ilk rapor aslında intihar savını güçlendiriyor. En iyisi bu kısa raporu buraya almak:
"... Önceki Sultan Abdülaziz'in naaşını eksiksiz bir dikkat ve özen ile muayene ettiğimizde vücudun tamamen kansız bulunduğu ve kolların büklüm yerlerinde, genellikle hafif çiziklerin (hacamat) olduğu yerde iki yara görünüp, bunların biri sol taraftaki tahminen üç santim derinliğinde bulunduğundan, kollarında toplardamar ve atardamarın kesilmiş olduğu görünebilir idiyse de yaranın kenarları muntazam değildi ve bazı yerlerde bitişik bulunduklarından ötürü aldığımız habere göre yara aleti makas olduğu nedeniyle doğruluğunun tasdik edilmiş olduğunu açıklayan işbu imzalarımızı koyuyoruz."
J. Miltiyadi, Abdünnur, Caratheodory, Mustafa, Theodoris Bir yaranın oluşumunda iki ana etkili faktör var: Fiziksel özellikler (kinetik enerji miktarı, kuvvetin süresi, uygulanan bölge alanı ve cismin o andaki durumu) ve dokuların biyomekanik özellikleri.
Makas ya da çakı/bıçak gibi kesici aletlerle yapılan yaralanmalar, mekanik yaralanmalara giriyor. Bu tarz bir yarayı incelerken, belli başlı ve bizi ilgilendiren kısmıyla yaranın yerleşimi, en/boy/derinlik olarak boyutları, şekil (dudak, açı, kuyruk) gibi kısımlarına bakılıyor. Biz de benzer şekilde gitmeye çalışalım.
Yaranın uzunluğu, derinliğinden fazladır ki bizim örneğimizde de bu oran 5:3'tür. Kesici cismin hem giriş hem de çıkış yerinde bir kuyruk oluşuyor. Bu durumda çıkış kuyruğu girişten daha uzun biçimlidir; insanlık tarihi tecrübesine göre böyledir. Buna dair bir bilgi raporda ve tanıklıklarda yok. Bir nakış makasıyla oluşacak yaraya dair bir örnek bulamadım, bıçak/çakı gibi bir aletle oluşacak yaranın dudakları yani kenarları keskin olması beklenir ancak bizim örneğimizde yaranın dudakları yani kenarları pürüzlü olarak rapor edilmiş.
Olayın yargılanmasının yapıldığı -daha sonra değineceğimiz- Yıldız Mahkemesi olarak bilinen muhakemeye getirilen söz konusu makasın benzeri olarak bulduğum fotoğraftaki makas veya bu tarz bir alet olmalı.
Yaranın yönü bize ipucu verebilir mi acaba? Raporda "Yukarıdan aşağıya, içten dışarıya doğru" denmiş. Sırt üstü yatar, el ayası da karşıya bakar tarafta ise yani tıbbi deyimiyle kolları nötral pozisyondaysa rapordaki ifadede benim anladığım kadarıylabir "sorun" var demektir.
KESME ÇEKEREK YAPILIR
Çünkü kesme işlemi normalde çekerek yapılıyor, iterek değil. Sağ elini kullanan birisi, Sultan Aziz'in solak olduğuna dair bir bilgi yok ve beklendiği üzere de sol kolundaki yara daha derin zaten... Kolunu intihar amacıyla kesiyorsa yaranın "yukarıdan aşağıya ve dıştan içeriye doğru" olması gerekir. Beklenen davranış tarzı sonucu oluşan kesi bu, ama bu tarza uymayanlar var mıdır, onu bilmiyorum.
Sultan Aziz, eğer iddia edildiği gibi arkadan tutulup kolları kesildiyse, sol kolunu kesen kişinin Sultan Aziz'in bacakları arasından yani sol kolunun sağından kestiyse, kesinin yine yukarıdan aşağıya doğru olması gerekir.
Ama, kesen kişi merhumun sol tarafından bu işi yaptıysa, kesinin bu kez, kesmenin çekerek yapılacağını düşünerek, aşağıdan yukarıya doğru olması gerekir.
SAĞ ELİNİ KULLANDI
Şimdiye kadar eğer varsa kesen kişinin yani katilin sağ elini kullandığını düşündük.
İnsanların yaklaşık % 12'sinin solak olduğu göz önüne alınırsa ki bu düşük bir orandır. Kestiği iddia edilen kişinin solak olup olmadığına dair de bir bilgimiz yok, ama ya öyleyse...
Kuşkusuz bir ihtimal daha vardır ki o ihtimal hiç de yabana atılacak bir ihtimal değildir. Eğer Sultan Aziz'in iddia edildiği gibi kolları kesildiyse, bıçağı/çakıyı kullanan kişinin kesme işlemi esnasında keskin tarafını (yüzünü, ağzını) kolun üstüne doğru tutuyor olması gerekir. Çünkü normalde kesme işlemi dediğimiz şey çekerek yapılır. Biz şimdiye kadar ilk akla gelen şey olan, bıçağın/çakının kesme işlemi esnasında keskin tarafının yere baktığını düşündük. Bu çok daha güçlü olasılık ama yüzde 100 de böyledir diyemeyiz.
Bu ihtimalin yani kesici aletin keskin yüzünü üstte tutarak söz konusu sol koldaki kesinin "içten dışarıya doğru" yönde, insanın kendini keserek oluşturma ihtimali var mıdır?
Fiziksel olarak mümkün. Esasen üstte "kuyruk" olarak belirttiğimiz unsur tarif edilmiş olsaydı, giriş ve çıkış kuyruk uzunlukları farklı olacağından dolayı aletin çekerek mi yoksa iterek mi kısacası hangi yönde kullanılmış olduğu kesin olarak anlaşılabilirdi. Ama bence çok daha güçlü bir ihtimal de lezyonu yani doku bozukluğunu tarif eden (rapordaki ifadeyi yazan) kişi, vücudun nötral (sırt üstü, kollar iki yanda uzanmış) pozisyonunu dikkate almadan üstte incelemeye çalıştığımız ifadeyi kullanmış olabilir.
* * *
iKi DiŞi KIRIKTI
Sultan Aziz'i gasleden kişi, "Merhumun iki dişi kırıktı ve göğsündeki yaradan da kan geliyordu" diyor. Ortada bir boğuşma varsa ki bu ifade onu gösteriyor, merhumun ellerinde savunma yaraları olması beklenir ama kollarından tutulduğunu düşünürsek, ellerini kaldıramaması doğaldır. Sultan Aziz'in 2007'de Topkapı Sarayı depolarında bulunan, fotoğrafını koyduğum kanlı gömleğinin göğüs bölgesinde, delik yırtık yok. Göğsüne vurulan bir yumrukla o kanamanın meydana geldiği söyleniyor; olabilir mi bilmiyorum. Bir sultanın dişi kırık olmaz diyerek, gassalın ifadesini cinayetin delili olarak yorumluyorlar. Hangi dişleri kırık, yeni bir kırık mı, görünen ön dişleri ise ve daha önce kırık olmadığı açıksa başka; ama bu hususta otopside bilgi olmadığı için bir şey diyemiyorum. Ancak dönemin bazı tanıkları Sultan'ın bazı dişlerinin eksik olduğunu, yemek yerken zorluk çektiğini, bunu da söylediğini aktarır.
* * *
136 YILLIK iDDiA
Her tür bilgiyi yansız aktarmaya gayret ediyorum. 136 senedir söylenen karşılıklı iddialara açıklık getirmeye çalışıyorum sadece. Boğuşma esnasında travmadan dolayı aslında çeşitli renklerde oluşabilen, bizim morarma dediğimiz izlere dair gassalın da bir saptaması yok.
'KAN GELİYORDU'
Bulguları ekimoza çok benzeyen, ölümden hemen önce ya da ölüm sonrası oluşan travma sonucu, parşömen plağı denen koyu kahverengi kuru ve ince tabakanın görüldüğüne dair bir bilgi de yok. Özellikle dişleri kırılacak kadar sert bir darbe olduysa yüzde, kolları tutulduysa, kollarda ve travmaya maruz herhangi bir bölgede olağan dışı bir görüntüye dair yine gassalın ifadesi yok. Ama gassala haksızlık yapmamak gerekir. Ekimoza benzeyen ama ekimozdan farklı olarak adı ölümden sonra oluştuğu için ölü morlukları ya da ölü lekeleri denen izleri, eğer varsa vücuttaki ekimozdan ya da parşömen plağından ayırt etmesini beklemek yanlış olur. Gassal, gördüğünü söylemiş: "İki dişi kırıktı, vücut soğumamıştı, göğsünden ve bileklerinden kan geliyordu. O yüzden iki kere abdest aldırmak zorunda kaldık." Olayda ismi geçenleri, ifadelerini ve çelişkileri incelerken, zaman zaman ölümün nasıl meydana geldiğine dair değinmediğimiz diğer hususlara değineceğiz.
* * *
DÜZELTME:
Dünkü bölümde Henssge Nomogramı'nın, hava sıcaklığının tespitinde kullanıldığı yazıldı. Ancak nomogramdan vücut ısısı yardımıyla ölüm saati yaklaşık olarak tahmin ediliyor. Düzeltir ve okuyucularımızdan özür dileriz.
* * *
YARIN: iNTiHAR MIYDI?
TAYFUN ER