5 bin kişilik ölüm timi

Başkent Ankara'nın İtfaiye meydanında toplanan Cemali'nin aşireti üyeleri ve fedailerinden oluşan yaklaşık beş bin kişilik bir grup, kana kan isteriz diye haykırıyorlardı. Kürt Cemali bir cinayete kurban gitmişti ve Dündar Kılıç'ın kellesi isteniyordu. Sıcak saatler çok yakındı...

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
5 bin kişilik ölüm timi
Titrek bir lamba ışığının altında oturmuşlardı...Sigara dumanının tüm günahları örtmek istercesine kapladığı ufak odada önce bir nara duyuldu, bir Smith Wesson havaya kalktı, onu tutan el tetiğe bastı... Kurşun yanlışlıkla tavandaki ampule isabet etmişti. O Zifiri siyah içinde, birkaç el silah sesi daha duyuldu. Sabırsız karanlık, korku içinde iskemlesini masaya biraz daha yaklaştırdı... 1 Şubat'ı 2 Şubat'a bağlayan 1961 gecesinde yaşananlar için söylenebilecekler işte bu kadar belirsiz.

Ama gerçek olan şu ki, o gece Ankara'nın ünlü kabadayılarından Kürt Cemali öldürülmüş ve bu cinayetten iki isim sorumlu tutulmuştu; Dündar Kılıç ve Kabadayı Mehmet... Bu karanlık olay, daha sonra yıllar süren bir kan davasına dönüşecek, öldürülen Kürt Cemali'yi, Nuri Sesigüzel'in türkülerine kadar taşıyacak, birkaç kanlı cinayete ve Dündar Kılıç'ın Ankara'yı terk edip İstanbul'a gelmesine yol açacaktı. Şimdi biraz daha gerilere gidip, Dündar'ın hayatını değiştirecek bu olayın ipuçlarını araştıralım. Dündar Kılıç, o günlerde Ankara kabadayıları arasında yavaş yavaş sivrilip, alemin vazgeçilmez mekanı kumarhaneler dünyasına adım atmıştı. Kendisine usta olarak da dönemin ünlü kabadayısı ve kumarhane sahiplerinden Kabadayı Mehmet'i seçmişti.

Bir gün Mehmet'in hasımlarından Ahmet Gürcan'ı bıçaklayınca yine hapse düşmüş, 1960 ihtilalinden sonrası 18 Kasım 1961affı ile tahliye olmuştu. Gideceği tek yer, yine Kabadayı Mehmet'in mekanıydı.

KIZ YURDUNUN ÖNÜNDE NÖBET
O yıllarda Ankara'da haraç ve kumarhane bölgeleri bu insanlar tarafından parsellenmişti. Kabadayı Mehmet, Hacettepe ve civarını elinde tutuyordu. Alemin efsane isimlerinden olan Kürt Cemali ise Yenidoğan ve çevresine kendine bağlamıştı. Doğan Yurdakul'un, "Abi" adlı kitabından, kendi üslubumuzla nakledeceğimiz bu küçük öykü, o dönemin 'baba'ları hakkında bir fikir verebilir okura. Kabadayı Mehmet, Hacettepe bölgesinin tek hakimi olarak görünüyordu demiştik ya, tabii ki semtin namusu da elbette onlardan sorulacaktı. Bu nedenle Mehmet, tayfalarından Dündar ve Mustafa Güner'i kız yurdunun kapısına, çıkış saatlerinde nöbete dikmişti.

Görevleri, kızlara asılan it kopuk takımını bertaraf etmekti. Bir akşam üzeri yurdun karşısındaki otluk tepeye konuşlanan Dündar ve Mustafa bir yandan kapıyı kesmekte, bir yandan ellerindeki şarap şişesinin dibini bulmak için yarışmaktaydı. Ama son birkaç yudumun ardından çıkan tartışma, kavgaya dönüştü ve ikisi alt alta üst üste tepeden aşağıya yuvarlandılar. Bu arada onları gözetleyen Kabadayı Mehmet, çalılıkların arasından çıktı, önce kavgacılara sıkı bir azar çektikten sonra bir şişe şarap parası daha verdi ve emretti: "Haydi şimdi görevinizin başına..."

Anlaşılacağı gibi, onlar kumar ve haraç işlerinin dışında mahallenin namusunu da korurlardı... Yani ilk 'ahlak bekçilerimizin' öncüleriydi... Şimdi de biraz zaman aşımı yapıp, Kürt Cemali'nin öldürülmesine gelelim... Cemali o günlerde Sivas'ta askerliğini yapmaktadır. Duyar ki, Kabadayı Mehmet'in Hergele meydanında açtığı kumarhane birden 'in' olmuş, alem oraya akarmış. Oysa kendi mekanı sinek avlamakta... Rivayete göre askerden izinli olarak gelen Cemali bir gece gözdağı vermek için Kabadayı Mehmet'in kumarhanesine gelir. 1961 yılının 1 Şubat gecesidir ve bu geliş, Cemali'nin kısa sürede efsaneye dönüşen yaşamının son gecesi olacaktır. O akşam, salonun arkasındaki özel odada sigara dumanından göz gözü görmüyordu... Kürt Cemali'nin gelişi her ne kadar tedirginlik yaratmışsa da, raconlara uygun olarak karşılandı, özel odaya alındı ve kumar masasına oturtuldu.

CEMALİ TABANCASINI ÇEKTİ
Açılan viski şişeleriyle doğru orantıda Cemali'nin şansı da iyi gitti. Kabadayı Mehmet ve Dündar, masaya oturmamışlardı ama her an çıkması muhtemel bir olay için tetikteydiler. Ortadaki tüm paraları 'kaldıran' Cemali, oyuna devam etmek isteyince tartışma çıktı ve Cemali tabancasını çekti. Ampulün patlaması ve odanın zifiri karalıkta kalması bir saniye sürdü. Artık sadece tabancaların namlularından çıkan kızıl huzmeler görülüyordu. Işık yandığı zaman Kürt Cemali kanlar içinde yerde yatıyordu. Hem kurşunlanmış, hem bıçaklanmış hem de demir çubuklarla başına vurulmuştu.

Numune hastanesine kaldırılırken yolda yaşamını yitirecekti... Tanıklar bu konuda değişik ifadeler veriyor... Ama pek çoğu Dündar'ın öldürmek için tabancasını çekmediğini ve havaya ateş ettiğini söylemekte. Zaten Dündar Kılıç, yıllar sonra bu konuyu Halit Çapın'a şöyle anlatacaktı; "Allah'ımı inkar edeyim ki bizi öldüreni o zamanlar rahat Ankara'ya vali yaparlardı... Hem de alkış tutaraktan. Ama namusum, kitabım ve erkekliğim üzerine yemin ederim ki Kürt Cemali'yi ben öldürmedim." Bu cinayet yıllar sürecek bir kan davasını tetiklemişti.

KANA KAN İSTERİZ
Ankara İtfaiye meydanında toplanan Cemali'nin aşireti akrabaları ve fedailerinden oluşan beş bin kişilik bir gurup, kana kan isteriz diye haykırıyorlardı. Kabadayı Mehmet tutuklanmış ve cezaevine konmuştu.
Dündar Kılıç da bir süre kaçtıktan sonra teslim olacaktı. Ama onlar artık her an nereden geleceği belli olmayan ölümün keskin nefeslerini enselerinde hissediyorlardı. Cemali'nin kanını yerde bırakmayacaklarını biliyorlardı. Bu arada Kürt Cemali öldürüldükten sonra ismi, daha da büyümüş, dönemin en ünlü türkücüsü Nuri Sesigüzel'in ağıtlarına kadar yerleşmişti...

HAPİSHANEDE SUİKAST...
Kabadayı Mehmet, Ulucanlar Cezaevi'nde emniyetli bir koğuşa verilmişti ama genç Dündar, 1. bölümdeki 3. koğuşa, bir anlamda cehennemin tam ortasına düşmüştü. Çünkü koğuşta öldürülen Kürt Cemali'nin akrabaları bulunmaktaydı. Birgün, Dündar avluda kıstırılıp, feci şekilde dövülünce koğuşu değiştirildi. Şimdi daha emniyetli bir yerdeydi ama kan davasının her yere uzanabileceğini hiç aklından çıkarmıyordu. Sürekli tedirgindi, ölümün her an, her yerden karşısına çıkabileceğini biliyordu. Ama kimin kılığında geleceğini bilmiyordu. Azrail, Yozgatlı Şahin adıyla geldi. Şahin babasını öldürmemekten müebbet hapis cezası almıştı. Cemali aşiretinin anlaştığı bir kiralık katildi... Artık hapishane yaşamında giderek kendini ispatlayan Dündar Kılıç'a 'kuşları' bu haberi uçurdular. Dündar, artık katilini tanıyordu.

* * *

YARIN: İLHAN SELÇUK BAŞKANLIK ÖNERİYOR


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.