Bir kış gecesi, lacivert takım elbiseli, ipek gömlekli bir adam otelin döner kapısından girip resepsiyona yaklaştı. Yanında hoş bir kadın vardı. Bu gece için bir oda tutabilir miydi? Resepsiyon memuru bir an ona küçümseyen gözlerle baktı, sonra içeri geçti.Dündar Kılıç ve sonradan üç çocuğunun annesi olacak olan Ümit hanım beklemeye başladılar. Beş dakika... On dakika... On beş dakika... Dündar sinirlenmişti ama belli etmemeye çalışıyordu. Bekletilmeye alışık değildi, üstelik yanında bir kadın varken... Az sonra yanına yaklaşan bir görevli, şu tek cümle ile patlamak üzere olan bombanın fitilini ateşledi; "Fazla beklemeyin, burası Amerikalılar'a ait, size oda filan veremeyiz." Sinirleri hayli gerilmiş olan Dündar bir kez daha tuttu kendini, "Hepinizi şikayet edeceğim..." dedi olabildiğince kibarlığı ile. Bunun üzerine karşısındaki görevli hayatının hatasını yaptı ve Kılıç'a "Küstah" diye bağırdı. Sonrasında Hilton otelinin lobisi şu kelimelerle sarsıldı; "Küstah senin babandır ulan..." Tabanca çekiliyor, personel sıraya diziliyor!
HALİT ÇAPIN DA ORADA
Yıllar sonra usta gazeteci Halit Çapın, olayı şu cümlelerle nakledecekti: " 'Çevrem birden garsonlarla, hamallarla doldu. Hırpalanacağız, sesimizi çıkartmazsak. Üstelik yanımızda bir de hanım var!' Dündar için sesini çıkartmak, eşittir tabancasını çıkartmak. Sesini çıkartmış yani. Elinde makinesi ile geleni sıraya dizmiş kapının önünde ve bir nutuk çekmiş hepsine. Bu topraklar üstüne, Amerika ve Amerikalılar üstüne...
Ardından bir araba çağırtmış, önde hanım, arkada kendisi binip gitmişler. Dündar Kılıç'ın Hilton otelinde attığı bu nutkun nasıl bir şehir efsanesine dönüştüğüne biraz sonra geleceğiz ama yazının burasına yazarınız da dahil olacak ve Dündar Kılıç -Halit Çapın ile ortak bir anısını aktaracak.
RACON BÖYLEYMİŞ
Dündar Kılıç ile bir anı.. O gece rahmetli Halit Ağabey ile Klüp 12'nin bir köşesinde oturmuşuz.
Ellerimizde birer konyak kadehi. İçerde bir hareketlenme oldu. "Dündar Kılıç geldi" dedi Halit Ağabey. Gerçekten de Kılıç tek başına geldi, en ön masaya oturdu. Bir şişe viski açıldı. Çevresindeki korumalar kimseye sezdirmeden etrafa yayıldılar. Az sonra bir garson geldi yanımıza. Halit Ağabey'in kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Dündar Kılıç bizi masasına davet ediyormuş. Ellerimizde konyak kadehleri gittik oturduk masaya. Garson viski şişesine davrandı ve bardaklarımıza uzandı. "Benim bardakta konyak var" diyecek oldum. Halit Çapın hissetti, masanın altından ayağıma bir tekme...
Racon böyleymiş, bardaklarda viski var sanmışlar. Mecburen çaktırmadık. Konyağın üzerine boca edilen viskiyi yudumlamaya başladık. Dündar Kılıç ölçülü, saygılı. O zamanlar Yeşilçam'da bir film şirketi kurmuş. Ben de yönetmenliğe kafamı takmışım. Konyaklı viskinin de etkisiyle başladım anlatmaya. Kafamdaki 'dahiyane' senaryolar, projeler... Sessizce dinliyor, bazen birkaç kelime söylüyor.
Belli ki aklı başka yerde. Ama o viskili konyak yok mu! Susturmuyor beni. O, tevekkülle dinledi beni bütün gece boyunca. Sonra kalktı peşindeki görünmeyen koruma ordusu ile birlikte gitti.
CEZAEVİ ARKADAŞI
'Hilton nutkunu' Deniz Gezmiş'ten mi öğrendi?
Ertesi gün gazeteyi açınca donup kaldım. "Dündar Kılıç dün gece Çakıl Gazinosu'nda hasımları ile giriştiği silahlı çatışmada..." Bir solukta okudum haberi. Meğer Dündar abimiz bizim yanımıza gelmeden önce Çakıl Gazinosu'nu halletmiş. Orada silahlı saldırıya uğramış. Silahlar patlamış ortalık birbirine girmiş.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi oradan ayrılıp Klüp 12'ye gelmiş, Halit Ağabeyin arkadaşı diye gencecik bir insanın anlattıklarını sessiz ve kibarca dinlemiş! Adamdaki sabra bakın. Dönelim Hilton baskınının şifrelerine... Pek çok kişi, Dündar Kılıç'ın attığı bu anti emperyalizm nutuk için, hapishanede tanıştığı Deniz Gezmiş ya da Yusuf Küpeli'den etkilendiği söyler. Mesela Baskın Oran, bir makalesinde şunları yazar: "Dündar Kılıç, sınıf arkadaşım Yusuf Küpeli'yle aynı koğuştaymış. 12 Mart dönemi. Bizimkiler durmadan Amerikan emperyalizminin Türkiye'yi sömürdüğünü konuşuyorlar. "Nasıl bi şey yani bu Amerikan emperyalizmi?" diye sormuş Kılıç. "Bak, Dündar Abi demiş Yusuf, Hilton Oteli Amerikan emperyalizminindir. Sen yengeyle gitsen, senin ülkende seni almazlar. Yerimiz yok, derler!'" İlhan Selçuk'tan, Ali Sirmen'e cezaevi arkadaşları Oysa bunların hepsi yukarıda belirttiğimiz gibi şehir efsanesidir. Çünkü hiçbir kaynakta Dündar Kılıç ile Yusuf Küpeli'nin karşılaşmalarına rastlanmıyor.
Deniz Gezmiş ile karşılaşması ise, bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra Sultanahmet cezaevinde olmuş. Ve sohbetleri sadece bir gün sürmüş. Ama Dündar Kılıç'ın mahpushane günlerinin büyük bir kısmını, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerindeki sol görüşlü aydınlarla paylaştığı biliniyor.
Bilinen bir başka şey de; Onlardan fazlasıyla etkilenip, ölürken çocuklarına miras bıraktığı 1500 kitaptan oluşan ve tüm bu kitapların gerçekten okunmuş olduğu kütüphanesi... 22 yıllık mahpusluk yaşamında onu en çok etkileyen isimleri sıralarsak durum daha iyi anlaşılır; İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Cemal Madanoğlu, Sabahatin Eyüpoğlu, Osman Arolat, Aydın Engin, Deniz Gezmiş...
GÜNEY EN İYİ DOSTUM
Ve birlikte hapis yatmadığı ama hayatı boyunca en iyi dostum diye adlandırıldığı Yılmaz Güney. Bu arada Dündar Kılıç, İlhan Selçuk'a yaşamı boyunca abi diye hitap etmiş ve zaman zaman başvurduğu Erol Simavi'den çok İlhan Selçuk'a güvenmiş. Yeniden geçmişe uzanmadan önce son bir not; Dündar Kılıç'a göre intikam soğuk yenen bir yemektir demiştik ya... Nasıl ki çocukken kendisini dövüp ekmeklerini elinden alan boksör albino Ercü'yü yedi yıl sonra elindeki kasap bıçağı ile doğradıysa, Hilton baskınından yıllar sonra da aynı otelin kral dairesine yerleşerek, misafirlerini burada ağırlayarak, hatta otelin kumarhanesine ortak olarak, kendince bir başka intikamını da almıştır. Buraya kadar çizmeye çalıştığımız bu son kabadayının portresi size abartılı gelebilir. Ama onun döneminde, çek senet tahsilatı, mafya sözcükleri yoktu. Dündar Kılıç, uyuşturucu ve kadın ticaretine hiç karışmamıştı ve en ağır küfrü 'pezevenkti!' Peki o masum bir Robin Hood muydu? Yani zenginden alıp fakire veren bir halk kahramanı mı? Bu kadar abartmayalım ve onun acımasız. yönlerini de yarına bırakalım...