Berat Albayrak imzalı bağımsızlık politikasının meyveleri! Akkuyu’da ilk reaktör işletmeye alınıyor! 1955'te başlayan rüyada son düzlük

Nükleer Düzenleme Kurumu, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde ilk reaktörünün işletmeye alınmasına yönelik izni verdi. Artık santralin işletilebilmesi için başlatma, ayarlama ve çalıştırma süreçlerine geçilebilecek. Türkiye'nin 1955'te başlayan nükleer yolculuğu emin adımlarla devam ediyor. 2018 yılında dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını yürüten ve projenin her aşamasında imzası bulunan Berat Albayrak, Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Akkuyu NGS'nin temel atma törenindeki konuşmasında Akkuyu NGS temel atma töreninin Türkiye için bir gurur töreni olduğunu belirmişti. İşte detaylar...

Giriş Tarihi 13 Aralık 2023, 07:48 Güncelleme 13 Aralık 2023, 09:23
Berat Albayrak imzalı bağımsızlık politikasının meyveleri! Akkuyu’da ilk reaktör işletmeye alınıyor! 1955’te başlayan rüyada son düzlük

İÇİNDEKİLER

Mersin'de inşaatı devam eden ve Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali olma özelliği taşıyan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde (NGS) hedefler birer birer gerçekleşmeye devam ediyor.

Nükleer Düzenleme Kurumu (NDK), santralin ilk reaktörünün işletmeye alınmasına yönelik gerekli izni verdi.

Söz konusu izinle, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) inşaatının son aşaması olan ve santralin güvenli bir şekilde işletilmesine temel teşkil eden başlatma, ayarlama ve çalıştırma süreçlerine geçilebilecek. Daha sonra ilk güç ünitesinin işletilmesi için gerekli lisansın alınmasına yönelik çalışmalar tamamlanacak.

İLK ÜNİTE 2024'TE DEVREYE ALINACAK
Lisansın alınmasıyla, nükleer yakıtın reaktöre yüklenmesi ve devreye alma öncesi kontrol işlemlerinin başlatılması sağlanacak. Santral, tam kapasite devreye girdiğinde, yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üreterek Türkiye'nin elektrik talebinin yüzde 10'unu tek başına karşılayabilecek. Toplam 4 üniteden oluşacak ve 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip olacak santralin ilk ünitesinin 29 Ekim 2024'de devreye alınması öngörülüyor.

YENİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ
Akkuyu Nükleer A.Ş.'den yapılan açıklamada, izin için gereken başvuru belgelerinin ilki 17 Mart'ta, ikincisi ise 24 Ağustos'ta NDK'ye sunuldu. Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdürü Anastasia Zoteeva, sürece ilişkin, "NDK'nin Akkuyu NGS'nin ilk ünitesinin işletime alınması için izin verme kararı, Türk mevzuatının ve NGS inşasına yönelik uluslararası standartların tüm gerekliliklerini yerine getirdiğimizi ve ilerlemeye hazır olduğumuzu teyit etmektedir" değerlendirmesinde bulundu. Zoteeva, NDK uzmanları dahil, iznin alınmasında emeği geçen tüm çalışanlara teşekkür ettiğini belirterek, "Akkuyu NGS'nin ilk ünitesinin devreye alınmasına izin verilmesiyle projenin gelişiminde yeni, önemli ve daha da sorumluluk gerektiren bir aşamaya giriyoruz" ifadelerini kullandı.

4 REAKTÖRDEN OLUŞUYOR
Sabah'ta yer alan habere göre; Türkiye ile Rusya arasında 12 Mayıs 2010'da imzalanan hükümetler arası anlaşma kapsamında Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli bölgesinde yapımı sürdürülen Akkuyu NGS, her biri 1.200 megavat kapasiteli 4 reaktörden oluşuyor. Türkiye'nin en büyük yatırımları arasında bulunan santralin, tam kapasite devreye girdiğinde Türkiye'nin elektrik talebinin yüzde 10'unu tek başına karşılaması öngörülüyor. Akkuyu NGS'nin 60 yıl olarak planlanan işletme ömrünün ise 20 yıl daha uzatılma imkanı bulunuyor. Toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip olacak santralin ilk ünitesinin 29 Ekim 2024'de devreye alınması öngörülüyor. Akkuyu NGS'den sonra Sinop ve Trakya'da da nükleer enerji santralleri planlanıyor. Türkiye'nin 2053'e kadar karbon nötr hedefine ulaşmada nükleer enerji önemli rol üstleniyor. Bu kapsamda, büyük ölçekli santrallere göre daha hızlı ve düşük maliyetle devreye giren küçük modüler reaktörler ve mikro nükleer reaktörlere yönelik lisanslama ve teknolojik gelişim sürecine ilişkin çalışmalar da yürütülüyor. Ulusal Enerji Planı çerçevesinde 2035'e kadar enerji portföyüne 7.2 gigavat, 2050 sonuna kadar 20 gigavatın üzerinde nükleer enerji kapasitesi eklenmesi hedefleniyor.


Gelin 2018'de başlayan bugün itibariyle de açılacak olan Akkuyu NGS'nin yapım aşamasına göz atalım;

2018 YILINDA BAŞLADI
Türkiye ile Rusya arasında 12 Mayıs 2010'da imzalanan hükümetler arası anlaşma kapsamında Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli bölgesinde yapımı devam eden Akkuyu NGS'nin birinci ünitesinin temeli, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in video konferans yöntemiyle katıldığı törenle 3 Nisan 2018'de atıldı. Böylece, ilk ünitenin inşasına ilişkin tam kapsamlı inşaat çalışmaları resmen başladı.



Bundan 2 yıl sonra, 8 Nisan 2020'de ikinci ünitenin inşasına başlanmasıyla çalışmaların ivme kazandığı projede, üçüncü güç ünitesine ilk beton 10 Mart 2021'de törenle dökülürken, dördüncü ve son ünitenin temeli ise 21 Temmuz 2022'de atıldı.
Dört ünitede de inşaat ve montaj çalışmalarının aynı anda yürütüldüğü projede böylelikle en yoğun inşaat aşamasına geçildi. Akkuyu NGS, aynı zamanda dünyanın en büyük nükleer enerji santrali inşaat sahası haline geldi.

BERAT ALBAYRAK İMZASI...
2018'de o dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını yürüten ve projenin her aşamasında imzası bulunan Berat Albayrak, Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Akkuyu NGS'nin temel atma törenindeki konuşmasında Akkuyu NGS temel atma töreninin Türkiye için bir gurur töreni olduğunu belirmişti.



"ENERJİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA ÖNEMLİ BİR MİLAT"
Bakan Albayrak, 65 yıllık rüyanın gerçeğe dönüştüğünü dile getirerek, "Bu nükleer teknoloji kapasitesini düşününce bugün Türkiye için enerji ve teknoloji alanında önemli bir miladı yaşadığımız açıktır. Akkuyu NGS ile en yüksek güvenlik standartlarına sahip son teknoloji enerji üreteceğiz." ifadelerine yer vermişti.



Berat Albayrak, "Burası Çok Önemli" kitabında "65 Yıllık Rüya: Nükleer Enerji" bölümünde şu ifadeleri kullanıyor:
Nükleer Enerji Bakanlığa başlamadan çok önce, enerji ile ilgili çalışmalar, araştırmalar yaparken şunu net bir şekilde benimsemiştim: 'Enerji meselesi asla sadece enerji meselesi değildir.' Ekonomiden uluslararası ilişkilere, teknolojiden kalkınmaya, enerjinin doğrudan ya da dolaylı olarak belirlediği o kadar çok alan vardı ki, hangi konuyu ele alırsak alalım, çok boyutlu düşünmemiz gerektiğini her zaman ifade etmiştim. Nükleer enerji konusu da aynı bakış açısı ile ele aldığımız bir mesele oldu. Uzay alanındaki çalışmalardan tarıma ve tıp teknolojilerine kadar çok geniş bir yelpazede nükleer enerji kullanılıyor. Bu enerjinin teknolojisine sahip olduğunuz zaman, sürekli gelişen bir alanda yüksek katma değer üreten bir kapasiteyi de elde etmiş oluyorsunuz. Nükleer enerji bunun yanında esas olarak size en yüksek verimlilikte ve kapasitede elektrik üretme imkânı sağlıyor.



Rosatom Kalkınma ve Uluslararası İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Birinci Yardımcısı Kirill Komarov da, bu yılın proje açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Gelecek dönemde projenin tamamlanması için yapılacak çok fazla iş olduğuna işaret eden Komarov, şunları kaydetti: "Şu anda birinci ünitenin ana inşaat işleri tamamlanıyor ve buna paralel olarak başlatma, ayarlama ve çalıştırma işlemleri de tüm hızıyla devam ediyor. Önümüzde tüm sistemlerin işlevselliğini test edecek uzun bir dönem var. Tüm teknik düzenlemelere ve güvenlik gerekliliklerine uyarak bütün bu çalışmalar ciddi sorumluluk ve netlikle yapılmalıdır. Bu çok önemli bir adım. Ayrıca, bu üniteyi yönetecek personelin eğitiminin tamamen Rus- Türk projesi mantığına dayandığına dikkatinizi çekmek isterim. Üniversitelerimizde Türk öğrencilerin eğitimi için her yıl kontenjan ayırıyoruz. Proje açısından önemli bir konu da şu ki santralin devreye alma sürecinde Türk vatandaşları da aktif rol alıyor."


Yenilenebilir enerjiden üretebileceğiniz enerji miktarı düşüktür ve üstelik birim kapasiteden elde ettiğiniz elektrik üretimi yani verimlilik sınırlıdır. Rüzgâr devamlı esmiyor, güneşten de yalnızca günün belirli saatlerinde yararlanabiliyorsunuz. Bize, 'Nükleer santral yapacağınıza güneş enerjisinden yararlanın' deniyor ancak kimse bu kadar yekûnlu bir elektrik üretimi için Türkiye'nin tarım arazilerinin ne kadarından vazgeçmesi gerektiğini konuşmuyor.


'Nükleerden elde edeceğiniz enerjiyi güneşten elde etmelisiniz' gibi bir önerme, 'Nükleer yerine yenilenebilir enerjiye yönelin' gibi bir tavsiye pek çok açıdan tutarlı ve rasyonel değil. İmkân ve ihtiyaçlar zaviyesinden baktığımızda bugünün dünyasında bu zaten mümkün de değil. Güneşte verimlilik oranları yüzde 20'lerde kalırken ve dalgalı iken, nükleer enerjide bu oran ortalama yüzde 92 seviyesindedir ve kullanıma hazırlık oranı çok yüksektir. Yenilenebilir enerjide kaynak sürekliliğini sağlamak sizin uhdenizde değildir yani dalgalanmalar olur. Örneğin günün beklenmedik bir saatinde rüzgâr esmezse ya da hava kapalı olursa üretim miktarı dalgalanır. Bu yüzden yenilenebilir kaynaklar baz, yani sistemin ikamesini sağlayan tesisler değildir. Sistemin ihtiyacı olan baz enerjiyi yani düzenli ve belirli miktarda sabit enerjiyi yenilenebilir enerji santrallerinden almak mümkün olmuyor. Öte yandan, nükleer enerji santralleri 7 gün 24 saat elektrik üretiyor. Elektriğe her zaman ihtiyacımız var. Vatandaşa 'Akşam güneş battı, elektrikleri kesiyoruz' diyemezsiniz. Ülke olarak her kuruşumuz kıymetli. Verimliliği yükselten bir sisteme geçmeliyiz. Bu yüzden elektrik üretiminde en iyi, en dengeli; maliyet ve verimlilik açısından da en doğru portföye sahip olmayı hedefledik.


Baz yük konusu, yani enerji sağlayan bir santralin 24 saatin tamamında mı yoksa belirli saatlerde mi elektrik sağladığı konusu, şebeke arz güvenliği açısından da çok önemlidir. Geçmiş tecrübemiz de buna işaret eder. Sistemdeki bazı sıkıntılar domino etkisi ile tüm ülkeyi karanlığa boğma riskine sahip olabiliyor. Bir nükleer santral bir takvim yılı içinde 8 bin 500 saat istikrarlı elektrik üretebilir. Nükleerdeki yüzde 92'lik verimlilik, gaz santralleri ve kömür santrallerinde yüzde 60-70'lerde, rüzgâr santrallerinde ise yüzde 35-40'larda seyrediyor. Güneşte bu oran daha da düşük.
Nükleer enerjiyi yalnızca elektrik enerjisi alanında değil, sanayiden tarıma, uydu-haberleşmeden bilimsel çalışmalara kadar birçok alanda kullanabiliriz. Barışçıl amaçlarla nükleer enerjinin kullanılabileceği her alanda kapasitemizi artırmayı ve ülkemize katma değer sağlamayı amaçladık. Son beş yıla kadar nükleer projeleri hep bir yerlere takıldı; bu engel bazen ekonomi, bazen siyaset, bazen bürokrasi, bazen de hepsi birden oldu. Türkiye'nin rahmetli Adnan Menderes ile 1956 yılında başlayan nükleer yolculuğu hep engellendi, ertelendi. Ciddi bir direnç ile karşılaştı. 70 yıldır tüm dünya bu projeleri yapıyor. Yıllardır herkese 'helal' olan bir teknoloji Türkiye'ye 'haram' deniliyorsa, orada bir yanlışlık var demektir ve bu konuda durup düşünmek gerekir.


Bir düşünelim... Güvenlik endişesini öne sürerek eylemler organize eden ve ortalığı ayağa kaldıranlar, 1977 yılında yapılan eski nesil teknolojisiyle teknik ömrünü 2005 yılında tamamlamasına rağmen hâlâ faal olan, sınırımızdan sadece 16 kilometre uzaklıktaki Ermenistan Metzamor santralinin bölgemiz ve dünya için oluşturduğu büyük tehdide karşı neden eylem yapmazlar? Farklı lobiler ne söylerse söylesin, Türkiye'nin nükleere sahip olması şarttır. Bakanlığım döneminde bu konuda hiç taviz vermeden projelerin önünü açtık ve çok şükür bugün Akkuyu'da yükselen inşaatı gururla izliyoruz. İnşallah 2023 yılında da elektrik üretimi başlayacak.


Bu meselenin yapıcı bir iklim ve ortamda konuşulması lazım. Çok basit bir konu. Fransa bugün elektriğinin yüzde 80'ine yakınını nükleerden elde ediyor. Bunları göz ardı ederek, ülkemizi popülist söylemlerle, böylesine önemli bir teknolojide sadece izleyici konumuna düşüremeyiz.
Önce Akkuyu sonra diğerleri Türkiye'nin nükleer yolculuğu, 'Bizim de olsun' gibi basit bir bakış açısı ile de değerlendirilemez. Bu alanda geç kaldığımızın farkına varıp, gerek bu teknolojilere sahip olmamız, gerekse elektrik arz güvenliğini garanti altına almamız için kapasitemize katmamız gereken nükleer kurulu gücü analiz etmemiz, doğru bir planlama ile bir takvim çerçevesinde yatırımları projelendirmemiz gerekiyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesi 70'lerde gündeme gelmiş bir proje fakat birçok engel dolayısıyla askıda kalmış ve yapılamamıştı. 1974 yılında Mersin'in Gülnar ilçesindeki Akkuyu arazisinin nükleer santral için uygunluğu kabul edilmiş. Uzun yıllar sonra santralin inşası için 2010 yılında Türkiye ve Rusya arasında imzalar atıldı.


Biz mevzuat ve organizasyonel altyapıyı oluşturup süreci hızlandırdık. Hukuki hazırlıkları, gerekli onayları ve bürokratik süreçleri ivedilikle bitirdik.
Haziran 2017'de elektrik üretim lisansının verilmesi ve Ekim 2017'de inşaat izninin çıkarılması ile bakanlığım döneminde çok önemli aşamalar kaydedilmiş oldu. Bu adımlar ile projenin önü açıldı ve inşaatın başlamasının önünde onlarca yıldır duran engeller kaldırıldı. Nisan 2018'de iki ülke devlet başkanlarının katılımıyla Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin birinci güç ünitesinin temel atma töreni yapıldı. 65 yıllık rüya gerçeğe dönüştü. Santral 4.800 MW kurulu güç kapasitesinde olacak. Yılda 35 milyar kWh elektrik üretimi ile ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde onunu tek başına karşılayacak. Proje, 20 milyar dolarlık yatırım bedeli ile Cumhuriyet tarihimiz boyunca bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük proje olacak. Yani, ekonomisi ve sanayisi her yıl hızla büyüyen ülkemiz için çok büyük ve çok önemli bir yatırım… Yalnız bizlerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi değil gelecek nesillerimizin de enerji ihtiyacını karşılayacak. Akkuyu NGS'nin ilk ünitesinin devreye alınmasından itibaren genç Türk mühendislerimiz işletme mühendisi olarak çalışmaya başlayacaklar. Böylece bu alanda çalışacak mühendislerimizi ve insan kaynağımızı artıracak ve geliştireceğiz. Süreç içinde Akkuyu NGS'nin işletmesi tümüyle Türk mühendislere geçecek. Santralde inşaat devam etmekte olup ilk ünitesinin 2023 yılında, tamamının ise 2030 yılından önce faaliyete geçmesi planlanıyor.



Sinop'ta yapılacak ikinci nükleer santral için Japon Mitsubishi ve Fransız Areva ortaklığıyla anlaşma yapılmıştı. Proje fizibilitesinin teknik bölümünü tamamladık, ticari bölümün ise çalışmalarını yürüttük. Bizden sonraki dönemde taraflar projeden çekildiklerini açıkladılar.
Bakanlığım döneminde, Türkiye'nin Çin ile imzaladığı mutabakat zaptındaki maddelerin üçü enerjiyle ilgiliydi ve bunlardan bir tanesi de nükleer konusundaydı. Bu noktada Çin taraflarıyla yoğun bir çalışma başlattık. Üçüncü nükleer santralin saha seçimi ve fizibilitesi ile ilgili çalışmaları önemli bir noktaya getirmiş hem seçim metotlarını ve kriterlerini hem de alternatif yerleri belirlemiştik. 19 kritere göre objektif bir değerlendirme seti ortaya koyduk. Bunların içinde deprem riski, su yollarına yakınlık, hava yollarının kesişimi, askeri bölgelere mesafe ve diğer kriterler de vardı. Bu noktada üst düzey istişareyle stratejik bir karar verilmesi gerekiyor. Trakya'da yapımı planlanan santraller ile ilgili müzakerelerde son aşamaya gelindi. Hızla tamamlanarak anlaşmanın imzalanacağına ve inşaatına başlanacağına inanıyorum.


Planlanan üç nükleer santrali de dikkate aldığımızda, Trakya'da yapılacak olan santralin ülkemizin arz güvenliği açısından en kritik öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Bölgenin, Türkiye'nin nüfus ve üretim yoğunluğu açısından ilk sırasında olması, elektrik iletim yatırımlarına ciddi bir talep ve ihtiyaç bulunması Trakya'nın böylesine önemli bir elektrik üretim tesisi kurulumunda öncelikli olmasını zaruri kılmaktadır.
Yenilenebilir enerjide olduğu gibi nükleerde de yerlileştirmeye önem verdik. Sinop ve 3. NGS'de yerlileşme şartını en temel şartlardan biri haline getirdik. Bunun ötesinde nükleer enerji üretim endüstrisinin oluşturulması üzerine de müzakereler gerçekleştirdik.
Türkiye'nin elektrik arz güvenliğini teminat altına almak için 10 yıl içinde 2. ve 3. santralleri özellikle yerlileştirme ile birlikte devreye almak oldukça önemli olacak.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN