IMF baskısının perde arkası

Türkiye'ye kur üzerinden ayar vermeye çalışanlar yine avucunu yaladı. Ekonomik 15 Temmuz'un yaşandığı şu günlerde Sabah Gazetesi'nin usta yazarı Kerem Alkin IMF baskısının perde arkasını kaleme aldı.

Giriş Tarihi 29 Ağustos 2018, 00:00 Güncelleme 29 Ağustos 2018, 10:43
IMF baskısının perde arkası

İÇİNDEKİLER

Sabah'ın usta yazarlarından Kerem Alkin bugünkü köşesinde 'IMF baskısının perde arkası' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Alkin yazdığı yazıda,

"Türkiye, 'IMF'siz, yerli-milli yüksek teknolojiye dayalı yeni bir kalkınma hamlesi, yeni bir ekonomik model ve tarihi bir Milli Tasarruf Seferberliği ile, 2 yıl bu süreci basiretle ve kararlılıkla yürütürse, asimetrik düzenin yıkılması sürecini hızlandıran ülke olacak" ifadelerine yer verdi.

İşte Alkin'in bugünkü yazısı...

1860'tan bu yana süregelen 'asimetrik düzen'in kontrolünde yürütülen 'küresel faiz kıskacı', 'asimetrik düzen'in patronajlığını yürüten 'Anglo- Sakson Sistem'e üç önemli alanda küresel kaynakların akmasını sağlamakta.
Birinci alan küresel tasarrufların ağırlıklı olarak dolar ve bir ölçüde sterlinde yoğunlaşmasını sağlayarak, dünya finans sisteminin kontrolü. İkincisi, önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülke finans ve finans dışı kurumlarının ağırlıklı olarak dolar cinsinden borçlanmalarının, ABD Doları'na olan bağımlılığın güçlendirilmesi.
Üçüncüsü, küresel ekonomik sistemde öne çıkan ekonomilerin IMF, Dünya Bankası, OECD, DTÖ gibi kuruluşlar aracılığıyla, yerel ekonomilerini uluslararası sermaye hareketlerine, yerel paralarını serbest dalgalanmaya ve serbest ticarete açık hale getirmelerinin özendirilmesi.
Böylece, ABD Doları'na bağımlı, uluslar üstü şirketlerin her daim ucuz işgücü, ucuz enerji, ucuz hammadde bulabildiği; önde gelen gelişmekte olan ülkelerin birbirleri aleyhine sürekli fiyat kırarak, bir birim ihracattan daha düşük katma değer elde ettikleri, dolar likiditesine ihtiyacın sürekli arttığı, uluslararası derecelendirme kuruluşları - uluslararası finans kuruluşları - IMF kıskacında, ülkelerin önce 'pohpohlandığı', ardından 'borçlanmaya' teşvik edildiği, ardından 'krize sürüklendiklerinin' iddia edildiği, son noktada da krizden çıkmak için tekrar 'ağır faiz' yüküyle yeniden borçlandırıldıkları sayısız acı örnek. Arjantin, İzlanda, İrlanda, Ekvador, Yunanistan 'küresel finans kıskacı'nın oyun kurucusu finansal tetikçilerle son dönemde bu süreci yaşadılar.
Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Venezüella aynı sürecin içine çekilmeye çalışılıyor. Arjantin IMF ile anlaşmak durumunda kaldı.
Türkiye ise, 2008 küresel finans krizi esnasında 'IMF' bazlı 'küresel kıskaç'a yeniden alınmaya çalışıldı. Bu kıskacı bertaraf ettik, ekonomik kuşatmayı yardık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderlik vizyonuyla, 'one minute' dedik;
'Dünya 5'ten büyüktür' dedik. Türkiye milli egemenlik ve milli iradesiyle gelişmekte olan ekonomileri cesaretlendirdikçe, kendi ayakları üzerinde 'küresel finansal kuşatma'yı yardıkça, Çin, Rusya, Katar ile yeni ekonomik- ticarifinansal bir işbirliği mimarisi oluşturdukça, Türkiye'nin 'kötü' örnek olmasından giderek daha fazla nefret eder hale geldiler. Türkiye, 'IMF'siz, yerli-milli yüksek teknolojiye dayalı yeni bir kalkınma hamlesi, yeni bir ekonomik model ve tarihi bir Milli Tasarruf Seferberliği ile, 2 yıl bu süreci basiretle ve kararlılıkla yürütürse, asimetrik düzenin yıkılması sürecini hızlandıran ülke olacak. Bu nedenle, tüm uluslararası kuruluşlar ve 'tetikçiler'i üzerinden yapılan 'IMF' baskısının perde arkasını iyi okuyalım.